Ah Bu Töreler Seks Hikayesi! (110)

Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 110. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)

“Rahmetli dayınla yapıyodum…” deyince çok şaşırdım. Şaheser anneyi götünden siken dayım mıydı? Ben hayretten ağzım açık kalmış onun yüzüne bakarken, Şaheser anne gayet rahattı. Yüzünde gülümseme vardı hatta. O anda aklıma annemin söyledikleri geldi. Annem Şaheser annenin geçmişte dayımın sevgilisi olduğunu, dayım askere gidince para için dayımı bırakıp Hacı babamla evlendiğini söylemişti.

Bunları söyleyince Şaheser annenin yüzünden kara bir bulut geçmiş gibi oldu. Anneme sağlam bir küfür savurdu. Ardından, “Kaç zamandır aynı yalanı deyip duruyolar, dur hele… Ben konuşayım da sen de öğren o zaman…” dedi ve anlatmaya başladı. “Ben o zamanlar bizim bu Esra’dan daha küçüğüm, 15-16 ya varım ya yokum… Dayın benden büyük ama… Sevdik birbirimizi, sevdalandık… Gizli gizli buluşmaya başladık… Şimdiki gibi aleni değil yani…”

“Dedim ya daha çocuğum, neyin ne olduğunu bilmiyom… Buluştuğumuzda dayın oramı buramı mıncıklayıp dururdu, öperdi yüzümü, memelerimi falan… Ne bileyim, benim de hoşuma giderdi, ses etmezdim…”

“Gel zaman git zaman derken dedenler gelip istedi beni, ama babam razı olmadı. Babam 10.000 lira istiyodu başlık, o zaman için iyi para… Sonra deden şey dedi, biz önce bi söz keselim aramızda. Bizim oğlan askere gidecek, askerden dönünce eveririz bunları. O zamana kadar da parayı toparlarız dedi babama. Deden paranın birazını verdi. Babam da parayı aldı, tamam dedi… Bizi sözlediler…”

“Tabi söz olunca bizim eskisi gibi gizli gizli buluşmamıza gerek kalmadı. Ben dedenlere gidip gelmeye başladım, gelinleriyim artık ne de olsa… Ev işlerinde nenene yardım ediyodum. Senin bu anan o zamanlar küçüktü. Teyzen de ondan 2-3 yaş mı ne büyük, o da benden küçük yani…”

“Dayın da bu ara tabi peşimde ha bire… Fırsatını buldukça gene okşamalarına, mıncıklamalarına devam ediyodu… Dedim ya benim de hoşuma gidiyodu, ses etmiyodum. Sonradan sonraya işi ilerletti dayın. Çıkarıp sikini ellettirmeye başladı, o da amımı, götümü elleyip, parmaklıyodu…”

“Gene onlara gittiğim bi zaman yalnız kaldığımızda bu sefer işi daha da ilerletti… Beni sikmek istediğini söyledi, askere gitmesine az kalmıştı. Askere gitmeden yapalım şu işi deyip durdu. Ben de tamam dedim, itiraz etmedim. Nasılsa askerden dönünce evlenecektik, kocam olacaktı. Onun için sorun yoktu. Ha şimdi sikmişti, ha evlendiğimizde…”

“Neyse, anlayacağın sikiştik, kızlığımı aldı dayın… Askere gidene kadar bi kaç kere daha sikiştik… Ama içime attırmıyodu, çıkarıyodu sikini geleceği zaman… Çok geçmedi, askere gitti… Ben gene gidip geliyodum dedenlere. O aralarda bizim Hacı çıktı piyasaya. Hacı senin dayınla arkadaş, bizimle aynı köylü değil ama dayınla çocukluktan beri arkadaşlar… Dayınla yaşıt amma Hacı’nın çürük raporu olduğu için askere gitmedi… Bi kan hastalığı var, adını bilmiyom şimdi, onun için almamışlar bunu askere…”

“Bu benim peşimde dolanmaya başladı, gizli gizli takip edip duruyodu… Farkına varmıştım ama kimseye de demedim… Bi gün bizim ahırda hayvanların altını süpürürken bu çıktı karşıma birden, kimse de yok evde. Güçlü kuvvetli, üstüme çullandı. Gücüm yetmedi benim. Direndim ama olmadı. O ara bikaç da tokat atınca iyice sersemledim…”

“Zorla sikti beni, ırzıma geçti… Sikti ama anladı kız oğlan kız olmadığımı… Kan gelmeyince (Orospuuu!) deyip suratıma patlattı tokatı… Çekti gitti… Gitti amma dayın gibi geleceği zaman çıkarmamıştı sikini, attırmıştı döllerini amıma olduğu gibi… Sonradan anladım, Hacı’nın niyeti beni sikip bozmaktı. Öyle olunca mecburen onunla evlenecektim. Ama kız çıkmadığım için deliye döndü… O kadar kızmasının sebebi buydu…”

“Aradan bir ay geçti geçmedi benim günüm geçti, adet görmedim. Annem fark etti, sıkıştırdı, ama korkumdan bi şey diyemedim… Beni alıp ebeye götürdü o zaman… Ebe kadın tecrübeli elbet, baktı, bu kız dedi gebedir…”

“Anam çullandı üstüme, (Kız kimden bu çocuk, sözlün kaç zamandır askerde… Kimden peydahladın bu çocuğu, babası kim?) diye bastı dayağı. O zaman Hacı’nın adını verdim. Tabii babam da öğrendi olanı biteni. Babam Hacı’yı çağırdı, temiz bi sopa attı önce, (Sahipli kızı zorla sikmek neymiş. Ya bu kızı alırsın yada seni gebertirim!) dedi babam. Bizim Hacı demez mi ben siktiğimde kız değildi diye… Ortalık iyicene karıştı… Neyse, uzatmayayım, bir dünya kavga, dövüş, mövüş derken bir de baktım ki Hacı’yla evlenmişim… Ne düğünümüz oldu, ne kınamız… Öyle hocanın karşısına geçtik, kuru kuruya anlayacağın bi nikâh tamam, hadi yallah… O ara da 2 aylık gebeydim bizim Zarife’ye…”

“Neyse, tabi evlendim ama senin bu dedenlere ne denecek… Bi şey demek lazım elbet… O zaman bizimkiler, anamla babam, laf çıkmasın, olan biten duyulmasın kendilerine laf söz gelmesin diye bütün suçu benim üstüme attılar… Dediler (Şaheser Hacı’ya kaçtı!). Babam dedenden aldığı parayı geri verdi mecburen… Gerçi onun daha fazlasını Hacı’nın babasından aldı sonradan… Hah, senin bu ananın kalkıp öyle demesinin sebebi asıl bu. Hacı beni zorla sikip gebe bırakınca mecbur kaldım evlenmeye…”

“Neyse, tabi olan biten dayının da kulağına gidiyor, ha bu ananın dediği gibi ama… Ben evlendim, Zarife’yi doğurdum amma gönlümde halen daha dayın var, unutamıyom onu, aklımdan çıkmıyor bi türlü… Hacı bol bol sikiyo, kadınlığımı yaşatıyo bana amma aklımda, gönlümde bi tek dayın var…”

“Dayının askerden dönünce ha bu Kamer’le evlendiğini duydum. Ben Hacı’yla evlenince daha dayın askerdeyken istemişler Kamer’i. Askerden gelir gelmez de hemen evermişler. Öyle ananın dediği gibi dayının yemeden içmeden kesilmesi falan yok yani… Onlar işin süsü, maksat milleti kandırmak… Şaheser orospu çıktı, sözlüsünü bıraktı, falan filan yani… Neyse, Kamer de zaten bizim köylü, tanırdık birbirimizi. Çok yoksuldu bunlar, deden başlık falan vermeden alıyor Kamer’i dayına. Köyde o kadar kız varken gidip onu almasının sebebi de bu aslında. Maksat başlık parası vermemek…”

“Neyse, ben de anamlara gidip geliyodum ara sıra. Hacı istemiyodu aslında gitmemi dayını görürüm diye ama anamdan, babamdan korktuğu için de ses edemiyodu… Gittiğimde dayını da görüyodum. Dedim ya aklım dayında… Zaten onun için gidiyodum aslında, Hacı haklıydı yani… Dayın beni görmezlikten geliyo, başını çeviriyo falan… O öyle davranınca ben daha kötü oluyodum, aklımda, gönlümde daha çok yer ediyodu…”

“Neyse, en sonunda dayanamadım, bi gün fırsatını buldum, tarlaya giderkene önüne çıktım dayının… Anlattım olanı biteni, her şey böyle böyle oldu dedim amma dinlemedi doğru düzgün, inanmadı bana… Ama ben gene unutamıyom onu, hep aklımda… Aradan zaman geçti, bi gün gene çıktım karşısına, karşısına dediğim de o tarlada çalışırken gizliden gittim yanına… Anlattım hepsini… Gene inanmadı… O zaman ben de ona dedim ben sana ömür boyu karılık edecem, sen bana inanmasan da ben seni seviyom dedim. Beni ne zaman istersen sik dedim buna…”

“Halen inanmayınca da indirdim şalvarı, oracıkta altına yattım, dedim çık üstüme sik beni… Ben böyle deyince dayının direnci kırıldı… Tarlanın ortasında bağırta bağırta sikti beni… O günden sonra da sikişmeye başladık fırsat buldukça. Bi zaman sonra da gebe kaldım, bizim Özlem’e…” dedi ve sustu. Ben yeniden konuşmaya başlamasını beklerken bu suskunluğunda bir şeylerin gizli olduğunu düşündüm.

Şaheser annenin gözlerinin nemlendiğini gördüm. O zaman aklıma gelen şeyi söyledim, “Özlem’in babası kim, yoksa dayım mı?” dedim. Şaheser annenin buna cevabı, “Bilmiyom yavrum, o mu yoksa Hacı’mı bilmiyom… O zamanlar ikisi de sikiyodu beni, hangisinden doğurdum bilmiyom…” dedi.

Ne diyeceğimi şaşırdım. Karım dayımın öz kızı mıydı yoksa? Bu nasıl bir işti böyle? Ben daha ağzımı açamadan Şaheser anne devam etti anlatmaya, “O zamandan sonra dayına götten vermeye başladım, amımdan siktirmedim. Zaten kendisi de isteyip duruyodu ha bire… Kamer vermiyomuş götten, o da bana söylüyodu devamlı. İşte ondan sonra başladım götümü siktirmeye… Epey bi zaman devam ettik…”

“Özlem 4-5 yaşına gelmişti. Gene anama gideceğim bi gün Hacı sıkıştırdı, benden şüphelenemiyomuş meğerse… Dayak attı epeyce, ağzım burnum kan içinde kaldı… Korkudan anlattım ben de… Hayvan gibi vurmaya başladı, sonra hırsını alamadı ahırda anadan doğma soyup direğe bağladı beni… Ondan sonra da eline kalın bi sopa alıp bastı dayağı… Her yanım mosmor oldu, bir aya yakın hastanede yattım o zaman… Anamla babam kızım dedi bunu kocan mı yaptı, söyle cezasını verelim dedi ama ben demedim bi şey… Dedim traktörden düştüm… Hastaneden sonra da altı ayda kendime zor geldim…”

“O zamandan sonra Hacı’nın çok dayağını yedim. En ufak bi sinirlense basıyodu dayağı. Kendisini boynuzladığımı biliyodu ama boşamadı. Boşasa kendisinin de boynuzlu olduğu çıkacaktı ortaya çünkü… Milletin yüzüne nasıl bakarım diye gurur yaptı anlayacağın… Hem ben dayının sözlüsüyken tutup zorla sikmişti beni, şimdi de dayın ben onunla evliyken beni sikince diyecek lafı da yoktu… Sikilen gene ben oldum ama sikenler yer değiştirdi anlayacağın… İşte, olan biten budur yavrum. İşin hakikati bu…”

Konuşması biterken Şaheser annenin yüzünde yine gülümsemesi vardı. Oysa söyledikleri yenilir yutulur, insanı gülümseten şeyler değildi. Dayımla sözlenmiş, sözlüyken ilişkiye girip kızlığını kaybetmişti. Dayım askere gittiğinde ise dayımın arkadaşı olan Hacı babamın tecavüzüne uğramış ve baldızım Zarife’ye hamile kalmıştı. Bundan dolayı da mecburen Hacı babamla evlenmişti.

Karımın dayımın öz kızı olabileceği şeklinde söyledikleri ise tüm anlattıkları içinde en vurucu, akılda kalanı olmuştu benim için. Düşündükçe bir tuhaf oluyordum. “Peki hiç mi test falan yapılmadı, yani ne bileyim, kim babası Özlem’in?” diye sordum. Sorarken kelimeler boğazıma takılıyordu. Şaheser anne, “Ne testi yavrum, köy yerinde test mi olur. Dedim ya o zamanlar hem Hacı sikiyodu beni hem de dayın. Ama hangisinden gebe kaldım, hangisi babası onu bilmiyom…”

“Ama bana sorarsan, Özlem rahmetli dayına daha çok benziyo… Bizim Zarife aynı babası, huyu suyu, tipi mipi hepsi babası… Ama Özlem çok başka… Onun kaşı gözü bile dayına benziyo, ne bileyim ben benzetiyom… Ha, zamanında Özlem hastalanmıştı, küçüktü daha, kan vermek gerekmişti, bizim Hacı vermek istedi ama doktor dedi senin kanın uymuyor… Hem istese de veremezdi hastalığı var ya, ama kanı da tutmamıştı zaten… Benden almışlardı, benim kanım uymuştu… Eğer ki test dediğin böyle bi şeyse ne bileyim yavrum, belki de senin dayındır kızımın babası…” dedi.

Evet, bu da bir test sayılabilirdi ama… Bilmiyordum… Aklım karmakarışıktı, bu işin bir çözümü olmalıydı… Bu konuda Kadriye’ye danışabilirdim, ne de olsa doktordu. Karım eğer dayımın kızı çıkarsa ne yapacaktım? Uflayıp pufladım bir süre. Şaheser anne sıkıldığımı anlamıştı. “Yavrum, niye üzülüyon, dert ediyon… Özlem’in babası Hacı olsa ne olur, dayın olsa ne olur… Kaç sene önceki olay, ben bile artık düşünmüyom yavrum kim bu kızın babası diye… Sonuçta benim kızım, canımdan bir can… Babası ha Hacı olmuş, ha dayın olmuş, ben hiç kafaya takmıyom… Sonuçta senin karın o yavrum, ne değişecek… Hem dayının kızı olsa fena mı olur benim aslanım… Kendi canından, kanından, kendi akraban yavrum… Daha ne olsun…” dedi saçlarımı okşayarak.

“Peki kimse biliyor mu bunu, dayım da bilmedi mi?” diye sordum. Şaheser anne yerinde doğrulup gözlerimin içine baktı ve “Tövbe tövbe yavrum dellendin mi, kim bilecek… Ben bile bilmiyom yavrum kızın babası kim… Dedim ya Hacı’nın dayağından sonra görmedim bile dayını, anamlara gitmemi yasaklamıştı herif…”

“Hem bilsem de dermiyim yavrum, denecek şey mi bu, tövbe tövbe… Adamı vururlar vallahi… Dayın epey zaman başımın etini yemişti bu kızın babası ben miyim diye… Ben de her seferinde diyodum babası Hacı, sana ne oluyo diyodum… Başka ne diyeyim yavrum, kalkıp sensin mi diyeyim… Ne olur sonra benim halim, yavrumun hali ne olur sonra… Ben böyle diye diye dayın artık sormaz olmuştu bi zaman sonra…”

“Ne diyom ben sana, sen siktir et bunları yavrum şimdi… Sen karına sahip çık. Bak ne diyom ben, kaç tane daire kalıyo yavrum o inşaattan, hem Hacı’nın da malı mülkü var… Talih kuşu konmuş başına yavrum, daha ne istiyon…” dedi gülerek.

Ardından Hacı babamın senelerce çalışarak elde ettiklerini saymaya başladı. Köydeki evinden hariç Refiye’nin evine yakın bir yerlerde dairesi olduğunu ve kira aldığını söyledi. Ama bu daireyi karım ve Zarife dahil kimse bilmiyordu. Hatta kendisinin bile sonradan öğrendiğini, Hacı babamın daireyi gizlice aldığını da ekledi. Babamın bahsettiği koyunlarını ise geçen sene satıp parasını bankaya yatırdığını söyledi Şaheser anne. Bunun dışında tarlalarını da başkasına kiraya verdiğini ekledi. “Herif artık yaşlandı, hem ben de istemiyom çalışmasını, bırak dedim ver başkasına, o ne ekiyosa eksin, sen de paranı al dedim buna. Hem ben de yoruldum onca sene yavrum, bundan sonra biraz rahat, huzur bulalım…”

Düşünüp durdum, bu saatten sonra karım dayımın kızı çıksa da yapabileceğim bir şey yoktu. 40 sene önceki bir meseleyi şimdi düzeltemezdim. Şaheser annenin dediği gibi bunları düşünmeyip miras kalacak olan malı mülkü düşünmek en iyisiydi. Bunları düşününceyse içim sevinçle doluyor, keyifleniyordum.

Bir süre sessiz kalıp sarıldık birbirimize. Şaheser anne saçlarımı okşarken ben de memelerini öpüp emiyordum. Saat 07:30’u geçmişti. Dışarda yağmur başlamıştı, cama vuran damlaların sesini duyuyordum. İçerinin sessizliğinde yağmur damlalarının tatlı sesini dinledim. “Hacı babamı sevmedin mi peki hiç?” diye sordum. Tüm bu anlattıklarına bakınca kocasını pek de sevmediği şeklinde bir sonuç çıkarmıştım çünkü.

“Seviyom yavrum, niye sevmeyeyim. Sonuçta kaç senelik kocam, evimizin direği… Zamanında beni zorla sikip gebe bırakmasaydı belki her şey çok başka olacaktı, ama bu da bizim kaderimizmiş demek ki… Dayınla bana karı koca olmak nasip olmadı, kaderimiz öyle yazılmış… Seneler geçtikçe sevmeye başladım Hacı’yı. Delidir, doludur amma aslında iyi kalplidir. O izin vermese bu daireleri senin üstüne nasıl yapardım yavrum, o izin verdi de yapacam…”

Bu sözlerinin üzerine, “O zaman burada ne işin var, kocanı damadınla boynuzluyorsun?” dedim ve boynunu öptüm uzun uzun. Şaheser anne, “Sen ne edecen yavrum, sen sikmene bak!” dedi önce. Ancak daha sonra önce iç geçirdi ardından sebebini anlatmaya başladı. “Hacı gençliğinde çok güçlü kuvvetliydi, bi yumruğuyla öküzü yere indiren cinsten… Yarağı da öyleydi, ha bu kolum gibi yarak vardır Hacı’da… Zamanında çok sikti, her bi köklemesiyle hoplatırdı beni, ha bu memelerim top gibi sallanırdı, öküz gibi sikerdi… Eğer Hacı öyle iyi sikmeseydi ben o dayaktan sonra bile dayınla düşüp kalkmaya devam ederdim, ama Hacı’nın yarağı tatlı geldi…”

“Dedim ya Hacı’nın götle işi olmaz diye… Aslında o da götçüdür, amma yarağı çok büyük olduğu için alamıyodum götüme, anca kafası giriyodu, hepsini sokmaya kalksa götümü patlatırdı… Zamanında onun babası da öyleymiş, eşekçi Arif derlerdi babasına, ben bilmiyodum ilk zamanlar niye öyle dediklerini, amma herifin yarağı çok büyük olunca Hacı’nın anası koyup kaçmış, herif de eşeğini sikmeye başlamış ondan sonra, adı da eşekçi Arif kalmış…”

“Hacı sike sike alıştırdı beni de, yarak yemek tatlı geldi… Amma işte, yaşlılık, herifte şimdi kalp var, tansiyon var, yarağı eskisi gibi kalkmaz oldu artık. Benim de canım çekiyo, dedim ya alıştım… Bırakamıyom…” dedi gülerek. Sikişmenin, sikilmenin tadını bir kere almıştı Şaheser anne, şimdi onu bırakamıyordu ve bunu da açık açık söylüyordu bana.

Şaheser anneye, “Özlem anlattı, çocukken sizin sikişmelerinizi dinlermiş geceleri…” dediğimde, “Vay orospu vay, bizi mi dinliyomuş…” dedi küçük bir kahkaha atarak. “Hacı babam bağırtıyormuş seni!” dedim memelerini avuçlayarak. Şaheser anne memelerindeki elimi kavradı ve “Dedim ya yavrum, Hacı’nın yarağı bu kolum gibi, öyle yarağı yiyen her karı anam anam diye bağırır…” dedi aynı gülmesini sürdürerek.

Ardından, “Hee, sürtük, zamanında anasıyla babasının sikişmesini dinlemiş, şimdi de kendi sikişmesini kızları dinliyo, etme bulma dünyası…” deyince yeni bir kapı araladı Şaheser anne. “Sen nerden biliyorsun?” diye sordum. Şaheser anne kayıtsızca, “Kendisi dedi yavrum, senle sikişiyomuş burda, ha bu kapının ardından kızları dinliyomuş…” dedi. Şaşırdım, karım kalkıp bunu mu demişti annesine.

Yoksa Özge meselesini de yine karım mı söylemişti Şaheser anneye. Çok merak ettiğim bu soruya, Şaheser annenin cevabı, “Evet!” oldu. Karım kızıyla sikiştiğimi annesine söylemişti, bir yaşıma daha girmiştim bu cevapla. Neden böyle bir şey yapmıştı? Şaheser annenin buna cevabı ise çok ilginçti. “Ben sordum, anladım çünkü bu büyük kızda bi numaralar var. Sen evleniyon, ama anasından çok bu üzülüyor, gördüm ben… Özlem’e dedim kız bak doğru söyle bana, senin bu kızla kocan arasında bi şey mi var diye… O da ben böyle deyince ağlamaya başladı, anlattı hepsini…”

Şaheser anne ciddi bir yüzle bana baktı bir süre, bir şeyler söylemeye çekindim, ne diyeceğimi de bilmiyordum üstelik. Onun konuşmasını bekledim. “Ben sende suç bulmuyom yavrum, o kızda da bulmuyom, kendi kızımda da… Kader bu, bizim kaderimiz, alnımıza yazılmış demek ki… Senin kızımla evlenmen de, gidip torunumla sikişmen de, benle yatman da, bunların hepsi kaderimiz yavrum, dedim ya alnımıza yazılmış, kaçamayız… Kızıma da dedim böyle, dedim yavrum üzülme, Osman akıllı çocuktur dedim, kızı gebe bırakmadıktan sonra götünden sikmesinin mahsuru yok dedim, yeter ki gebe kalmasın…”

“Haa, köy yerinde gebe kalsa gene sıkıntı yok… Misal bizim köyde bi Hamdi vardı, gitti dul bi karı aldı kendine. Karının da bi kızı vardı ama aklı pek yerinde değildi. Hamdi evlendi karıyla, karı ertesi sene bi oğlan doğurdu, aradan 3-5 ay geçti geçmedi bu sefer bu kız doğurdu bi tane de… Hamdi hem anasını sikmiş, hem de kızını anlayacağın… Kadın hem kendi doğurduğuna analık etti, hem de kızının doğurduğuna… Kimse de kalkıp laf söz etmedi… Amma burası köy değil yavrum, burda olmaz öyle işler… Sen dikkatli ol, kızın aklına girme, onun da senin aklına girmesine izin verme, götünden sikebildiğin kadar sik… Yarın öbür gün evlenip gider, amını açar kocasına… Zaten varmış talibi…” deyince tüm söylediklerini unuttum ve bu son söylediğine takıldım.

“Ne talibi, kimmiş bu?” dedim. Karımın benden habersiz Özge ile ilgili bildikleri yada planladıkları mı vardı yoksa? Şaheser anne, “Sen bilmiyon mu?” dedi. “Yok, ne bileyim!” dedim. “Bizim kız salaklık etmiş o zaman senden habersiz iş çevirmekle… Bunun bi arkadaşı mı ne varmış, nişanlıymış kız, oğlan bu kızı bırakmış. Şimdi de Özge’yi istiyomuş, oğlanın anası konuşmuş Özlem’le. Demiş biz Özge’yi isteyeceğez oğlana, hem de çok zenginlermiş…” deyince bunun Ahmet olduğunu anladım hemen. Demek olan bitenden karımın da haberi vardı.

“Bizim Zarife istemiş oğluna, ama Özlem olmaz demiş!” dediğinde ise büyük bir şaşkınlık yaşadım. “Nasıl yani, anlamadım?” dedim ağzım bir karış açık halde. Şaheser anne, “Hee, bizim Zarife demiş benim oğlanla everelim, yabancıya gitmesin kız, şimdi babası da yok demiş ama Özlem istememiş. Bizim Zarife’nin oğlunun ne bok olduğu belli değil. O da babası gibi fırıldağın teki… Tek erkek torunumuz, ha bu kızlardan daha çok sevmemiz gerek amma gel gör ki öyle değil…”

“Oğlanın huyu suyu aynı babası, kızı alırsa mahveder… Özlem bana da söyledi ana ne edeyim, vereyim mi diye o zaman, ama yok dedim kızım, sakın öyle iş yapma. Kızı bitirirsin, hayatını karartırsın dedim… Biz dedim zamanında bi bok yedik, sen yapma dedim… Demek sana demedi hiç bunu…” dedi derin bir nefes alıp vererek. “Yok, söylemedi!” dedim. “Bilmem, belki de öğrenmeni istemedi, yada kalkıp bi şey demenden korktu kız, bilmiyom… Biz zamanında onu bu Mahmut’a zorla verdik, Hacı’nın zoruyla, yoksa kızım böyle olmazdı…” dedi peşinden.

Şaheser annenin çenesi açılmıştı artık ve kapatmaya da niyeti yok gibiydi. “Köyde bi sevdiği vardı bizim kızın, yani bizim kızın değil de, oğlan seviyodu bunu. Bizim komşular zaten, yabancı da değiller yani… Birbirimizi tanırız senelerden beri… Bunun oğluna istediler Özlem’i… Ben de çok istedim, ama Hacı yanaşmadı… Zamanında bunlarla aramızda yer meselesi yüzünden husumet olmuştu, jandarmalık olmuştuk ama çok eskidendi… Amma Hacı unutmamış, vermedi kızı… Ben dedim etme eyleme, bak dedim İdris iyi çocuk, zaten çocukluğunu biliriz, kızıma iyi bakar, üzmez onu dedim ama nafile…”

“Hacı olmaz, yok, ben o herifin oğluna kız mız vermem dedi çıktı işin içinden. Sonra senin bu amcanlar geldi, bu sefer ben istemedim ama Hacı dinlemedi beni, verdi Özlem’i… Sonradan kendi de çok pişman oldu ama iş işten geçmişti artık… Mahmut iyi adamdı, iyi kalpliydi amma düzenbazın da tekiydi. Misal, kaç defa para istedi, her defasında da verdi Hacı… Aman kızım üzülmesin aman kızım darda kalmasın diye diye verdi paraları… Hacı on kere para verdiyse bunun birinde ikisinde geri getirdi, o da hepsini de değil… Hacı verdiği paraları bunun karılarla, kızlarla, içki alemlerinde, kumar masalarında yediğini öğrenince siktir çekti en sonunda. Bizim salak Özlem de gidip kocasının tarafını tutunca Hacı onu da siktir etti…”

Böylelikle ben bir şey sormadan zamanında karım ve rahmetli amcaoğluna karşı neden cephe aldıklarını da ilk elden öğrenmiş oldum. Bu konu hakkında daha fazla bir şey sormak istemedim. Ancak Özlem’i köyde isteyen kimdi, bunu merak ediyordum. “Oğlan daha sonra gitti kendi amcasının kızıyla evlendi, kız Almanya’daydı, evlenince oraya yerleşti. Şimdi iki tane kızı var onun da bizim Özlem gibi, her sene yazın gelirler köye… Orda dönerci dükkânı mı ne varmış, altında da hep değişik değişik arabalarla geliyor… Ama her geldiğinde de gelir öper elimi, hediyesini getirir, halen daha Özlem’i sevdiğini söyler… Görsen evlendiği karıyı, böyle kara kuru, tipsizin biri, ha böyle hokka gibi burnu var… Benim kızım onun yanında manken gibi kalır vallahi…” dedi gülerek.

Şaheser anne hem bugüne hem de geçmişe dönük epey şey anlatmış, bilmediklerimi öğrenmemi sağlamıştı. Belki kim bilir bilmediğim daha neler vardı? Ancak o anda bunları düşünmeye fırsatım olmadı. Evin telefonunun yüksek perdeden çalan sesi ile irkildim.

Kimdi bu sabah sabah?

[Osman]

Ah Bu Töreler Seks Hikayesi! Tüm Bölümleri

18+ YASAL UYARI:
Ah Bu Töreler Seks Hikayesi sitesi 18 yaşından büyükler içindir! 18 yaşından küçük iseniz
ve bulunduğunuz ülkede Seks Hikayesi okumak kanunen yasak ise, bu siteyi derhal terkediniz!