Ah Bu Töreler Seks Hikayesi! (122)

Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 122. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)

Teyzem annemden üç yaş büyüktü, 54 yaşındaydı. Orta boylu ve hafif kilolu, etine dolgun ve yaşına rağmen güzel sayılacak bir kadındı. Anneminki gibi maviydi gözleri ve beyaz tenliydi. Her zaman bol ve kapalı giysiler giyer, başını örtmeden sokağa çıkmazdı. Ancak annem benim yanımdayken bile başını açmazken teyzem öyle değildi. Ben yanındayken rahat davranırdı. Evde onu eşofman veya pijama altıyla pek çok kez görmüştüm. Başı da açık olurdu bu zamanlarda. Kumral, uzun saçları vardı. 18 yaşındayken eniştemle evlenmişti. Evlendiklerinde eniştem 25 yaşındaymış, yani aralarında 7 yaş fark vardı.

Memelerini avuçlamaya devam ederken teyzemin hafiften iniltileri devam ediyordu. Yarağımdaki hareketlilikse son sürat bir hızla ilerliyordu. “Nerde büyüttün sen bu memeleri böyle?” diye sorunca, teyzem, “Senin gavat enişten şimdi elini sürmez oldu ama eskiden ellemesini çok severdi!” dedi. Etli meme uçlarını parmak uçlarımın arasına alıp sıktım. Meme uçları sıktıkça irileşmeye başlamıştı. Bembeyaz memelerinin içindeki mavi damarları tek tek sayılabilecek gibi görünüyordu.

“Kızım senden çok memnun kalmış!” dedi memelerinde gezinen elimi tutarken. “Nasıl yani?” dedim şaşkınca. “Çok memnun kalmış, çok rahatlatmışsın onu!” dedi ve elime bastırdı. İri ve dolgun memeleri avucumdan taşıyordu. Teyzemin isteğiyle daha çok bastırmaya başladığımda, “Ihhh, ımmm…” diye derinden iniltiler çıkarttı gözleri kapalı halde. Dudaklarını ısırıyor, inliyor, elimi sıkı sıkı tutup kendine bastırıyordu durmadan. “Kızımı memnun etmişsin, beni de memnun et, benim de ihtiyacım var…” deyip duruyordu fısıltılı bir sesle.

Elif onu nasıl siktiğimi anlatmıştı annesine belki de. Teyzemin göğsü şiddetli bir halde inip kalkıyor, gözleri kapalı halde, “Sen beni memnun et ben de seni ederim aslanım… Boş göndermem seni merak etme… Teyzen kurban olsun sana… Boş bırakma beni… Enişten çok boşladı beni, çok boşladı yavrum… Yanıyo teyzen aslanım, yanıyo…” diyerek sanki uykusunda sayıklıyordu.

Omzundan tutup geriye doğru bastırdığımda gözlerini açtı. “Uzan şöyle!” dediğimde kendini biraz geri çekip sırtüstü uzandı çekyata. Gri pardesüsünü yakasından tutup açtım iyice ve bluzunu da yukarı sıyırdım. Üzerine uzanır gibi eğildim ve meme uçlarını emmeye başladım. Teyzemden derin ve hırıltılı bir, “Ohhh…” iniltisi gelirken dilim ve dudaklarım etli meme uçlarıyla meşguldü. Koyu kahve meme uçlarını emdikçe teyzem aldığı hazla kendinden geçiyordu. Sol eli saçlarımda, sırtımda gezinirken hırıltılı iniltileri de azalmadan sürüyordu.

Memelerini alttan kavradım her iki elimle, bir sağ memesini bir sol memesini emiyordum. Dilimin ucu meme uçlarında gezindikçe teyzem zevkten uçuşa geçmiş gibiydi. Açık kahve meme başlarında küçük küçük, bir genç kızınkine benzer şekilde tomurcuklar vardı. Uzun uzun emdiğim memelerini tutup yüzüme sürdüm sonrasında. Memelerinin arasındaki derin bir vadiye benzeyen boşluğa gömdüm yüzümü. Hüsniye’nin parfümünün kokusunu net bir şekilde alıyordum. Teyzem sanki parfümü sadece boynuna değil memelerine de sıkmıştı.

İki elini ensemde hissettim. Güçlü elleriyle bastırıyordu, başımı kaldırmamı istemiyor, memelerini emmeye, yalamaya devam etmemi istiyordu. Onu kıracak değildim. Bembeyaz memeleri biber gibi kızarana kadar emdim, dilledim, yaladım, meme uçlarını ısırdım. Teyzemin zevk dolu inlemeleri çekyattan ara ara gelen gıcırtılara karışıyordu. Her şey güzel giderken evin kapısının vurulma sesiyle irkildik.

Ben doğrulurken teyzem de kalktı. “Kim bu şimdi?” dedi endişeli bir sesle. Yarağım şişmiş, sertleşmiş ve pantolonumu zorlar hale gelmişti. Teyzem çabucak üstünü başını topladı, pardesünün düğmelerini kapattı ve fısıltılı bir sesle, “Sen içeriye geç!” dedi ve kapıyı açmaya gitti. Kapıdan vurulma sesleriyle birlikte, “Sabriye Hanım, aç hele şu kapıyı!” diye bir kadının sesi geliyordu bu sırada.

Hızlıca arka odalardan birine dalıp kapıyı kapattım. Burası teyzemin yatak odasıydı. Bizim evin salonundan bile daha büyüktü oda. Odada her şey yerli yerinde duruyordu. Kapakları açık olan eski tip gardırobun içi boştu. Yatak sanki sabah yapılmış gibiydi. Eski zamanlardan kalma sarı pirinçten bir karyolaydı teyzemin yatağı. Köşede, pencerenin yanında tekli bir koltuk vardı yüksek arkalıklı. Pencerelerde salondakiler gibi kalın kadife perdeler vardı, içerisi yarı karanlık ve serindi.

Bu sırada içerden teyzemle kadının sesi geliyordu. Teyzemin eve girdiğini gören eski komşularından biriydi bu gelen kadın. “Baktım pencereden dedim Allah Allah bu bizim Sabriye değil mi? Yanında genç bir herif vardı, kimdi o?” diye kadının merakla sorduğu soruya, teyzem, “Benim yeğenim, bacımın oğlu. Sağ olsun o getirdi…” diyerek karşılık verdi. “Hee, şeyin oğlu mu, bizim Şerife’nin he mi?” dediğinde kadının annemi tanıdığını öğrenmiş oldum. “Nerde peki, çağır hele de bi göreyim!” dediğinde, teyzem, “Ne yapacan abla sen onu, içerde çocuk, sen rahatsız olma diye içeri geçti!” dedi.

Kulağımı kapıya vermiş onları dinlemeye çalışıyordum. Havadan sudan konuşmaları bazen fısıltıya dönüşüyor bazen yüksek sesle devam ediyordu. Birbirlerini uzun zaman sonra gören iki kadının dedikodusuydu bu aslında. Mahalledeki diğer kadınlardan, onların kocalarından ve çocuklarından bahsediyorlardı. Aralarda eniştemin, Elif’in ve ayrıldığı kocasının isimleri geçiyordu. Ancak en çok kadının gelininden duyduğu şikâyetlerden bahsedilen bir konuşmaydı bu. Sanki kadın geliniyle yaşadığı sıkıntıları söylemek için gelmişti teyzemin yanına. Teyzemin de kendini konuşmaya fazlasıyla kaptırıp beni unuttuğunu anladım. Teyzem kadının gelinini tanıyordu ve kadın konuşup şikâyetlerini sıraladıkça ismi geçen geline ağza alınmayacak küfürler savuruyordu.

Konuşma uzayınca dinlemeyi bırakıp teyzemin yatağına uzandım. İçerinin serinliğinde üşümemek için kalın pikeyi çektim üzerime. İçerden teyzemle kadının konuşmaları gelmeye devam ederken gözlerimi kapadım…

Teyzemin dürtmesiyle uyandım. Saate bakınca en az yarım saattir uyuduğumu fark ettim. “Kadın gitti mi?” diye sordum. “Gitti gitti!” dedi teyzem sinirli bir sesle. “Lafı uzattıkça uzattı, uzattıkça uzattı, kalk git de diyemiyorum, yaşlı kadın… Neyse, sen boş ver şimdi onu da az kay hele!” dedi neşeyle. Geniş yatağın ucuna doğru kaydım, teyzem yanıma uzandı. Bir eli göğsümde gezinmeye başladı hemen sonra. Karşılık vermediğimi görünce, “Ee, ne oldu yavrum, niye öyle odun gibi duruyon?” dedi şaşırmış gibi.

“Yok, üşümüşüm biraz, ondandır…” dedim. Üzerime örttüğüm pikeye ve halen çıkarmadığım montuma rağmen üşümüştüm. “Ben seni ısıtırım yavrum, sen hiç merak etme!” dedi teyzem hafiften sararmış dişlerini göstererek. Ardından pardesünün bir düğmesini açtı ve elimi tutup iki düğme arasında kalan boşluktan içeri soktu. Elimin yeniden memeleriyle buluşmasının verdiği hazla teyzemden hafif bir inilti çıktı. İri memeleri sol elimin avucundaydı, ince bluzun altındaki meme uçlarını kolayca hissedebiliyordum.

Yan döndüm biraz, bluzunu yukarı sıyırdım. Elim çıplak etine değdiği anda teyzemin inlemesi çoğaldı. Gözleri kapalı halde dudaklarını ısırıp emiyordu. Sağ memesini pardesünün iki düğmesi arasındaki bir karışlık boşluktan çıkardım dışarı ve deli gibi emmeye başladım. “Ahhh, ımmm, uhhhh…” şeklindeki yüksek perdeden inlemeleri büyük ama sessiz yatak odasını çınlattı.

Meme ucunu vakumlayıp içime çekiyordum durmadan. Teyzemin sol eli saçlarımda, ensemde gezinirken sağ elini aşağıda, yarağımda hissettim. Kot pantolonun üzerinden sertleşmiş yarağımı okşuyordu. Büyük yatağın üzerinde yan yana yatmış halde teyzemle sevişiyordum. Dolgun sağ memesi ağız boşluğumu dolduruyordu. Etli meme ucu daha da şişmiş, büyümüştü kısa sürede.

Bu arada teyzemin sağ eli kasıklarımda, yarağımın üzerinde gezinip duruyordu. İniltileri de çoğalmış, ara ara, “Sik beni, sik, hadi, gir içime, sik…” demeye başlamıştı. Teyzem çok sabırsızdı, beklemeye, sevişmeye vakti yoktu sanki. Bir an önce yarağımı amına sokmamı istiyordu. Saniyeler birbirini kovalarken, “Immm, ahhh, hadi sok artık, sok şunu, hadi…” dedi emreden ve yüksek bir sesle.

Yarağım pantolonun altında sertleşmişti iyice. Memesini emmeyi bıraktım. Pantolonun kemerini çözüm. Yataktan kalkmadan pantolonu çıkardım ayağımdan. Yarağımın kafası külotumdan dışarı çıkmıştı. Teyzem yarağımı görür görmez sağ elini külotumun içine soktu. “Uhhh, çok güzel, devam et, okşa, okşa…” dedim heyecanla. Ben de açıkta duran sağ memesini emmeye başladım yeniden.

Teyzemin hırıltılı ve derinden iniltilerinin arasında fısıltıyla söylediği, “Demir gibi olmuş sikin, demir gibi…” sözleri geliyordu kulağıma. Azgınlık her ikimizin de başına vurmuştu. Teyze ve yeğen değil, bir erkekle bir kadındık o anda. Birbirimizi doyuma ulaştırmaktı tek amacımız. Birazdan yarağım amına girecek, onu çatır çatır hayvan gibi sikecektim. Montum halen üzerimdeydi ve engel yapıyordu. Memesini emmeyi bırakıp dizlerimin üzerinde doğruldum. Ben montumu çıkartırken külotumdan taşıp öne doğru uzamış kalın bir sopaya benzeyen sikimi tuttu teyzem. Külotumu aşağı sıyırdı biraz, sağ eli yarağımın üzerinde gidip geldi bir süre. Bu sırada mavi gözlerini gözlerime dikmişti.

“Ağzıma alayım mı?” dediğinde şaşırdım. “Sen biliyor musun ağzına almasını?” diye sorduğumda, “Ne sandın sen beni?” dedi soruma kızmış gibi. Teyzem hafifçe doğruldu, biraz öne kaydı ve sol dirseğiyle yataktan destek alıp yarağımı aldı ağzına. Dudakları yarağımın kafasına değdiği anda derin bir inilti çıkardım. Teyzemin etli dudakları yarağımın kafasında geziniyordu. Harika bir duyguydu bu. Öz teyzem yarağımı deli gibi emiyordu.

Ancak Refiye, Hüsniye veya Melahat gibi işin ustası olmadığını anladım hemen. Teyzem sadece yarağımın kafasını alıyordu ağzına. Onlar gibi gırtlağına kadar sokup çıkartmıyordu. Yine de çok güzeldi, çok hoşuma gidiyordu. Açıkta duran sağ memesini tutup sıkmaya başladığımda teyzem yarağımı emmeyi bırakıp, “Yapsana böyle, çok güzel!” dedi. Memesinin ucunu parmak uçlarımın arasında sıkarken yeniden yarağımın kafasını aldı ağzına.

“Iğmmm, oğmmm, aoğmmm…” diye diye çıkardığı sesler eşliğinde güzel bir sakso çekiyordu teyzem. Memesinin ucunu sıkmaya, memesini avuçlamaya devam ediyordum onu daha çok memnun edebilmek için. Teyzemin sadece yarağımın kafasında gezinen dudakları, zaman zaman değdirdiği dili beni patlamaya hazır bir bombaya çevirmişti kısa sürede.

Sol elim memelerinde gezinirken sağ elimle başını, yanaklarını okşuyordum. Büyük ve parlak siyah türbanının üzerinde renkli toplu iğneler vardı. Pahalı ipek türbanının üzerinde elim yağ gibi akıyordu. İnlemelerimin arasında, “Devam et, çok güzel, çok iyisin, çok güzel…” deyip duruyordum. Teyzem sözlerimden memnun kalmış gibi hızlı hareketlerle başını öne arkaya oynatıyordu.

Kendimi kasıyor, erkenden boşalmamak için zorluyordum. Ama teyzem yarağımı ağzına almaya devam ettikçe bunun pek de mümkün olmadığını biliyordum. “Bu kadar yeter!” dedim ama teyzem beni duymamış gibiydi. Başını hızlı hızlı oynatmaya başlamıştı şimdi. “Teyze tamam, bu kadar yeter hadi!” dedim biraz daha yüksek sesle. O zaman başını kaldırıp baktı, “Ne oldu yavrum?” dedi. Yarıda bıraktığı işe devam etmek istediği çok belliydi. Yarağımdan akan zevk sıvıları tükürüğüyle birleşip dudaklarını ve çenesini ıslatmıştı.

“Tamam, yeter bu kadar. Sen şimdi uzan, ben seninkini yalayayım!” dediğimde şaşkın ama neşeli bir halde baktı. “Nasıl olacak o yavrum?” diye sordu. “Sen uzan şimdi, bana bırak!” dedim ve ayağa kalktım. Teyzem de kalktı hızlıca ve üzerindeki pardesünün kalan düğmelerini açtı tek tek. Altına kahverengi, ayak bileklerinin üzerine gelen pileli bol bir etek giymişti. Lastikli eteğini sıyırdı aşağı ve çıkardı ayağından.

Ten renkli, tül gibi ince ve kalçalarına kadar gelen bir çorap giymişti. Çorabın kalın ve sıkı lastikleri kalçalarını sıkmıştı. Çorabı sıyırdı bacaklarından ve çıkardı. Un gibi beyaz, dolgun ve parlak kalçaları, bacakları çıktı meydana. 54 yaşında bir kadın için hiç de fena sayılmayacak fiziği vardı teyzemin. Kırmızı, pamuklu bir külot giymişti. Öyle durduğunu görünce, “Hadi, onu da çıkarsana, ne duruyorsun?” dediğimde gülümsedi. “Utandım!” dedi ama külotunu indirmekten de geri kalmadı. Kırmızı külotunu ayaklarından çıkardığında belden aşağısı çıplak halde karşımda duruyordu öz teyzem.

Amında ve kasıklarında bir gram kıl yoktu. Amının derin yarığı, etli ve sarkık ama bir genç kızınki gibi pembe am dudaklarıyla teyzem tam sikilmelik bir kadındı. “Tıraş olmuşsun?” dediğimde, “Ben her zaman tıraşlıyım!” dedi gülerek. Sonra da ben bir şey demeden etrafında döndü. Dolgun göt yanakları sallanıyordu bu dönüşü esnasında. Sağ kalçasının arkasında nerdeyse bir karışlık ameliyat izi vardı. Birkaç sene önce düşüp kırmıştı kalçasını ve ameliyat olmuştu.

Şimdi üzerinde sadece mor renkli uzun kollu bluzu ve siyah türbanı kalmıştı. Türbanın ucunu tutup, “Bunu da açayım mı?” diye sorduğunda, “Gerek yok, boş ver, uzan sen!” dedim. “Zaten açsam da geri bağlayamam. Sabah Elif bağladı bunu, ben beceremiyorum böyle sıkı sıkı bağlamasını…” dedi. Elif’in adı geçince, “Elif biliyor mu buraya geldiğini?” diye sordum. “Yok, Hanife var benim arkadaşım, ona gittiğimi sanıyor, öyle söyledim. Buraya geleceğimi bilse kendi de gelmek isterdi çünkü!” diye cevap verdi.

Ardından yatağın üzerindeki pikeyi ve onun altına serdiği kalın battaniyeyi kaldırdı. Parlak mavi kumaşla kaplı kalın yorganı da kaldırınca yün yatak çıktı meydana. Nerdeyse bir buçuk metrelik kalın bir yastık vardı yatağın üzerinde. Kenarları yorganınki gibi parlak mavi, üzeri ise beyaz işlemeli kumaştandı. Senelerce bu uzun yastıkla yatmışlardı eniştemle beraber. Şimdiyse kısmet benimdi. Teyzem yatağa uzanıp yorganı üzerine çekerken ben de çırılçıplak kalmıştım. Çıplak olunca içerinin serinliğini daha fazla hissettim. Hemen yatağa girdim ve yorganı üzerime çektim.

“Nasıl yapacan yavrum?” dedi teyzem merakla. “Daha önce eniştem yapmadı mı hiç?” diye sorduğumda, “Köyde eşeğini siken adam ne bilsin öyle şeyi yavrum?” dedi sıkıntılı bir sesle. “Sen ağzına almasını nerden öğrendin peki?” diye sorduğumdaysa ilginç bir cevap verdi teyzem. “Senin kancık anan öğretti!” dedi. “Elif’e de o öğretmiş!” dediğimde, “Hee, herkese her bir şeyi öğretir o kancık!” dedi bu kez. Bu sözlerinden sanki annemden hoşlanmıyormuş gibi bir hava çıkıyordu.

“Niye böyle söyledin, annemi sevmiyor musun?” diye sordum merakla. “Siktir et ananı yavrum, buraya ananı konuşmak için mi geldik?” dedi. Sonra da, “Hadi nasıl yapacaksın?” diye merakla sordu. “Bak şimdi!” dedim ve kalın yorganı kaldırdım. “Şu bacaklarını aç, ayır iyice!” dediğimde teyzem iki yana açtı bacaklarını ve dizlerinden bükerek kendine çekti. Manzara çok güzeldi. Teyzemin tıraşlı, kılsız amı tam ağzıma layıktı.

Bacaklarının arasına uzandım boylu boyunca. Ayaklarımı karyolanın demirleri arasından çıkardım rahat edebilmek için. Teyzem meraklı ve şaşkın gözleriyle bakıyordu. Üzerindeki mor bluzunu yukarı sıyırdı yeniden ve memelerini çıkardı meydana. Eğildim ve tıraşlı amının derin yarığına dilimin ucuyla dokundum. O anda teyzemden, “Iğhhh…” diye derin bir inilti çıktı. İki elimle kavradım kasıklarını ve başparmaklarımla amının yarığını ayırdım. Etli, pembe am dudakları tüm ihtişamıyla bir çiçek gibi açılıverdi. Dilim am dudaklarıyla buluştu bu kez. Teyzemin derinden gelen iniltisi küçük bir çığlığa dönüştü bu hareketimle.

Bir dondurmayı yalar gibi amını yalamaya başladım. Şampuan kokusunu alıyordum kolayca. Teyzemin amı gerdeğe girecek bir gelininki gibi tertemizdi. Melahat’ın kılsız amından sonra teyzeminki başka bir güzellikti benim için. İkisi de 54 yaşındaydı, ikisinin de amı tertemizdi. Ama Melahat senelerce kerhanelerde çalışmış, binlerce kez sikilmiş, yarak yemişti. Oysa teyzemin amına eniştemin yarağından başka giren bir yarak olmamıştı. Üstelik son altı yıldır o bile girmiyordu. O nedenle Melahat’ın çuval gibi olmuş amına göre nerdeyse bakire sayılacak bir amı vardı teyzemin.

Ve şimdi o bakire amını dilimle yalıyordum. Etli ve pembe am dudaklarını vakumladıkça aynı meme uçları gibi şiştiklerini, büyüdüklerini fark ediyordum. Teyzemin bu yaşına kadar, 36 senelik evliliğinde böyle bir deneyimi yaşamadığını çıkardığı seslerden, hareketlerden çok rahatça anlıyordum. Annemle aralarında 3 yaş fark vardı, ama sikiş hayatlarındaki fark bundan çok daha büyüktü. Konu sikişmeye geldiğinde annem teyzemin nenesi gibi yaşlı ve deneyimli kalırdı. Ama teyzemin amının tazeliğini korumasına yardımcı olan bir tecrübesizlikti bu.

Amının içi pembe, kızıl bir renkteydi. Am dudaklarını vakumlamayı, amının yarığını emmeyi bıraktım ve sulu bir şeftaliye benzeyen içine yönelttim dilimi. Teyzemin, “Yanıyorum!” derken ne kadar haklı olduğunu dilimin amının içiyle ilk temasında anladım. Bir volkan gibiydi amının içi ve sanki içinden kızgın lavlar çıkacaktı her an.

Dilimi olabildiği kadar ileriye uzatıyordum amının içinde. Teyzemin yüksek perdeden, derin derin çıkardığı iniltiler odanın içini çınlatıyordu. “Ağhhh, ohhhh, uhhhh…” sesleri birbirine karışıyordu durmadan. Amının ince, sinirlerle örülü duvarlarını dilimle dövüyordum. Amının içi sıcaklığının yanında aynı zamanda bir sünger gibi ıslaktı. Ve dilim içinde gidip geldikçe, sağa sola hareket ettikçe bu ıslaklığı fazlasıyla hissediyordum.

Her ne kadar bu halde rahat olsam da amını emmekte biraz olsun güçlük çekiyordum. “Teyze şu yastığı versene!” dediğimde, teyzem, “Ne teyzesi ulan, sikerim teyzeni senin!” dedi iniltilerinin arasında. Sözleri beni güldürürken başını kaldırıp altındaki uzun ve kalın yastığı uzattı. Yastık kalın bir ağaç kütüğü gibiydi. İki elimle tutmak zorunda kaldım, “Şu götünü kaldır!” dedim teyzeme. İki eliyle yataktan destek aldı ve götünü kaldırdı epeyce. Hemen yastığı belinin altına koydum. Teyzem o halde durmaya devam ederken, “Tamam, indir!” dedim. Götünü yavaşça indirdiğinde yastık tam belinin altına gelmiş ve götünü havaya kaldırmıştı. İstediğim pozisyon tam olarak buydu.

Yeniden başparmaklarımla ayırdım amını. Açılan boşluktan soktum dilimi. Teyzem, “Ağhhhh…” diye güçlü ve hırıltılı bir inilti çıkardı o anda. Köz gibi sıcak, sünger gibi ıslak amını dillemeye, dilimle sikmeye başladım. Ağzım amıyla bir bütün olmuştu bu pozisyonda. Dilimi içinde oynatırken dudaklarını ve etli bızırını vakumlayıp içime çekiyordum. Teyzemin amının yapışkan ve koyu kıvamlı zevk sıvıları küçük bir çeşme gibi ağzıma akıyordu sanki.

Bu pozisyonda amına nazaran küçük ve sert siyah kıllarla kaplı göt deliği de görünüyordu. Kalçalarından tuttum ve biraz kaldırdım geriye doğru. Göt deliği daha da açığa çıkmıştı şimdi. Amı ile göt deliği arasındaki küçük boşluğu da tıraş etmişti teyzem ama göt deliğinin kıllarına bir şey yapamamıştı. Aynı şampuan kokusunu alıyordum götünden de. Buna ilave olarak hafif bir osuruk kokusu da geliyordu ama beni iğrendirecek kadar değildi. Şampuan kokusu bu kokuyu bastırıyordu. Dakikalardır amıyla uğraşan dilimi bu kez göt deliğine dokundurdum. “Ne ediyon yavrum?” dedi iniltilerinin arasında.

“Götünü dilliyorum!” dediğimde, “Niye?” dedi. Bunu yapmama şaşırmıştı. “Hoşuma gidiyor, senin gitmiyor mu?” dedim ve yeniden göt deliğini dillemeye başladım. “Gidiyor ulan, gidiyor, çok gidiyor…” dedi uykusunda sayıklar gibi. Kısa ve sert kıllar dilimin ucuna minik birer iğne gibi battıkça aldığım zevk, keyif azalmak yerine katlanıyordu. Bu kıllar teyzemin göt deliğini bir kirpinin dikenleri gibi koruyordu sanki. Başparmaklarımla amından sonra göt deliğini ayırdım. Göt deliğinin ağzı hafiften kararmıştı ama içi tıpkı amında olduğu gibi kızıl bir renkteydi. Teyzem renkli renkli giyinmişti bugün. Gri pardesü, siyah türban, kahverengi etek, mor bluz ve kırmızı külot. Amı ve göt deliği de bu renk cümbüşünden nasibini almıştı.

Dilimin ucu göt deliğine girdikçe kızgın bir demirle dövülmüş gibi yanmaya başladı. Teyzemin içinde kızgın lavlar kaynıyordu. Amı ve göt deliği bir volkan ağzıydı, kızgın lavlar o deliklerden dışarıya, dilime ve dudaklarıma akıyordu. Boylu boyunca uzanmıştım, teyzemin kalçalarını kavramış ve onu havaya kaldırmıştım biraz. Böyle olunca hem zorlanıyor hem de yoruluyordum. O nedenle dizlerimin üzerinde dörtayak pozisyonu aldım ve o halde kaldığım yerden devam ettim.

Teyzemin amı ve göt deliğiyle meşgul olunca erkenden boşalmak benim için sıkıntı olmaktan çıkmıştı. Aklım sadece ağzımın, dilimin ucundakilerdeydi. Bir amını bir göt deliğini dilliyor, emiyordum durmadan. Amının koyu, yapışkan sıvıları ile ıslanan dilimi göt deliğine sokup temizliyordum. İkisi arasındaki ince boşlukta gezdirdim dilimi. Bir dondurma gibi yaladım. Teyzem bundan büyük keyif alıyordu. Zaman zaman belini ve götünü oynatıyor, iniltilerinin arasında bana küfürler ediyordu. Ama bunlar tatlı, hoşuma giden küfürlerdi. Beni daha da gaza getiriyordu teyzem ettiği küfürlerle.

Karyoladan gıcırtılar geliyordu ama rahatsız edecek kadar değildi. Am dudakları su çekmiş pirinç tanesi gibi şişmişti. Bızırını dilledikçe teyzem belini kaldırıp indirerek altındaki kalın yastığa şiddetle vurdu birkaç kez. İçerinin serinliğine karşın sevişmenin zevki ve ateşiyle ısınmıştım. Teyzem de aynı benim gibiydi, üşüme gibi bir derdimiz yoktu.

Bu pozisyonda artık yapacak bir şeyim kalmamıştı. “Domalsana, biraz da öyle yapayım!” dediğimde teyzem ses etmeden çabucak doğruldu ve dörtayak üstüne domaldı hemen önümde. Büyüleyici, nefes kesen bir manzaranın karşısındaydım. Teyzemin süt gibi beyaz, dolgun göt yanaklarının arasında derin göt yarığı uzanıyordu. Amının, kasıklarının temizliğine karşın göt yarığı ise kıllarla kaplı bir orman gibiydi. Göt deliğinin ağzındakilere kıyasla daha uzun siyah kıllar kapatmıştı bu vadiyi.

Ellerimle ayırdım göt yanaklarını. Küçük göt deliği karşımdaydı yine. Teyzemin heyecanlı olduğunu göt deliğinin ağzındaki kasılmalardan görebiliyordum. Deliğin ağzı kıpır kıpırdı, bir açılıyor, bir daralıyordu. Ağız dolusu tükürüğümü bıraktım deliğin üzerine. Tükürüğün bir kısmı delikten içeri girerken büyük kısmı amına doğru akıyordu. Göt deliğinin ağzında kalan tükürüğümü suya hasret kalmış gibi emmeye başladığımda teyzemin dolgun göt yanakları taş kesildi bir anda. “Teyze rahat ol, kasma kendini!” dediğimde, “Ne teyzesi ulan pezevenk!” dedi sinirle. Kendisine o anda teyze dememden hoşlanmıyordu ama sonuçta o benim teyzemdi. İsmiyle hitap edecek değildim. Bu küfürleri beni neşelendiriyordu.

Dilimi çıkardım iyice ve göt deliğine sokup çıkartmaya başladım. Amın içine giren bir yarak misali dilimi teyzemin göt deliğine sokuyordum. Teyzem deli gibi, hırıltılar eşliğinde inliyordu. İki eliyle yataktan destek almıştı ve zaman zaman başını yana çevirip bana bakmaya çalışıyordu. Ama halen başında duran türbanı beni görmesine engeldi. Ben de burnunun ucunu yada çenesini görebiliyordum sadece.

Koca memeleri sarkmıştı bu pozisyonda. Sağa sola hareket ettikçe, götünü oynattıkça memeleri içi sütle dolu inek memeleri misali oynuyor, sallanıyordu. Azgınlığım her geçen saniye artmaya, çoğalmaya başlamıştı. Dilimin ucundan sonra ağzımı götüyle buluşturdum. Göt deliğini ağzımla ısırıp parçalamak, yutmak istiyordum sanki. Yarağım kalın bir sopa gibi sallanıyordu önümde. Zevk sıvıları akıyordu kafasından. Teyzemin saksosuyla da epeyce ıslanmıştı zaten. O ara teyzemin, “Sik ulan artık orospu çocuğu, bırak emmeyi, yalamayı!” demesiyle bu fasla son vermenin zamanının geldiğini anladım.

Götüne sağlam bir şaplak attım. Göt yanakları deli gibi löpürderken çıkan ses odayı çınlattı resmen. “Napıyosun?” dedi teyzem sinirli bir sesle. “Sen şimdi görürsün orospu çocuğunu!” dedim neşeyle. Artık teyzemi sikme vakti gelmişti…

“Bacaklarını az aç!” dedim. Teyzem dediğimi yaparken ben de yarağımı sıvazlıyordum. Dizlerimin üzerinde öne doğru kaydım biraz. Ellerimle göt yanaklarını ayırdığımda teyzemin tıraşlı ve sulu amcığı çıktı ortaya. Zevk sıvılarının ıslattığı yarağımın kafasını amına değdirmemle birlikte teyzem de, “Uğhhhh…” diye ulumayı andıran bir ses çıktı. Yarağım ayrık duran amına girmeye başladığında inleme sırası bana gelmişti.

Zevk iniltilerimin arasında yarağım gözden kaybolurken teyzemin yanan amına giriyordu ağır ağır. Bu anda teyzemin dolgun vücudunun elektrik çarpılmış gibi titrediğini görüyordum. Kalın belini tuttum, öne doğru biraz daha kaydığımda yarağım taşaklarıma kadar girmişti amına. Teyzemin amı tamamen almıştı yarağımı.

Melahat’ın çuval gibi olmuş amına kıyasla teyzeminki genç bir kızınki gibi dardı. Oysa ikisi de aynı yaştaydı. Yarağımı yavaş hareketlerle amına sokup çıkarıyordum. Teyzemin amı yarağımı içinde sıkıştırıyordu sanki. “Ohhh, sik, sik, uhhh, sik, daha çok, sik, kökle, kökle ulan, kökle…” diye diye söyleniyor, inliyor, beni gaza getirmeye çalışıyordu. Yarağımın üzeri amında gide gele koyu kıvamlı bir sıvıyla kaplanmıştı. Teyzemin amının zevk sıvılarıydı bunlar ve yarağım içinde gidip geldikçe daha da sulanıyordu amı.

Hareketlerimi hızlandırmaya başladığımda teyzemin iniltileri aynı oranda artmaya başlamıştı. Durmadan, “Sik, sik, daha çok, sik…” demeye devam ediyordu. “Amın daracık, genç kız mısın sen, ha, dapdar amın var, eniştem hiç mi sikmedi seni, ha, söylesene, hiç mi sikmedi?” diyordum aldığım zevkle. Son altı yıldır eniştem hiç sikmemiş, sikememişti teyzemi ama ondan önce de pek fazla sikmemişti anlaşılan. Amının böylesine dar olmasını başka türlü anlayamıyordum.

Daha da hızlanmaya başladığımda teyzemin göt yanakları löpürdemeye başladı. Kasıklarım ve taşaklarım çarptıkça şiddetli ses patlamaları oluşuyor, büyük ve boş odanın içini çınlatıyordu. Karyoladan da sesler gelmeye başlamıştı bu arada. “Ahhh, ahhh, ayyyy, ahhhh…” sesleri teyzemin ağzından sanki bir şarkı söylüyormuşçasına çıkıyordu. Göt yanakları ve belinin yağlı, kalın etleri suyun dalgalanması gibi dalgalanıyor, sallanıyordu. ‘Şlop, şlop, şlop!’ sesleri terlemiş kasıklarımızın çarpışmasından çıkan bir nağme gibi yayılıyordu odada.

“Özledin mi yarak yemeyi, ha, söylesene, özledin mi?” diyordum dişlerimi sıkarak. Aldığım keyifle bütün her yanım uyuşmuş, gıdıklanıyor gibiydim. Teyzemin soruma cevabı iniltili sesiyle uzun bir, “Eveeettt!” oluyordu her seferinde. Teyzem yarak yemeyi özlemişti ve ben de onun bu özlemini gideriyordum. Teyze amı sikmenin ayrıcalığını yaşıyordum aynı zamanda.

Kıllı göt deliğine sağ elimin başparmağını bastırdım. İlk boğumuna kadar girdiğinde teyzemden hırıltıyı andıran sesler çıkmaya başladı inlemesinden hariç. Sol elim belinde, göt yanaklarında, kalçalarında geziniyordu. Teyzemin inlemeleri her geçen saniye çoğalmaya, küçük birer çığlığa dönüşmeye başlamıştı artık. Harika bir sikiş ziyafeti çekiyordum 54 yaşındaki öz teyzemle. Aldığım zevkle daha hızlı ve daha güçlü pompalamaya başladım. Teyzem yatağın üzerindeki ellerini iki yana daha çok açarken belini de indirdi bu sırada. Benim için en uygun pozisyonu ayarlamaya çalışıyordu sanki.

Parmağımı çıkardım göt deliğinden. Kıllı deliğin ağzı küçük bir madeni para kadar açık haldeydi şimdi. Yarağım amının en diplerine, derinlerine girip çıkıyordu hiç durmadan. Bir ara boşalacak gibi oldum. Hemen çıkardım yarağımı. Teyzem, “Geldin mi yavrum?” diye sordu başını yana doğru çevirerek. “Yok, daha değil, biraz bekle!” dedim. Yarağımı tutup göt yanaklarına ve göt deliğine sürttüm.

Teyzem kendisini götünden sikeceğimi sandı bu sırada ve “Arkadan olmaz yavrum, arkadan olmaz!” dedi heyecanlı bir sesle. “Tamam tamam, korkma!” dedim gülerek. İçerinin serinliğine karşın terlemiştim. Göğsüm ve karnım terden ıslanmıştı. Aynı şekilde teyzemin göt yanakları ve beli de ıslanmış, loş karanlıkta parlıyor gibiydi. Bembeyaz göt yanakları ve kasıkları kızarmıştı.

Kısa duraksama boşalmama engel olmuştu. Yarağımı sıvazladım, üzeri vıcık vıcık olmuştu. Teyzemin amının yoğun sıvılarına benim zevk sıvılarım karışmıştı. Amına sürttüm yarağımı tekrar sokmadan önce. Teyzem bundan çok memnun kalmıştı. “Az öyle yapsana!” deyince, “Hoşuna mı gitti?” dedim. Teyzem bana cevap vermek yerine sol dirseğini yatağa dayayarak destek alırken sağ elini alttan amına attı. Parmakları amının üzerindeydi, yarağımın kafasına değdiriyordu bu arada. Teyzemin sikilmeye olan açlığı ortaya çıkıyordu bu hareketleriyle.

Amının sarkık, etli dudaklarına sürtüyordum yarağımı. Teyzemse hızlı hareketlerle amını ovalıyordu. Bu sırada inlemeyi de ihmal etmiyordu. Sonunda amı yeniden kıvama gelmişti. “Elini çek!” dediğimde bir köle misali çekti elini ve yeniden iki eliyle yataktan destek alarak doğruldu. Ellerini iki yana açarken amına sokmaya başladım yarağımı. Kısa sürede amıyla bütünleşmişti yarağım.

Bir süre o halde kaldım. Derin derin birkaç nefes aldım. Bu sırada teyzemden, “Sik, sik, daha çok, daha çok!” sözleri çıkmaya başlamıştı yine. Ellerimle belini kavradım ve yarağımı çıkardım yavaşça amından. Sonra da büyük bir güçle soktum amına. Teyzemden, “Iğhhh…” diye küçük bir çığlık çıkarken yarağımı yeniden yavaş yavaş çıkardım. Ardından yeniden büyük bir güçle soktum. Kasıklarıma kadar girmişti yarağım ve birkaç saniye bekledim o halde.

Yavaş hareketlerle yarağımı amının içinde oynatırken teyzem, “Uhhhh, uhhhh, çok güzel, çok güzel…” diyordu inilti sesleri eşliğinde. Yarağım teyzemin daracık amının içinde döne döne ilerleyen bir beton delme makinesiydi sanki. Amının duvarlarına sürte sürte kendine yol açıyordu. Kısa bir süre devam ettim bu hareketlerime. Ardından hızlı hızlı sikmeye başladım. Terli kasıklarım, taşaklarım çarptıkça göt yanakları deli gibi löpürdüyor, titriyordu.

Karyoladan gelen gıcırtılara teyzemin inlemeleri, benim zevk sözcüklerim, sikişimizin sesleri karışıyordu. Artık sona doğru yaklaşıyordum. Daha fazla kendimi kasmama gerek yoktu. Hem dayanacak, sabredecek gücüm de kalmamıştı. Her yerim uyuşmaya, karıncalanmaya başlamıştı. Teyzemin beline doğru inen bluzunu sıyırdım yukarı. Öne doğru eğildim ve deli gibi sallanan iri memelerini kavradım ellerimle. Onları sıkıp yoğururken daha güçlü şekilde pompalıyordum. Boşalmaya yaklaştıkça hareketlerim hızlanmıştı.

Teyzemin memeleri ellerimin arasından kurtulmaya çalışıyor gibiydi. Avuçlarımdan taşıyordu, onları tutmakta güçlük çekiyordum. “Sik, sik, kökle, daha çok, kökle, sik, ohhh, sik, ahhhh…” teyzemin durmadan çıkardığı sesler, söylediği sözler beni daha da gaza getiriyordu. Var gücümle sikiyordum, ama teyzem durmadan, “Kökle, kökle!” dedikçe sanki yetersiz kalıyormuşum gibi bir his uyanıyordu içimde. Sikişmenin şiddetiyle başından çıkarmadığı türbanın uçları oluşan rüzgârda sallanıp duruyordu.

Derken daha fazla gidecek, kökleyecek gücüm, takatim kalmadığında deli gibi boşalmaya başladım. Ellerim teyzemin memeleriyle doluydu, yarağımsa onun amını dolduruyordu. Boşalırken de yarağımı sokup çıkarmaya devam ettim amına.

Kalbim deli gibi çarpıyordu. Yüzümün terden sırılsıklam olduğunu biliyordum. Göğsümün kılları sanki banyodan yeni çıkmışım gibi ıslak bir haldeydi. Teyzemin bembeyaz göt yanakları nar gibi olmuştu. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordum. Teyzemin de benden farkı yoktu bu konuda. Aldığı güçlü nefeslerin sesi kulaklarımda çınlıyordu. Saniyeler sonra kendime gelirken teyzemi kendime doğru çektim. Ellerini çekti yataktan ve dizleri üzerinde doğruldu. Yarağım halen amındaydı.

Yumuşacık ipek gibi türbanı yanaklarımı okşarken omuzlarını öptüm. Koca memelerini avuçlayıp sıkıyordum yine. Deli gibi boşalmış, müthiş keyif almıştım. “Harikasın teyze, fena boşalttın beni!” dedim memelerini hamur gibi yoğururken. Memelerindeki ellerimi tuttu sıkı sıkı, “Geldin mi yavrum?” dedi nefes nefese kalmış halde. “Geldim, hem de çok pis geldim!” dedim ve yine çıplak omuzlarını öptüm uzun uzun. Tuzlu terini emdim. Üzerinden halen parfümün güzel kokusu geliyor olsa da aynı zamanda koltuk altlarından da yoğun bir ter kokusu alıyordum. Ama o anda bunu düşünecek halde değildim.

Teyzemin yaşına rağmen daracık amı yarağımı sıkıyordu bu halde. “Az öne doğru eğil!” dediğimde ellerini koydu yeniden yatağa. O böyle yapınca çıkardım yarağımı amından. Yarağım sırılsıklam bir haldeydi. Sırtüstü bıraktım kendimi yatağa. Teyzem de ahlayıp ıhlarken yanıma uzandı. Sağ elini yarağıma attı, “Hoşuna gitti mi?” diye sordu. “Çok, çok mutlu ettin beni!” dedim. Sonra da, “Senin hoşuna gitti mi?” diye sordum. “Çok gitti yavrum, onca zaman sonra ilaç gibi geldin vallahi. Elif senin için az bile demiş, bu işleri iyi biliyorsun!” dedi dudaklarını ısırarak. “Elif sana anlattı mı olanı biteni, yani Refiye’nin evinde olanları?” diye sordum bu sözlerinden sonra. “Yok, Elif öyle şeyleri bana der mi hiç yavrum, aklın alıyor mu senin. Anana söylemiş, o sorunca anlatmış işte. Ben de anandan duydum…” diyerek yanıt verdi. Bir süre sessiz kaldık.

“Elif mi daha çok hoşuna gitti, ben mi?” diye sorduğunda, “Niye sordun?” dedim. “Hiiç, öyle merak ettim işte!” dedi yarağımdaki elimi göğsümde gezdirmeye başlarken. “Ana kız ikiniz de çok iyisiniz!” dediğimde başını kaldırdı birden ve sinirlenmiş gibi bir ifade takındı. “Seni eşşoğleşşek, ne şiş yansın ne kebap misali cevap veriyorsun!” dedi ve sonra da gülmeye başladı. Sararmış dişlerini göstere göstere gülerken, “Ne yapayım teyze, mecburen orta yolu bulmam lazım!” dedim.

Teyzemin gülmesi bitince, “Ben banyo edecem yavrum!” diyerek kalktı. “İyi, tamam!” dedim ve kalın yorganı çektim üzerime. Teyzem banyoya geçerken boşalmanın verdiği rehavet ve yorgunlukla gözlerimi kapayıp uykuya daldım. Ancak 10-15 dakika kadar sonra teyzemin, “Osman, hadi kalk git yıkan, öyle yatma, git yıkan aslanım, su sıcak, hadi git yıkan!” demesiyle uyandım.

Teyzem karşımda çırılçıplak bir haldeydi. Başındaki türbanı da açmıştı. Halen uzun olduğunu sandığım saçlarını omuzlarına kadar kestirdiğini gördüm. Ve ıslak saçları kumral değil kestane rengiydi. Bu haliyle çok ilginç görünüyordu teyzem. “Hayırdır teyze, bu saçlarının hali ne böyle?” diye sordum ister istemez.

“Niye, ne oldu ki yavrum?” dedi şaşırmış gibi. “Kestirmişsin, hem bu renk ne böyle?” dediğimde, “Dökülüyordu yavrum, ne edeyim. Ha bu tepem açıldı döküle döküle, bak!” dedi ve bana doğru birkaç adım atıp eğildi, başının üzerindeki bir yeri gösterdi. Saçlarını tutup ayırınca gerçekten de gösterdiği yerin kelleştiğini gördüm. “Niye boyadın peki?” diye soruncaysa, “Senin ananın bok yemezliği, illa boyatalım deyip durdu. Senin bu Refiye yaptı zaten, o boyadı!” dedi.

Yatmaya devam ettiğimi görünce, “Hadi oğlum git yıkan, durma öyle cenabet cenabet. Su akıyor sıcak sıcak. Havlu da var, sabun da, git yıkan hadi!” dedi. Bu sırada kendisi giyiniyordu. Yataktan kalkıp banyoya geçtim. İçerisi buharla dolmuştu. Duvarda büyük bir termosifon vardı. Uzun, eskiden kalma küvete girdim ve sıcak suyu açıp yıkandım güzelce. Kurulanıp odaya geçtim.

Teyzem yoktu, mutfaktan sesler geliyordu. Giyinip mutfağa geçtiğimde masanın üzerinde yiyecek bir şeyler olduğunu gördüm. Teyzem marketten alışveriş yapmıştı. Birkaç çeşit peynir, zeytin, kaymak, bal, meyve suyu vs. derken mükellef bir kahvaltı sofrası vardı karşımda.

“Gel aslanım, yorulmuşsundur, senin beslenmen lazım ki güçlenesin!” dedi gülerek. Hemen ardından da yarım ekmeğin arasını kaymak ve peynirle doldurup üzerine epeyce bal döktü. Sabah Melahat’ın evinde yaptığım basit kahvaltıdan sonra bir ziyafetti bu. Büyük bir iştahla yedim hepsini. Karnımı doyurduktan sonra bir sigara yaktım. Saat 14:00 olmak üzereydi. Teyzem de büyük bir iştahla arasını peynirle doldurduğu yarım ekmeği midesine indirdi.

“Eniştem çok boşlamış seni teyze, çok yalnız bırakmış. Amın daracıktı!” dedim sigaramdan derin bir nefes çekerken. “Hee, çok boşladı aslanım, dedim ya sana. Elini bile sürmüyor artık, siki kalkmaz olunca sanki hayata küstü herif. Ellemeye bile yanaşmıyor artık. Hiç olmazsa biraz ellese mellese böyle olmam ben. Gavat artık bıraktı hepsini!” dedi gülerek.

“İyi siker miydi peki eskiden?” diye sorduğumda, “Tövbe tövbe!” dedi başını sağa sola sallayarak. Ama aynı zamanda gülüyordu. O gülünce ben de gülmeye başladım. “Ha, söylesene, iyi siker miydi eskiden?” diye sordum yeniden. “İyi iyi, iyi sikerdi ama bıraktı artık. Ben onun için yanıyorum diyom sana aslanım. Herif alıştırdı onca zaman, bırakınca da bütün dengem şaştı!” dedi kahkahayla.

“Kaç posta atardı peki?” diye sorduğumda işaret parmağıyla bir işareti yaptı. “İki olmaz mıydı?” dedim sigaramdan bir nefes daha çekerken. Teyzem kendine meyve suyu doldururken “İlk zamanlarda olurdu, iki, üç… Allah ne verdiyse yani… Ama sonraları teke düştü!” dedi bir gözünü kırparak.

Teyzem, “Dün gece nerde kaldın sen?” diye sorduğunda konuyu Refiye’ye getireceğini anladım. Lafı hiç dolandırmadan, “Bir arkadaşın evinde kaldım!” dedim. “O karı seni evden attı değil mi?” dediğinde derin bir iç geçirip, “Biraz tartıştık, ben de eve gitmedim!” dedim yanıt olarak. Teyzem bir süre sessiz kaldıktan sonra Refiye’ye küfür etti.

Ve “O karı Özlem’in tırnağı olamaz. Ben anana elli kere dedim, bu karıyı alıp da ailenin içine sokma dedim, bu karının ne bok olduğu belli değil dedim ama beni dinlemedi anan. Aklı fikri karının malında, mülkünde, parasında. Yanlış anlama yavrum, artık senin karındır, helalindir ama söylemesem de içimde kalır. Bu karıya dikkat et aslanım, adamı suya götürür susuz götürür cinsten bir karı bu. Almanya yüzü görmüş, anasının gözü, çok dikkat et aslanım. Seni evden mi attı, ne ara ne sor. Siktir et, arayıp da onu adam yerine koyma. Öyle yaparsan daha çok sikmek isteyecektir seni. Zaten karı milleti öyledir yavrum. Erkek onu adam yerine koymazsa köpek gibi peşinden koşar, yok erkek bunu prenses ederse de onu sikmek için kırk takla atar…”

“Senin anan kancığın tekidir, para için götünü siktirir. Böyle diyorum diye kızma bana, sonuçta senin anansa benim de bacımdır kaç senelik ama işin gerçeği de bu yavrum. Baban desen anandan daha beterdir o gavat. İkisi birbirini iyi bulmuş zamanında. Senin bu Özlem esaslı kadındır yavrum, kocaman gelinlik iki kız büyütmüş. Maşallah ikisi de birbirinden güzel. Özlem ne de olsa bizim kızımız, kaç senedir ailemizin içinde. İyi kötü tanıyoruz kendisini ama bu Refiye karısı kimdir necidir bilen eden yok. Anan gidip de nerden buldu bunu bilmiyorum…”

“Allah için karı güzel, on numara… Kaşı, gözü, götü mötü on numara… Ama başka ne numaraları var belli değil. Onun için yavrum sen bu karıya dikkat et her zaman. O aramazsa sen de arama, köpek gibi yalvart onu, bırak o senin peşinden koşsun. Sen kaç yaşındasın o kaç yaşında. Sonuçta birkaç sene sonra o da götü göbeği salmaya başlar bizim gibi, ama sen daha aslan gibi delikanlısın…”

“Erkek kısmının gücü siki kalktıkça vardır yavrum. Bir adamın siki kalkmaz olunca ondan artık adamlık, kocalık bekleme. Senin daha önünde uzun senelerin var aslanım, daha çok kaldıracaksın o sikini. Onun için kendini aciz gösterme o karıya karşı. Erkek gibi ol. Sikmen gerekirse sik, ama dövmen gerekirse de döv…” dedi.

Teyzem verdiği nasihatlerden sonra sigara paketine uzanıp bir sigarayla çakmak aldı. Sigarasını yakıp derin birkaç nefes çekip dumanını suratıma üfledi. “Ben seni sigara içmez biliyordum?” dediğimde, “Arada sırada içerim bir iki tane…” dedi.

Başını bağlamamıştı. Tam kurutmadığı halen ıslak görünen kestane rengi yakışmıştı teyzeme. “Güzel olmuşun bu saçlarla!” deyince, “Senelerce uzattık da ne oldu, daha kısaydı aslında da uzadı biraz. Bu yaştan sonra saçla, kılla mılla uğraşacak halim kalmadı…” dedi sigarasını söndürürken.

“Elif gerçekten hamile mi yoksa beni mi kandırdın?” diye sorduğumda, “Ne bileyim yavrum doktor değilim ki ben. Ama gebe karıdan anlarım. Öbür iki gebeliği de böyle başlamıştı. Daha ilk günden öğürmeye, kusmaya başlamıştı. Kimi karınınki böyledir, ilk günden belli eder kendini. Kimininki de hiç belli olmaz. Misal ben üç aylık gebeyken öğrenmiştim. Doğurana kadar da ne ağrım sancım olmuştu ne de bulantı mulantı… Sen gene de emin olmak istiyorsan al kızı götür bir doktora muayene ettir…” diyerek yanıt verdi.

Bir sigara daha alıp yaktım. Teyzem sofrayı toplarken ben de kalkıp evin içinde gezindim. Diğer odalara baktım. Evin altı odası bir de kocaman salonu vardı. Mutfağı ve banyosu çok büyüktü. Bahçesi de epey genişti, yüksek ve kalın beton duvarlarla çevirmişti eniştem bahçeyi. Eniştem bu evi seneler evvel kendisi yapmıştı. Kendi zevkine göre yaptığı ev bu kadar büyük olunca hem temizliği zor, hem de ısınması masraflı olduğu için teyzem hep şikâyet eder dururdu. Bu şikâyetler neticesinde şu an oturdukları daireyi almıştı eniştem. Elif’le evlenince burası benim yuvam olacaktı.

Teyzem mutfaktan sonra yatak odasına geçmiş yatağı topluyordu. “Bu çarşaf da kirlenmiş, ama neyse siktir et!” dedi bana bakıp gülerek. Köşedeki koltuğa oturdum. Teyzem eğilip kalktıkça, hareket ettikçe bluzunun altındaki koca memeleri sallanıp duruyordu. “Niye sutyen giymedin?” diye sorduğumda, “Çok sıkıyor, bu memelerimin altı yara oldu hep!” diyerek yanıtladı. “Peki Elif bir şey demedi mi dışarı çıkarken?” diye merakla sordum. “Ne soracak yavrum, kadının yanına gidiyorum dedim. Pardesüm üzerimde, dışardan bakınca belli mi oluyor sanki. Bu zamana kadar sutyen giyip mi çıkıyorduk dışarı, bazen sıcaklarda külot bile giymiyorum ben!” dedi gülerek.

Teyzem yatağı toplamayı bitirip yanıma gelince elini tuttum, “Şöyle gelsene!” dedim ve dizlerimin üzerine oturmasını istedim. Teyzem bir şey demeden dediğimi yapıp oturdu dizlerime. Sağ elimi bluzunun altından soktum ve memelerini avuçladım. “Ne oldu yavrum, azdın mı gene?” deyince, “Çok azdım hem de, balla kaymakla besliyorsun beni, kim olursa azar onları yiyince!” dedim ve bluzunu yukarı sıyırdım iyice.

Meme uçlarını emmeye başladım. Teyzem saçlarımı okşarken, “Osman gidelim artık yavrum, başka zaman gene geliriz!” deyince, “Bırak başka zamanı, şimdi yapalım. Bekleyecek halim yok!” dedim. Memelerini tutup sıkıyor, yoğuruyor, deli gibi emiyordum. Teyzemin sağ eli sırtımda, ensemde geziniyordu bu sırada. “Şunu çıkarsana!” dedim ve bluzunu çıkarmasını istedim. Teyzem bluzunu başının üzerinden çıkardı. Bu sırada oldukça kıllı olan koltuk altlarını gördüm. “Amını tıraş etmişsin ama bu kıllar ne böyle?” diye sorduğumda, “Bunlara jilet vurmam ben yavrum, bunları kremle alıyorum, ama o da bitmiş…” dedi.

Sikişmemizin sonrasında burnuma gelen yoğun ter kokusunun kaynağıydı bu kıllar. Şimdi de terden dolayı hafif bir ter kokusu geliyordu koltuk altından. Yeniden memelerini emdim, bembeyaz koynunu ve boynunu öptüm, yaladım. Teyzem ilk başta gidelim dese de şimdi tava gelmişti. Enseme bastırıyordu bir eliyle. Meme uçlarını ufak ufak ısırırken, “Yala, yala, öyle daha güzel!” dedi fısıltılı bir sesle.

Dilimi çıkardım ve onun isteğini yerine getirmeye başladım. Dondurma gibi yalamaya başladım meme uçlarını. “Daha hızlı, daha hızlı!” dedi bu sefer de. Daha hızlı ve yoğun şekilde yalamaya başladım. Teyzemden hırıltılı inlemeler gelmeye başlamıştı. İki koca memesini alttan tutup kaldırıyor, sıkıyor, yoğuruyordum durmadan. “Ohhh, ohhh…” sesleri eşliğinde enseme var gücüyle bastırıyordu.

Biraz sonra, “Az dur hele!” diyerek kalktı ayağa ve eteğini yukarı çekti epeyce. Bembeyaz kalçaları açığa çıkarken kucağıma oturdu. Bu halde daha rahattı onun için de benim için de. Memelerinde gezinen ellerim bu kez arkaya uzandı, göt yanaklarını kavradım. Kırmızı pamuklu külotunun içine soktum ve avuçladım dolgun göt yanaklarını.

Teyzem enseme bastırmaya devam ederken ben de memelerini emiyor, yalıyordum yine. Sol eli ensemdeyken sağ eliyle memelerini sırayla tutup ağzıma hizalıyor, emmem için yardımcı oluyordu. Bu arada arkada sağ elimin orta parmağı derin göt yarığının içinde gezinmeye başlamıştı. Parmak uçlarıma kıllar geliyor, batıyordu. Teyzemin iniltilerine benim memelerini emerken çıkardığım sesler karışıyordu. Oturduğumuz tek kişilik koltuktan da gıcırdama sesleri gelmeye başlamıştı.

Göt yarığında gezinen orta parmağım kıllı göt deliğinin ağzına gelmişti artık. Yavaş yavaş bastırmaya başladığımda göt deliğinin darlığını ilk anda hissettim. Parmağım ilk boğumuna kadar içine girmiş ama büyük bir basınç hissediyordum parmak ucumda. Yine de ağır ağır sokmaya devam ettim parmağımı. Teyzem göt deliğine parmağımın girdiğini anlamamış gibiydi sanki, yine enseme bastırmaya ve memelerini tutup ağzıma vermeye devam ediyordu.

Parmağımı zorlaya zorlaya sokuyordum götüne. İkinci boğumuna geldiğinde teyzem fısıltılı bir şekilde, “Neydiyon yavrum?” dedi. Kucağımda oturuyordu ve ileri geri yaylanmaya başlamıştı bu sırada. Koynunu, boynunu öpmeye başladım bu sözlerinden sonra. Cevap vermek yerine parmağımı daha da sokmaya uğraşıyordum. Derken sonunda dibine kadar girmişti parmağım göt deliğine. O anda teyzemden, “Hıhh, hıhhh…” sesleri çıkmaya başladı. Hareketleri ve yaylanması da çoğalmıştı.

Parmağım göt deliğindeydi ve ilk baştaki büyük basıncı hissetmiyordum şimdi. Hatta parmağımı ileri geri oynatmaya başladım içinde. Kıllı göt deliği bir misafir kabul eder gibi kabul etmişti parmağımı. Teyzemin hırıltılı inlemeleri ve yaylanmaları bundandı. Yarağım pantolonun altında sertleşmişti iyice. İkinci postayı atmak için sabırsızlanıyordum.

Teyzemin vücudu gittikçe katılaşmaya başlamıştı. Kendini fazlasıyla kasıyordu. Bu kasılmalardan göt deliğindeki parmağım da nasibini almaya başlamıştı. İlk andaki rahatlık şimdi yerini sıkıntı ve hatta acıya bırakmıştı. Teyzemin göt deliği sanki bir jilet gibi kesecekti parmağımı, o kadar sıkıyordu kendini. Ama bu arada delirmiş gibi ileri geri yaylanıyordu kucağımda. Tek kişilik koltuktan çatır çutur sesler geliyor ve koltuk eski marley yüzeyin üzerinde geriye doğru kayıyordu.

Saniyeler içinde teyzemin iniltileri, sallanışları tavan yaptı. Parmağım zonkluyordu götünün içinde olduğu halde. “Sik, sik, ohhh, sik, sik, ohh, sik!” demeye başlamıştı teyzem. Parmağımı götüne sokmamdan keyif almış gibiydi. İki elini boynuma doladı sıkıca ve kendini bana bastırmaya, yaslamaya başladı. Teyzem götüne giren parmağım sayesinde boşalıyordu. Onu amından sikerken bile böylesine zevke gelmemişti.

Hareketleri yavaş yavaş azalmaya başladığında parmağım da rahatladı biraz olsun. Götünün içinde hızlı hızlı ileri geri hareket ettirmeye başladım. Teyzem bu anda inlemekle, ahlayıp ıhlamakla meşguldü. Elleri sırtımda geziniyordu, sırtıma masaj yapıyordu sanki. “Geldin mi?” diye sordum. Yüzü terden sırılsıklam olmuş aynı zamanda kızarmıştı. “Hee, geldim yavrum!” dedi boynumu öperken. Onu götüne parmağımı sokarak boşaltmıştım.

Bu arada parmağım genişlemiş ve kayganlaşmış sımsıcak göt deliğinin içinde çok rahatça gidip geliyordu. Oturduğum yerde boşalacak hale gelmiştim aldığım zevkle. Bir an önce amına girmezsem o halde boşalacaktım. “Az kalk hele, kalk!” dedim ve parmağımı çıkardım göt deliğinden. Teyzem yavaş hareketlerle kalktı kucağımdan. Parmağımdan yoğun bir osuruk kokusu geliyordu, aynı zamanda epeyce kızarmıştı.

Teyzem ayağa kalkınca ben de kalktım hemen ve soyundum çabucak. Yarağım sertleşmişti iyice ve zonkluyordu sanki. “Şöyle gel, otur koltuğa!” dediğimde, teyzem, “Nasıl olacak yavrum?” dedi merakla. “Sen otur, dediğimi yap!” dedim. Teyzem oturmadan önce eteğinin altına elini sokup kırmızı külotunu indirdi aşağı ve ayağından çıkardı. Külotu yatağın üzerine atıp oturdu koltuğa. “Az geri yaslan!” dediğimde teyzem koltuğun arkasına yasladı kendini iyice. Ayak bileklerinden kavradım ve kaldırdım bacaklarını. Eteği kalçalarına doğru sıyrılırken tıraşlı amı çıktı ortaya. Öne doğru çektim, böyle olunca götü biraz havaya kalkmış gibiydi.

Eğildim öne doğru ve kalın bir sopaya dönmüş yarağımı amına hizaladım. Teyzemin bacaklarını biraz daha kaldırdım geriye doğru. Teyzem ellerini koltuğun kollarına attı bu pozisyonda. Yarağım yavaş yavaş amına girmeye başlarken, “Immm…” diye derin bir inilti çıkardı. Biraz daha eğildiğimde yarağım amına daha çok giriyordu. Teyzemin aldığı zevk de çoğalıyordu elbette. Sonunda dibine kadar almıştı yarağımı. O halde bir süre bekledim. Amının içi fırın gibiydi yine.

Önce yavaş sonra hızlı hızlı sikmeye başladım. Ayaklarını omzuma atarken koltuğun kenarlarından tuttum sıkıca. Bu arada teyzem de ellerini arkaya, koltuğun sırtına atmıştı. Benimle koltuğun sırtı arasında sıkışmış, iki büklüm olmuş vaziyetteydi. Hızlı hızlı pompaladıkça kasıklarım ve taşaklarım onun terli kasıklarına çarpıyor ve oldukça şiddetli ‘Şlop, şlop, şlop!’ sesleri yatak odasında yankılanıyordu.

Koltuk geriye doğru daha çok kaymaya başlamış, bu arada çıkan şiddetli sesler daha da artarak devam ediyordu. Bacaklarımı dizlerimden bükmüş haldeydim, var gücümle sikiyordum teyzemi. Koca memeleri pompaladıkça deli gibi sallanıyordu her yöne. Dolgun, yağlı vücudu, etleri de kat kat olmuş bir halde löpürdeyip duruyordu. Teyzemin başı memeleriyle aynı hizaya gelmişti ve memeleri zaman zaman yüzüne çarpıyor, değiyordu.

Omzumdaki bacakları dik bir sopa gibiydi ve hareketlerimle birlikte sallanıyorlar, omzuma vurup duruyorlardı. Teyzemin iniltileri kesilmeden devam ederken devamlı olarak, “Kökle, kökle, sik, sik, daha çok, daha çok, sik…” deyip duruyor beni gaza getirmeye çalışıyor gibiydi. Sözleri gerçekten de beni gaza getirecek bir etki yaratıyordu. Var gücümle pompalıyor, adeta amını delmeye çalışıyordum. Terlemiş kasıklarımızın çarpmasından çıkan yoğun sesler her şeyi bastırır olmuştu. Yatağın üzerindeki montumun cebinde telefonumun çaldığını zor duyuyordum. Tam sikişme sırasında arayan kimdi bilmiyorum ama hiç umurumda değildi.

“Sik, ohhh, sikkk, sikkk!” teyzemden başka ses çıkmıyordu, sanki başka kelime bilmiyordu. “Ha, iyi mi böyle, yetmiyor mu sana, haa, söylesene, yetmiyor mu?” diyordum o sürekli, “Sik sik!” dedikçe. Teyzemin suratı ve kasıkları pancar gibi kızarmıştı. Kızıl kestane boyalı saç diplerinde ter damlacıkları oluşmuş, alnına akıyordu. Dudaklarını emiyor, ısırıyordu. Bir ara ağzını açtı epeyce, sanki burnundan nefes alamıyor gibiydi ve ağzını onun için açmıştı. Mavi gözlerini dikmişti gözlerime.

Koltuk kaya kaya arkasındaki duvara yaslanmıştı artık ve artık ne kadar gücüm kaldıysa köklemeye, pompalamaya başlamıştım. Sikişin şiddetiyle teyzemin omzumdaki sağ bacağı birden kayıp hemen yanımızdaki perdeye değdiğinde kalın kadife perde dalgalandı. Şimdi sadece sol bacağı omzumdaydı ve sağ ayağı perdeye değip duruyordu. Tabii perde rüzgârda sallanan bir yaprak gibi sallanıyor, dalgalanıyordu. Artık kendimi kaybetmiş, delirmiş gibiydim. Teyzemi var gücümle sikiyordum.

O anda hiç ummadığım bir şey oldu. Bacaklarımda ve karnımda bir ıslaklık hissettim. Ne olduğunu anlamaya çalışırken teyzemin amından çıkanla şaşkınlığım daha da arttı. Teyzem amında yarağım gidip geldiği halde işiyordu. Çişi bir fıskiyeden akan su gibi üzerime akıyordu. Karnım ve kasıklarım teyzemin çişiyle kaplanmıştı. O anda sikişmenin heyecanı ve zevkiyle bir şey diyemedim. Teyzemin işemesi saniyelerce bir azalıp bir çoğalarak bazen kesilip sonra yeniden başlayarak devam etti. Sadece karnım ve kasıklarım değil, teyzemin halen üzerinde olan kahverengi eteğiyle koltuğun üzeri de çişe bulanmıştı. Aynı zamanda yerdeki eski halı ve marley zemin de çişten payına düşeni almıştı.

Çok geçmeden boşalmaya başladım. Bugünkü üçüncü, ama en yoğun ve şiddetli boşalmamdı. Yarağımda döl niyetine ne kalmışsa hepsini akıttım teyzemin amına. Bir süre daha kaldım amında ve çıkardım yarağımı. Teyzemin halen havada duran bacaklarını tutup indirdim yere. “Teyze bu ne böyle?” dedim karnımı ve yeri göstererek.

Teyzem cevap verecek halde değildi. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu, göğsü de deli gibi inip kalkıyordu bu sırada. Bir ara nefesi kesilir gibi oldu. “Teyze ne oldu, iyi misin?” dediğimde, “İlacım, çantamda ilacım var…” diyebildi. Çantası salondaydı, çabucak koştum ve çantasını kaptım. Odaya döndüğümde onu koltuğun arkasına yaslanmış ve bir eliyle göğsünü tutarken gördüm. Korkuya kapıldım, “Teyze ne oldu, iyi misin?” dedim ama sanki beni duymuyor gibiydi.

Birkaç kez, “İyi misin?” diye sordum. Korkudan elim ayağım birbirine dolanmış haldeydi. Sonunda kekeleyerek, “Mavi kutu, mavi kutu…” dedi elimdeki çantasını göstererek. Hemen açtım çantayı, içinde birkaç kutu ilaç vardı. “Hangisi, hangisi?” diye sordum ilaç kutularını göstererek. İşaret ettiği bir kutuyu açtım ve içinden bir hap alıp uzattım. Elimi tuttu sıkıca, hapı almaya çalışıyor ama yapamıyordu. “Aç ağzını, aç ağzını!” dedim. Belli belirsiz ağzını açınca hapı attım ağzına. “Yut şunu, ben su getireyim, bekle!” dedim ve koşa koşa mutfağa gittim. Musluktan doldurduğum bardağı hemen götürdüm. Suyu içmesine yardım ettim.

Teyzem suyu içti kana kana. Ardından elini uzatıp onu kaldırmamı istedi. Koltuktan kaldırıp yatağa uzandırdım. Pikeyi açtım ve üzerine örttüm. Biraz kendine gelir gibi olmuştu en sonunda. Sikişin zevki üzerine böylesi bir korku yaşayınca neye uğradığımı şaşırmıştım. Halen çırılçıplak bir haldeydim.

Başında bekledim birkaç dakika. Bana bakıp gülümsedi. “Seni de korkuttum, kusura bakma…” dedi titreyen bir sesle. “Yok, o değil de ne oldu birdenbire böyle, neyin var?” dedim merakla. Elini göğsüne götürüp, “Kalbim… Arada sıkıştırıyor böyle… Çok heyecana gelemiyorum…” dedi. “Üzerine işedin, farkında mısın?” dediğimde dudaklarını emdi bir süre. Sonra da, “Siktir et, boş ver… Sen git yıkan…” dedi. “Olmaz, seni bırakmam böyle!” dediğimde, “Ne diyorsam onu yap, ben iyiyim oğlum, sen git yıkan, ilacımı aldım, bir şey olmaz artık, korkma, sen git yıkan!” dedi.

Banyoya geçtim ve küvete girip yıkandım. Odaya döndüğümde teyzem kalkmış giyiniyordu. Beni görünce güldü ve “Az kalsın beni sike sike öldürecektin!” dedi. “Valla öyle olacaktı şu ilaç olmasaydı!” dedim kahkahayla. Teyzemin kahverengi eteği epey ıslanmıştı çişiyle. “Ben hallederim bundan sonrasını, sen git!” deyince, “Nereye, seni bırakmam böyle!” dedim. Ancak teyzem gitmem konusunda ısrar etti. “Ben iyiyim yavrum, sen git, işinden gücünden olma!” dedi. Sanki az önce benimle sikişen o değilmiş gibiydi bunu söylerken. “Komşulara uğrarım, sen git, görmesinler seni!” dedikten sonra sıkı sıkı sarıldı bana. Yanaklarıma ıslak birer öpücük kondurdu. “Aslanım, teyzesinin bir tanesi, kurban olurum sana!” dedi peş peşe.

Sonra da çantasını açtı, içinden cüzdanını çıkardı. Cüzdanın içinden para çıkarıp uzatınca, “Bu ne teyze?” dedim. “Al yavrum, cebine koy!” dedi. Cebine koy dediği 200 dolardı. “Ne parası bu?” diye sordum. “Al yavrum, hakkın bu senin, koy cebine hadi soru sorma!” deyince, “Teyze ben jigolo muyum, bu ne böyle?” dedim ve parayı alıp yatağın üzerine fırlattım.

“O ne demek oğlum, cigolo neymiş? Tövbe tövbe, al şu parayı. Bununla Elif’i yemeğe götürürsün, koy cebine!” dedi. Teyzem beni para karşılığında tutmuştu sanki. Böyle davranması zoruma gitti. “Sıçarım senin parana, benim param yok mu?” dedim ve üzerimi giyinmeye başladım. Ancak teyzem parayı verme konusunda ısrarcıydı. “Abuk sabuk düşünme lan, al diyorsam al işte. Kendine bir şey al, kıza al, yemeğe götür, yap bir şeyler işte onu da ben mi diyecem sana!” dedi parayı pantolonumun cebine sıkıştırırken.

Giyindim ve hiçbir şey demeden çıktım evden. Teyzemle iki müthiş sikiş yaşamıştım, ama o beni parayla tuttuğu bir jigolo gibi görmüştü. Arabaya giderken telefonum çalmaya başladı. “Kim bu amına koyduğum?” dedim sinirle. Telefonu elime alınca ekranda Semanur’un adını gördüm. Telefonu meşgule attım ve arabaya bindim.

Teyzemi sikerken de arayanın Semanur olduğunu gördüm. Üst üste aramıştı, bir şey mi olmuştu acaba? Sonra birden aklıma Cem denen çocuk geldi. Onun yanına gidip konuşacak ve Semanur’la evlenmesi için ikna edecektim, ama araya benim nikâh işleri girince öylece kalmıştı. Belki de bunun için arıyordu beni. Mahcup olmuştum kıza karşı.

Aradım hemen. Birkaç sefer çaldıktan sonra açıldı telefon. “Osman ağbi, nasılsın?” dedi ilk başta. “İyiyim Semanur, sen nasılsın?” dedim. Kelimeleri yaya yaya, “İyiyim ben de ağbi, bir arayıp sorayım dedim. Bu arada tebrik ederim, Refiye abla ile evlenmişsin, Allah bir ömür mutluluk versin size!” dedi soruma karşılık olarak. “Teşekkür ederim. Sen nasılsın, nasıl gidiyor hamilelik, bebek nasıl?” diye sorduktan sonra cevap vermesini beklemeden, “Ya kusura bakma, senin işini de halledemedim. İnan şu nikâh işleri filan çok yoğundum. Ama ilk fırsatta bu çocuğun yanına giderim, söz sana!” dedim.

Telefonun ucundan cevap yerine önce sessizlik, sonra da ağlama sesleri gelince, “Semanur ne oldu, bir şey mi oldu, niye ağlıyorsun?” diye sordum. Ağlama seslerinin arasında, “O iş olmadı ağbi!” dedi Semanur. “Hangi iş, ne oldu, bebeğe mi bir şey oldu?” diye sordum heyecanla. “Yok, Allah göstermesin. Bebeğim iyi çok şükür. Cem, Cem’le ilgili mesele, o iş olmadı!” dedi karşılık olarak.

“Hayırdır, ne oldu?” diye sordum arabayı çalıştırıp yola koyulurken. “Ben de seni bunun için aradım zaten. Müsait misin, konuşmamız mümkün mü? Ama telefonda olmaz!” deyince daha da meraklandım. “Tamam, olur. Nerde istersen!” dediğimde bana bir parkın adını verdi. “Tamam, biliyorum orayı. 15-20 dakikaya ordayım!” dedim ve telefonu kapatıp gaza bastım.

Parka geldiğimde Semanur henüz gelmemişti. Hava serindi, etrafta dolaşanlar vardı ama çok değildi. Bir banka oturdum. Birkaç dakika sonra telefonum çaldı. Semanur arıyordu, ona bulunduğum yeri tarif ettim. İki dakika kadar sonra Semanur uzaktan göründü. Ağır adımlarla yürüyordu bana doğru. Koyu yeşil renkli uzun bir pardesü vardı üzerinde. Başını ise koyu mavi bir şalla bağlamıştı. Onu topuklu ayakkabılarla görmeye alışmıştım, ama şimdi beyaz renkli bez spor ayakkabılar vardı ayağında. Siyah çantasını omzuna atmıştı.

Yaklaştıkça beyaz yüzündeki kederi, üzüntüyü görüyordum. Karnında henüz bir şişkinlik, hamile olduğunu gösteren bir belirti yoktu. Ayağa kalktım, “Osman ağbi, nasılsın?” dedi uzun uzun. Etrafta insanlar olduğundan yanağından öpemezdim. Elini sıktım sadece. Alçak sesle, “Annelik sana yaramış, çok güzelleşmişsin!” dediğimde yanakları kızardı hafiften. “Yürüyelim mi?” diye sorunca, “Olur!” dedim. Yürürken havadan sudan konuştuk. Semanur beni buraya çağırma nedeni olan konuya bir türlü gelmiyordu. Ben de ne oldu diye soramıyordum. İlerdeki boş bir bankı gösterip, “Şuraya oturalım mı?” deyince, “Tamam!” dedim.

Etrafında insanların seyrek olduğu, ağaçların altındaki bir banktı bu, geçip oturduk. Oturur oturmaz, “Ee, ne oldu?” dedim merakla. “Şeyy, nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum aslında, ama bunu senden başkasına söyleyemem. Hem seni de ilgilendiren bir konu…” dedi yan gözle bakarak. “Seni dinliyorum?” dedim geriye yaslanarak, ama konunun benimle ne ilgisi olduğunu da çok merak ediyordum.

“Şeyy, Cem aradı beni Pazar günü. Benden test istedi…” deyince araya girip, “Ne testi?” dedim. “Babalık testi!” diyerek yanıtladı Semanur. “Daha çocuk doğmadı ki, ne babalığı?” deyince, “Yok, şimdi anne karnındaki bebeklere de yapıyorlar bu testleri… Şeyy, dediğim gibi benden test istedi…” dedi ve sustu. Aklıma ilk gelen şey paraydı, test için para mı lazımdı acaba?

“Para mı lazım?” diye sordum. Semanur elimi tuttu ve ela gözleriyle baktı bir süre. “Yok ağbi, para değil mesele!” dediğinde merakım ve heyecanım daha da arttı. “Ne o zaman?” dedim heyecanla. Semanur elini çekti elimden, “Ben kabul etmedim!” dedi uzaklara bakarak. “Neden, ne oldu ki?” dedim. O sırada önümüzden kapalı bir kadın bebek arabasıyla geçiyordu. Yan yan bize baktığını gördüm.

Semanur kadın uzaklaşana kadar konuşmadı. Kadın gidince, “Ben istemedim çünkü…” dedi ve sustu. “Çünkü, yani, söylesene, neymiş mesele?” diye ısrar ettim konuşması için. Semanur bir süre sessiz kaldıktan sonra, “Çünkü yalanımın ortaya çıkmasından korktum!” dediğinde olduğum yerde titredim birden.

Bu işte bir şeyler vardı ama ne? “Semanur, bu işin aslını anlatsana bana. Sen demedin mi bana ben Cem’den hamileyim, çocuğumun babası o. Telefonda konuştum ama kabul etmedi dedin. Sonra benden onunla konuşmamı istedin, ben de tamam dedim. Nerde askerlik yaptığını buldum. Annen onun ailesiyle gidip konuşmuş, hatta kovmuşlar anneni!” derken elimi tuttu sıkıca.

Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Yanaştım biraz ve “Sen bana çocuğun babası Cem derken yalan mı söyledin?” dedim. Hiç cevap vermeyince aynı soruyu yeniden sordum. Kısa bir sessizlikten sonra başını evet anlamında aşağı yukarı salladı. Derin bir nefes alıp verdim. Elimi tutmayı bırakmış siyah çantasının kemerini sıkıyordu şimdi. Başını öne eğmiş, ağlıyordu. Gözyaşları yanaklarından çenesine süzülüyor, pardesüsüne damlıyordu.

“Bu çocuğun babası kim Semanur?” diye sordum. Hiçbir şey söylemedi. “Semanur, yüzüme bak. Bu çocuğun babası kim. Korkma, kimse söyle bana. Benden çekinme!” dedim onu konuşmaya ikna etmek için.

Semanur başını kaldırıp bana baktı. Yanakları gözyaşlarıyla ıslanmıştı epeyce. Gözlerini dikti üzerime. Dudakları titriyordu. “Semanur, bu çocuğun babası kim?” diye yeniden ve son kez sordum.

Titreyen dudaklarından fısıltı halinde bir cümle döküldüğünde başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

“Osman ağbi, bebeğimin babası sensin…”

[Osman]

Ah Bu Töreler Seks Hikayesi! Tüm Bölümleri

18+ YASAL UYARI:
Ah Bu Töreler Seks Hikayesi sitesi 18 yaşından büyükler içindir! 18 yaşından küçük iseniz
ve bulunduğunuz ülkede Seks Hikayesi okumak kanunen yasak ise, bu siteyi derhal terkediniz!