Ah Bu Töreler Seks Hikayesi! (126)

Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 126. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)

Ayakuçlarımdan destek alarak ağır ağır sikmeye başladım Nurcan’ı. Elleri sırtımda geziniyor, boynuma ıslak öpücükler konduruyordu. Arada inlemekten de geri kalmıyordu. Dizlerinden büktüğü bacaklarını iyice geriye çekerek iki yana açmıştı. Yarağım yavaş yavaş girip çıkıyordu amına. İyice ıslanmış ve kayganlaşmış amı yarağımı kolayca, zorlanmadan alıyordu içine.

Gözlerim yavaş yavaş karanlığa alışmıştı artık. Nurcan’ın dolgun beyaz vücudunun löpürdemesini içerinin karanlığına rağmen görebiliyordum. İri, sarkık memeleri göğsümün altında yassılaşmıştı ve ileri geri, sağa sola oynuyordu durmadan. Yüzümü uzun siyah saçlarına gömdüm. Yağlı saçlarının kokusunu çektim içime. “Oğhh, ımmm, uhhh!” sesleri birbirine karışıyor, Nurcan’ın eski ahşap yatağından da gıcırdamalar geliyordu.

Nurcan’ın ikram ettiği bol cevizli ve şekerli baklavayla fıstıklı ve bademli kurabiyeler gündüz teyzemle yaşadığım sikişin ardından kaybettiğim enerjiyi fazlasıyla yerine getirmişti. Ama yine de enerjimi idareli kullanmaya çalışıyor, belimi ve götümü oynatarak acele etmeden, ağır bir tempoda sikiyordum.

Nurcan’ın sırtımda gezinen elleri belime ve götümün yanaklarına kayıyordu ara ara. “Ayyy, ıhhh, sik, ohhh, sik, daha hızlı, uhhh, daha hızlı!” demeye başladı biraz sonra. Yavaş yavaş sikiyor olmamdan hoşlanmamış, daha hızlı ve güçlü sikmemi istiyordu. Başımı kaldırdım, ellerimi yatağa bastırdım ve birden yüklendim amına. Yarağım dibine kadar amına girerken terlemiş kasıklarımızın çarpışmasından çıkan şiddetli ‘Şlop!’ sesi odada yankılandı. Aç bir kedi yavrusunun miyavlamasına benzer bir ses çıktı Nurcan’ın dudaklarından. Geniş, kaygan amında sağa sola oynattım yarağımı. Sonra yavaş yavaş çektim kendimi ve amından çıktım.

Yarağımı tuttum ve tıraşlı amının üzerine ve dudaklarına sürttüm bir müddet. Nurcan yeniden amına girmem için söylenirken benim hiç öyle bir acelem yoktu. Derken Nurcan’ın elini yarağımda hissettim. “Sok şunu, hadi!” diyerek söylenirken bunu kendisi yapmaya çalışıyordu. “Tamam, biraz daha aç bacaklarını!” dedim bunun üzerine. Nurcan bacaklarını iki yana ayırdı iyice. Ellerini dizlerinin altına koyarak bacaklarını kaldırdı havaya. Bu haliyle doğum masasındaki anne adayı gibiydi. Ama fazlasıyla cezbedici, tahripkâr bir görüntüydü bu.

Dizlerimin üzerinde doğruldum. Yarağımı sıvazladım. Ardından ayak bileklerinden kavradım ve bacaklarını biraz daha kaldırıp geriye attım. Nurcan ellerini bacaklarının arkasından çekerken sol elini memelerine sağ elini de amına attı. Amını ovalamaya başlamışken yarağımı sürttüm etli am dudaklarına. Hemen sonrasında yavaşça bastırdım. Nurcan’ın derin bir mağara gibi olan amı yarağımı içine aldı boydan boya. Amının sıcaklığını hissederken sokup çıkarmaya başladım yarağımı.

Hırıltılar, iniltiler çıkmaya başladı dudaklarından. İlk anda yavaş yavaş sikerken sonrasında hızlanmaya başladım. Altımızdaki yataktan gelen sesler artmaya başladı bu sırada. Nurcan’ın dolgun, beyaz memelerinin sallanışlarını görüyordum. Amındaki eli ara ara yarağıma değiyordu. Ayaklarını biraz daha kaldırıp omuzlarıma dayarken öne kaydım. Kalçalarını kavradım ve hızla pompalamaya başladım.

Yarağım amının içinde gidip gelirken sikişimizin sesleri yankılanmaya başladı odada. Nurcan’ın zevk iniltilerine benimkiler de karışıyordu. Evde bizden başka kimsenin olmamasının verdiği rahatlıkla ikimiz de kendimizi kasmadan, aldığımız zevki göstere göstere inliyor, ohluyorduk. Nurcan amındaki elini çekerken memelerini kavradı bu kez. Deli gibi sallanan memelerini tutuyor, sıkıyor, yoğuruyordu.

Yarağım kafasından taşaklarıma kadar girip çıkıyordu amına. Ayaklarının kalın bilekleri omzuma ağır bir yük bindirmişti, o nedenle yeniden ayaklarını tutup geriye attım. Nurcan’ın kalın ve uzun bacakları sanki bir sopa gibi havaya dikilmiş bir haldeydi şimdi. Alttan hızla pompaladıkça kasıklarım ve taşaklarım onun kasıklarına, kalçalarına çarpıyor, yoğun ve şiddetli ‘Şlop, şlop, şlop!’ sesleri karanlık odanın içini çınlatıyordu.

Karanlıkta bu işi yapmaktan hoşlanmasam da Nurcan’ı ikna edememiştim. Gittikçe hızlanan pompalamalarım nedeniyle yaylı yatağı çevreleyen ahşap kısımlardan, yatağın kendisinden ve duvara bitişik duran yatak başlığından ayrı ayrı sesler geliyordu. İniltilerimiz birbirine karışıyor, sikişimizin her anı zevk dalgasına dönüşüyordu.

Yediklerimden midir yoksa gündüz teyzemle sikiştiğimden midir bilmiyorum ama boşalmak gibi bir derdim yoktu hiç. Ama bu Nurcan’ın pek hoşuna gitmemiş gibiydi. “Geldin mi, boşaldın mı?” diye sorular sormaya başladı bir süre sonra. “Yok, ne oldu?” dedim sonunda dayanamayıp. İri memelerini tutmaya devam ederken, “Ayaklarım, belim ağrıdı…” dedi sıkıntılı bir sesle. Bir süre daha pompalamaya devam ettikten sonra, “İyi, tamam!” diyerek amından çıktım. Geriye doğru kaydım yatağın üzerinde. Nurcan havada dikili duran ayaklarını yere indirirken göğsüme vurdu topuğuyla. Bilerek yapmamıştı ama yine de yumruk yemiş gibi oldum. “Hay sikecem yapacağın işi!” dedim sinirle. Nurcan telaşla, “Acıdı mı?” diye sorunca, “Yok da, şu amına koyduğumun ışığını açsan ne olur sanki?” dedim.

Nurcan yatağın üzerinde doğrulurken, “Bunu açmayalım ama!” dedi. “Neyi açacaksın o zaman?” diye sordum. “Az bekle sen!” diyerek yataktan kalktı ve karanlığın içinde odadan çıktı. Biraz sonra yeniden odaya döndü. Elinde bir şey tutuyordu. Bir şeyler yaptı, eğildiğini gördüm. Derken yerden tavana doğru beyaz bir ışık huzmesi yayılırken odanın içi aydınlandı. Nurcan’ın getirdiği küçük bir masa lambasıydı. “Nerden buldun bunu?” diye sorunca, “Mehmet’in bu, masasında duruyordu!” dedi gülümseyerek.

Çırılçıplak halini ilk kez görüyordum. Amının koyu kahverengi etli dudakları sarkmıştı. Amının üzerinde ve kasıklarında terden kaynaklı ıslaklık vardı. Hareket ettikçe iri memeleri löpür löpür sallanıyordu. Onu böyle görünce yarağım yeniden sertleşmeye başladı. “Şöyle gel!” dedim yatağın üzerine vurarak.

Nurcan yatağın üzerine oturunca saçlarını okşadım. Dudaklarını, yanaklarını ve terli alnını öperken bir taraftan da yarağımı sıvazlıyordum. Sol elini yarağıma attı ve benim yerime sıvazlamaya başladı. Usul usul, hiç acelesi olmadan kafasından dibine kadar narin bir şekilde okşuyordu.

Yarağımdan çektiğim elimi memelerine attım. Dolgun ama yumuşak memelerini okşuyor, avuçluyor ve uçlarını parmak uçlarımla sıkıyordum. Bir elimse, uzun, yer yer beyazlıkların olduğu saçlarında geziniyordu. Nurcan ara ara başını kaldırıp bakıyordu bana. Yaptığından keyif aldığını ve herhangi bir pişmanlığının olmadığını görüyordum gözlerinde. Evli olmadığımız, aramızda nikâh olmadığı halde beraber olmamızdan dolayı bir suçluluk hissetmiyordu.

Biraz sonra bana bakıp, “Ağzıma alayım mı?” diye sorunca, “Al!” dedim eğilip yanağından öperken. “Şöyle gel o zaman!” diyerek yarağımı tutmayı bırakıp yatağın üzerine sol dirseğini dayayarak uzandı. Hemen yanındaki yastığın yüzünü çıkardı çabucak ve bununla yarağımı silerek temizledi. Ardından sağ elini attı yarağıma ve kafasını aldı ağzına. Yarağımın kafasını bir dondurma külahını emiyormuş gibi emmeye başladığında o ana kadar aldığım zevkten daha ötesini yaşamaya başladım. Derin derin nefes alıp veriyor, saçlarını okşuyordum.

Nurcan yarağım ağzında olduğu halde ara sıra gözlerini kaldırıp bakıyordu bana. Yaptığının hoşuma gidip gitmediğini kendi gözleriyle görmek istiyordu. Bana zevk verdiğini görmesi için, “Çok güzel, devam et!” diyordum bu anlarda. Ancak Nurcan’ın saksosu yarağımın kafasıyla sınırlı kalmıştı. Daha fazlasını ağzına almaya çalışmıyordu. “Daha çok yapsana!” dediğimde, “Nasıl yani?” dedi şaşkınca. “Daha fazlasını al ağzına!” dediğimde ıhlayıp doğruldu ve “O zaman karşıma geç!” diyerek yatağın kenarına oturdu. “Tamam!” diyerek kalktım yataktan ve ayakta, karşısındaki yerimi aldım.

Mehmet’in küçük masa lambasından tavana vuran ve oradan da odaya yayılan güçlü ve yoğun ışığın altında Nurcan yeniden ağzına aldı yarağımı. Bu kez istediğim gibi yapmaya başlamıştı. Yarağımı deli gibi somuruyordu. Sağ eliyle yarağımı tutmuş ağzına alırken sol eli taşaklarımdaydı. Büyük keyif alıyordum bu yaptığından. Başını ileri geri oynatarak yarağımı yarısına kadar alıyordu ağzına. Dilini yarağımın kafasında gezdiriyor bazen de dişleri değiyordu. Bir iki sefer yarağımı ısırır gibi yaptı. Sonra da başını kaldırıp, “Güzel mi?” dedi gülümseyerek. “Çok güzel, nerden öğrendin bunları?” diye sorduğumda, “Öğrendim işte!” dedi geçiştirir gibi.

“Immm, ommm!” sesleri eşliğinde ağzını dolduran yarağımı uzun uzun emmeye, dilleyip yalamaya devam ederken ben de uzun saçlarıyla oyun oynuyordum. Onları kıvırıyor, çekiyor, açıyordum. Sikişin zevkiyle şişmiş, löp birer yumurtaya dönmüş taşaklarımı sol eliyle sıkmaya devam ediyordu Nurcan.

Zaman zaman hızlanıyor, acelesi varmış gibi yarağımı emiyor sonra da yavaşlıyordu. Birkaç sefer yarağımı bırakıp taşaklarımı emdi, sanki onları yutmak istiyor gibi vakumluyordu. Nurcan kırk yıllık saksocuydu adeta. Kendi halinde, oğlu için her şeyi yapacak fedakâr bir anne gibi görünmüştü Aysel’in evinde, ama şimdi yatak odasında başka bir yüzünü gösteriyordu. Oğlu Mehmet kadın erkek ilişkileri konusunda isteksiz, ilgisiz iken, annesi fazlasıyla ilgili ve de bilgili çıkmıştı.

Başını iki yanından tuttum ve Nurcan büyük bir istekle saksoya devam ederken yarağımı ağzının daha derinlerine alması için bastırmaya başladım. Ben bunu yaparken o da taşaklarımdaki sol elini çekip belime attı. Biraz sonra da sağ eli belimde, kalçalarımda ve götümün yanaklarında gezinmeye başladı. Gözlerimi kapadım aldığım zevkle. “Çok güzel, devam et, işte böyle, çok iyi, harikasın, çok güzel!” diyordum inlemelerimin arasında.

Aldığım zevkle biraz fazla bastırmış olmalıyım ki Nurcan’dan boğuk sesler gelmeye başladı. Ellerimi çektiğimde başını attı geriye ve öksürdü, kusacak gibi oldu. Kızacağını sandım ama tek kelime etmedi. Onun yerine, “Yoruldum!” dedi gülümseyerek. Hemen ardından da, “Tamam mı, yeter mi?” diye sordu. Benim için pek tamam sayılmazdı ama gene de, “Tamam, çok güzeldi!” dedim onu daha fazla yormamak için.

Elinden tuttum ve kaldırdım. Gülerek, “Öpüşmesini bilmiyorsun, ama ağzına almasını biliyorsun!” dediğimde, “Ne yapayım, ben de böyleyim!” dedi omuz silkerek. Sarıldım sıkıca ve boynunu, yanaklarını öptüm doya doya. Boynunun etlerini emdim. Hemen sonrasında eğildim ve memelerini emmeye başladım. Nurcan saçlarımı okşuyor, “Çok güzel, çok güzel!” diyordu kısık bir sesle. Etli meme uçlarının emmelerimle birlikte iri birer üzüm tanesine dönüştüklerini görüyordum. Avuçladığım memelerini bütün halde emmek, yutmak istiyordum.

Memelerini emmeyi bıraktığımda yatağa oturdu Nurcan ve iki memesini avuçladı. “Arasına sürtsene!” dediğinde, bir iki adım atıp tam memelerinin önüne geldim. Kalkık yarağımı memelerinin arasına koyduğumda Nurcan ne yapacağını çok iyi biliyordu. Dolgun, yumuşak memelerini kavrayıp sıkarken yarağım memelerinin arasında kalmıştı bile. Yumuşak bir yastığa koymuştum sanki, pamuk gibi yumuşak memelerinin arasında ileri geri oynattım yarağımı. Nurcan kim bilir nerden öğrenmişti bunları, ama bana muhteşem bir zevk yaşattığı kesindi. Memelerinin arasındaki yarağımı zaman zaman tutup ağzına aldı, emdi, dilledi. Sonra yeniden memeleriyle kavradı yarağımı.

Sevişmemizin bu aşamasının bitişi, Nurcan’ın, “Tamam hadi, bu kadar yeter!” demesiyle sona ererken geriye çekildim. Nurcan ise kalktı ayağa ve yatağa ellerini dayayarak ayakta domalırken, “Böyle yap!” dedi emredici bir ses tonuyla. Karşımdaki manzara çok güzeldi. Bembeyaz, dolgun, yağlı göt yanaklarını tuttum sıkıca ve avuçladım, yoğurdum bir hamur gibi. İki yana ayırdım iyice. Karşımdaki görüntü daha da cezbediciydi. Altta etli dudakları iyice şişmiş, ayrık duran, ıslak ve kaygan amı dururken onun hemen üzerindeyse tertemiz, kılsız, ama terden epey ıslak görünen koyu renkli bir çukura benzeyen göt deliği duruyordu.

O anda eğildim arkasında ve dizlerimin üzerine çöktüm. “Bacaklarını aç!” dediğimde Nurcan bir pergel gibi ayırdı bacaklarını. Başını arkaya çevirip bana baktı ve “Ne yapıyorsun?” diye sordu merakla. “Biraz da ben seninkini emmek istiyorum!” dediğimde, “Az önce yaptın ya?” dedi heyecanla. “Olsun, çok zevkli!” dedim yanıt olarak ve amına yumuldum.

Amının ıslak ve sıcak boşluğuna dilimi sokarken Nurcan’ın dolgun göt yanaklarının sertleştiğini, kasıldığını gördüm. Her ne kadar istemiyormuş gibi görünse de bundan keyif alıyordu. Koyu, şişkin am dudaklarını emdim, amında gezdirdim dilimi. Nurcan’ın zevk iniltileri ufak çığlıklara dönüşmüştü bu anlarda. Avuçladığım göt yanaklarına ufak tokatlar atıyordum. Çıkan tok ‘Şlop!’ sesleri odayı yankılandırıyordu.

Amından sonra göt deliğine değdirdim dilimi. O anda, “Immm…” diye uzun bir inilti çıktı dudaklarından ve göt yanaklarındaki kasılma sertleşti. İyice ayırdım göt yanaklarını ve kılsız, terli göt deliğine dilimin ucunu değdirdim yeniden. Ardından da sanki bir dondurma gibi yalamaya başladım. Göt deliğinden hafif bir osuruk kokusu gelse de o anda bu koku bana sanki bir parfümmüş gibi geliyordu. Aldığım zevkin karşısında bu kokunun bir önemi yoktu. Göt deliğini uzun uzun yalarken deliğin ağzındaki kasılmaları görmek bana ayrı bir zevk veriyordu. Bir süre daha devam ettikten sonra bıraktım göt deliğini yalamayı. Yarağım kalın bir sopaya dönmüştü artık ve içine girmek için tutuşuyordum.

Doğruldum ve sıvazladım yarağımı. Göt yanaklarının arasına sürttüm. Nurcan başını geriye atıp, “Hadi artık!” dediğinde yarağımı yavaş yavaş amına sokmaya başladım. Nurcan bacaklarını sağa sola oynatıp kendine rahat bir pozisyon ayarlarken yarağım amında yol alıyordu. Saniyeler içinde dibine kadar girmişti amına. Nurcan’dan derin hırıltılar ve iniltiler gelirken benim de ondan aşağı kalır yanım yoktu. Göt yanaklarını tuttum sıkıca ve önce yavaş sonra hızlı hızlı sikmeye başladım amını.

Nurcan’ın dolgun göt yanakları kasıklarımın çarpmasıyla birlikte titriyor, löpürdüyordu durmadan. Çıkan ‘Şlop, şlop, şlop!’ sesleri iniltilerimizi bastırıyor, ama beni daha da gaza getiriyordu. Nurcan elleri yatağa dayalı halde başını sağa sola oynatıyor, bu arada uzun saçları da sallanıp duruyordu. Göt yanaklarından sonra kalın belinden kavradım ve kendime çektim onu. Daha hızlı ve daha güçlü pompalamaya başladım. O anda Nurcan’dan, “Ohhh, çok güzel, devam et, daha çok, sik, ohhhh, sik, sik!” sesleri çıkmaya başladı. Sert sikilmekten hoşlanıyordu Nurcan ve onu kıracak değildim.

Memeleri bir ineğinkine benzer sarkmış halde deli gibi sallanıyordu dairesel hareketlerle. Zevk iniltilerimiz birbirine karışıyordu. Kalbimin atışları çoğalmıştı, yüksek devirdeki bir motor gibiydi sanki kalbim. Ben onu kendime çekerken Nurcan da kendini bana yaslıyordu. Zaman zaman yavaşlayıp durduğumda Nurcan götünü yaslıyordu bana ve kendisi yarağımı amına alıyordu benim bir şey yapmama gerek kalmadan.

Uzun, yüzünü kapatan saçlarını kavradım ve çektim. Başı geriye gelirken var gücümle pompalamaya başladım. Kasıklarımın Nurcan’ın göt yanaklarındaki patlamaları neticesi oluşan çok yoğun ve şiddetli sesler bile o anda Nurcan’dan gelen zevk çığlıklarını bastırmaya yetmiyordu. “Ahhhh, ayyyy, ohhhh!” sesleri birbirine karışıyor benden de böğürtüler, iniltiler çıkıyordu. Tüm bu seslere Nurcan’ın iyice açılan, genişleyen ıslak amından gelen ‘Zort, zort!’ sesleri karışmaya başlamıştı.

Boşalmaya yaklaştıkça kendimi kaybediyordum. Her tarafım uyuşmaya başlarken gözlerimi bile açmakta zorlanıyordum. Sonunda sarsıla sarsıla boşalmaya başladığımda vücudumda enerji niyetine ne varsa hepsinin birden akmaya başladığını hissettim. Döllerimle birlikte beni ayakta tutan gücüm de akıyordu. Nurcan’dan ise boğuk ve hırıltılı iniltiler dışında ses çıkmaz olmuştu.

Boşalmam bittiğinde amından çıktım. Yarağımın üzeri döllerim ve Nurcan’ın amının zevk sıvıları ile kaplanmıştı. Ağzına almadan önce yarağımı silmek için kullandığı yastık yüzünü aldım ve sildim yarağımı. Az sonra Nurcan da ellerini çekti yataktan ve doğruldu. Göt yanakları ve kasıkları kıpkırmızı olmuştu. Benden yana döndü ve sarıldı sıkıca.

Nefes nefeseydik ikimiz de. Ellerimi sırtına attım, “Hoşuna gitti mi?” diye sordum. Kısık bir sesle, “Hem de çok!” dedi ve ardından da, “Şofbeni açayım…” diyerek çıktı odadan. Biraz sonra yandaki banyodan suyun akma sesi gelmeye başladı. Banyoya geçtiğimde Nurcan duş teknesinin içine koyduğu bir tabureye oturmuş duş başlığını da yanındaki bir kazanın içine koymuştu. Tüplü şofbenden gelen sıcak su kazanın içini doldururken ben de çişimi yaptım.

Dolgun göt yanakları oturduğu plastik tabureden taşmıştı. Un gibi beyazdı teni ve bir genç kızınki gibi pürüzsüz görünüyordu. Kazanın içi suyla dolduğunda, “Beni yıkar mısın?” dedi iyice sabunladığı lifi uzatarak. “Tabii!” dedim ve lifi aldım elime. Önce sırtını, sonra kollarını, gövdesini ve bacaklarını iyice sabunladım. Az önceki sikişimizi unutmuşçasına havadan sudan konuştuk bu sırada.

Bütün vücudunu sabunladıktan sonra, “Saçlarını da yıkayayım mı?” diye sorunca, “Gerek yok, sen istersen içeri geç, sen de benden sonra yıkanırsın!” dedi. Bunun üzerine yatak odasına geri döndüm ve yatağa uzandım. Nurcan’ın içerde yıkanma sesini dinlerken gözlerimi kapadım…

Biraz sonra Nurcan’ın dürtmesiyle uyandım. Başımda durmuş, “Hadi kalk, su sıcakken sen de yıkan!” diyordu gülümseyerek. Altında pembe bir pijama, üstünde ise önü fermuarlı kırmızı bir polar vardı. Başını ise arkadan beyaz bir tülbentle bağlamıştı. “Tamam!” diyerek banyoya geçtim. Kazanın içinde sıcak su vardı yine. Aynı Nurcan gibi oturdum tabureye ve kazandaki sıcak suyla yıkandım güzelce. Nurcan’ın çamaşır makinesinin üzerine bıraktığı havluyla kurulandım.

Yatak odasına döndüğümde Nurcan yatağa girmiş, yorganı da üzerine çekmişti. Mehmet’in masa lambası yanmaya devam ediyordu. Yerdeki külotumu ve atletimi giyinip yatağa girdim ve sarıldım Nurcan’a. Üzerinden yoğun bir sabun ve şampuan kokusu geliyordu, temizlenmiştik ikimiz de. Yanaklarından ve alnından öptüm birkaç kez.

Kısa bir sessizliğin ardından Nurcan, “Bu konuda deneyimli olduğunu duymuştum, gerçekten de öyleymişsin!” dedi göz ucuyla bakarak. “Hangi konuymuş o? Kimden duydun?” diye sordum ve dudağının kenarına bir öpücük kondurdum. Gülümseyerek, “Sikiş konusunda!” dedi ve boynuma ıslak bir öpücük kondurdu karşılık olarak. “Kimden duydun peki?” dediğimde aklımda birkaç isim vardı. İlki Aysel’di ama onun kalkıp böyle bir şey söyleyeceğinden emin değildim. Sonra Melahat geldi aklıma, o da olabilirdi. Ne de olsa oğlu için ayarlamıştı onu. Bu tip konularda konuşmuş olabilirlerdi. Onun dışında Refiye veya Özlem geliyordu aklıma, ama onların böyle bir konuşma yapabileceklerine pek ihtimal vermiyordum.

Nurcan’ın, “Mualla Hanım söyledi!” demesiyle büyük bir şaşkınlık yaşadım. “Mualla mı, şu öğretmen olan Mualla mı?” dedim ister istemez. “Evet, o söyledi!” dedi gülümseyerek. “Sen nerden tanıyorsun onu?” dediğimde, “Tanırım tabii, Mehmet’in ilkokul öğretmeniydi bir ara. O zamandan beri tanışırız. Hem komşum da sayılır, birkaç sokak ilerde oturuyor!” diyerek yanıt verdi. Mualla’nın kendi oturduğu evi uzak sayılmazdı Nurcan’ın evine.

Mualla ile değil sikişmek aynı yatağa bile girmemiştim, ama o benimle sikiştiğini söylemişti Nurcan’a. Bana Webcam’de şov yapmıştı Mualla, bundan ileri gitmemişti aramızdaki ilişki. Hem neden ve ne zaman söylemişti bunu? Nurcan’ın pek de göründüğü gibi olmadığı hakkındaki fikirlerimi kuvvetlendiriyordu bu sözler. Mualla Webcam’da şov yapan, soyunan bir kadındı ve benimle sikiştiğini anlatmıştı Nurcan’a. Nerden bakılırsa bakılsın tuhaf bir durumdu bu. Acaba Nurcan da onun gibi biri miydi?

Nurcan gözlerime bakıp gülümserken, “Senden çok memnun kalmış!” dedi. “Harbi mi?” dedim yanağından öperken. “Öyle söyledi, çok güzel zaman geçirmişsiniz. Seni öve öve bitiremedi!” dedi karşılık olarak. “Siz aranızda bu tip konular mı konuşursunuz?” dediğimde, “Eh, arada sırada konuşuruz!” dedi küçük bir kahkahayla. “Sen de fena sayılmazsın. O kadar yıldır dul olduğun halde küllenmemişsin!” dediğimde, “Öyle miyim gerçekten?” dedi hınzır bir gülümsemeyle. Dudağından öptüm, “Aynen öyle!” dedim ve üzerindeki poların fermuarını açıp elimi soktum içine. Poların altına bir şey giymemişti Nurcan ve elim çıplak etine değdiğinde hafifçe ürperdi. Yavaşça iri memelerini avuçlayıp sıkarken, “Nerden öğrendin bu numaraları?” dedim.

Nurcan utanmış gibi, “Deme öyle!” dedi gülerek, ama söylediklerim hoşuna gitmişti. Elini göğsümde gezdirirken, “Şey, bu saatten sonra sana dememde sakınca yok artık. Ben eşimi kaybettikten sonra yeniden evlenmiştim…” dediğinde, “Nasıl yani?” dedim şaşkınlıkla ve doğrulup gözlerine baktım, “Sen ciddi misin?” diye sordum. “Şaşırman normal, ama gerçek bu, ben iki defa evlendim!” dedi ve sonra da anlatmaya başladı…

“Eşim vefat ettikten sonra köye döndüğümü, ama daha sonra Mehmet’in yaşadıkları nedeniyle geri döndüğümü söylemiştim ya… Oğlumun babasız büyümesini istemedim. Hem evlenirsem belki bu durumu da düzelir, başımızda bir erkek olursa daha iyi olur diye düşündüm. En çok da Mehmet’in yaşadığı taciz olayı çok yaralamıştı beni. Bir daha böyle bir şey olursa nasıl başa çıkarım diye çok korkuyordum. Onun için de evlenmek istedim…”

“Dayımın oğlu vardı, adı Selim. Yirmi yıllık karısından boşanmıştı, dört çocuğu vardı, ama çocukları annelerinde kalmıştı. Çocukluğumdan beri bana ilgisinin olduğunu biliyordum. Evlenme meselesini açınca üzerine balıklama atladı hemen. Çok geçmeden de imam nikâhıyla evlendik…”

“Ama evlendikten sonra eş dost, akrabalar içinde beni yuva yıkan kadın diye görmeye başladılar. Karısından boşanmasına sebep diye beni gösterdiler. Oysa biz evlenmeden çok önce boşanmışlardı, ama millet böyle görmüyordu. Sonra öğrendim ki karısı benim hakkımda sağda solda (Biz daha evliyken kocamla kırıştırıyormuş!) diye laflar ediyormuş. Millet de onun sözlerine inanıp benim hakkımda öyle düşünüyordu…”

“Ben gene de bütün bunları sineye çektim. Evlenmemin en büyük sebebi oğlumdu. Benim bir kocadan çok oğlumun bir babaya ihtiyacı vardı çünkü. Selim’le araları çok iyiydi. Selim ona gerçekten bir baba gibi davranıyordu, Mehmet de onu babası gibi görüyordu…”

“Evliliğimiz iyi kötü giderken bir süre sonra karısı rahatsız etmeye başladı. Telefonumuzu bulmuş bir yerlerden, aklına estikçe arayıp hakaretler küfürler ediyordu. Telefon hattını iptal ettirdik, ama bu sefer de evin yerini öğrenmiş, yolumuza çıkmaya başladı. O zaman küçük bir daire tutmuştuk, orada oturuyorduk. (Kocamın peşini bırakmazsan seni öldürürüm!) falan diyordu. Benim için bu tehditlerin bir önemi yoktu. Havlayan köpek ısırmaz demişler. Ama bir keresinde oğlu Mehmet’i sıkıştırıp dövünce daha fazla devam etmek istemedim, ayrılmak istedim. Zaten Selim de karısıyla görüşmeye başlamıştı o sıralarda. Bana söylemese de anlamıştım bunu. O da karşı çıkmadı, kabul etti, bir senelik evlilikten sonra boşandık…” deyip sustu.

Sessiz sakin Nurcan’ın ilginç bir hikâyesi vardı. İki defa evlenmişti, ona bakıp böyle bir şeyi tahmin bile edemezdim. “İki kere evlenince de böyle deneyimli oldun yani?” dedim gülerek. “Biraz öyle oldu, çoğunu da Selim’den öğrendim…” dedi alt dudağını ısırarak. Liseli bir kız gibi utanmıştı.

“O zaman ikinci kocana teşekkür etmemiz gerek!” dedim ve dudağının kenarından öptüm. “Ne öğretti peki sana, en çok neyden hoşlandın?” diye sorduğumda, “Çok yaramazsın!” dedi küçük bir kahkahayla ve burnumun ucunu çekti. “Hadi söylesene, merak ediyorum!” dediğimde, “Şey işte, ağza almasını, sikini memelerimin arasında gezdirmeyi falan…” dedi yanıt olarak.

“69 yapar mıydınız peki?” diye sorduğumda, “Çok ahlaksızsın, bir kadınla böyle konuşulmaz!” dedi gülerek. “Yapar mıydınız, yapmaz mıydınız, hadi cevap versene!” diye üstelediğimde elini saçlarımda gezdirip, “Yapardık!” dedi. “Ben amını emmek istediğimde niye hoşuna gitmemiş gibi yaptın peki?” diye sormadan edemedim. Bir süre sessiz kaldıktan sonra alnımdan öptü ve “Seni bir an önce içimde hissetmek istedim çünkü!” dedi ciddi bir yüzle.

“En çok neyden hoşlanırdın peki, ne yapmayı severdin?” dediğimde, “Ağzıma almasını severdim. İlk kocamda öyle bir şey görmedim!” dedi gözlerimin içine bakarak. “Peki o ne severdi, yada şöyle sorayım, kocaların en çok neyden hoşlanırdı?” dediğimde gözlerime baktı bir süre. “Kocalarımdan konuşmak zorunda mıyız?” dedi elini saçlarımda gezdirirken. “Değiliz de, merak ettim sadece!” dedim.

Bir müddet sustuktan sonra, “İlk kocamın bildiği tek şey sikişti, başka bir şey yapmazdı. Üzerime çıkar, sikini sokar, içimde gider gelirdi, sonra da götünü döner yatardı. Amacı zevk almak filan olmadığı için anca horoz gibi sikerdi…”

“Ama Selim öyle değildi… Kadını mutlu etmesini bilirdi… Her şeyden önce bu işi zevk almak için yapardık, onun sayesinde öğrendim ben de… Haftada en az bir iki kere sikişirdik… Eve açık saçık dergiler alıp getirirdi, onlara bakmamı, okumamı isterdi… Bazen de filmler getirir, beraber izlerdik… Sonra da o dergilerdeki, filmlerdeki gibi yapmaya çalışırdık… İlk kocamla 16 sene evli kaldım ama Selim’le geçen bir senem 16 seneye değerdi, öyle söyleyeyim sana…” dedi.

Nurcan’ın bu sözlerinden sonra şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Görünüşe aldanmamalı sözünün ne kadar doğru olduğunu ortaya koyuyordu duyduklarım. “Dergi mi getirirdi eve, film mi izlerdiniz?” diye sorduğumda, “Evet!” dedi gülümseyerek. “Bakar mıydın peki? Günahtır, ayıptır filan demez miydin?” dediğimde, “Öyle, ama karı koca arasında olan şeyler bunlar sonuçta. Gene de Allah günah yazdıysa bozsun!” dedi ciddi bir sesle.

Sonra da, “Sen karılarınla neler yapıyorsun peki?” diye sordu merakla. “Her zamanki şeyler!” dediğimde, “Nasıl her zamanki şeyler, anlatsana!” dedi. Bir süre düşündüm konuşsam mı konuşmasam mı diye, ama Nurcan bana karşı dürüst davranırken benim davranmamam doğru olmayacaktı. O zaman kabaca Özlem ve Refiye ile yaptıklarımı, nelerden hoşlandığımızı anlattım. İlgiyle dinledi beni. Bu konuşmalar sırasında elim onun memelerinde iken onun eli de göğsümde geziniyordu.

Sözlerim biterken, Nurcan, “Onları arkadan da yapıyorsun demek?” dedi gözlerini açarak. “Sen yapmıyor muydun?” diye sorduğumda, “Çok günah olduğunu bilmiyor musun?” dedi. “Biliyorum, ama ne yapayım, elimde değil!” dedim gülerek. Kısa bir sessizliğin ardından, “Ben hiç yapmadım!” dediğinde, “Ciddi misin?” dedim. Göt deliğine bakılırsa bu sözleri pek inandırıcı değildi.

“Bana pek doğru söylemiyorsun gibi geldi!” dediğimde hafifçe doğrulup gözlerime baktı ve “Hangi konuda?” diye sordu. “Arkadan yapma konusunda!” dedim. “Sana yalan borcum mu var?” dedi, sözlerimden alınmış gibiydi. “Kusura bakma seni kırmak istemedim. Yani bakınca, arka deliğin biraz genişlemiş!” dedim gülümseyerek. “Çok terbiyesizsin!” dedi küçük bir kahkahayla, hemen ardından da, “Senden korkulur vallahi!” diye ekledi.

Bir süre sessiz kaldık. Elimi memelerinden çekerken o göğsümde tutmaya devam ediyordu. Dışarıda ufaktan yağmaya devam eden yağmurun cama vuran sesleri geliyordu zaman zaman. İçerisi serinlemişti. Kalın yorgana rağmen çıplak kollarım üşüyordu.

Nurcan’ın gerçekten iki kere evlendiğine halen aklım ermiyordu. Üstelik porno dergilere bakan, filmler izleyen bir kadındı. “Aysel biliyor mu iki defa evlendiğini?” diye sordum merakla. “Yok, bilmiyor. Sadece Mehmet’in babasıyla evlendiğimi biliyor. Gerçi bilseydi de bir şey değişmezdi. Ben söylemedim, söylemek de istemedim!” diyerek yanıtladı sorumu.

“Peki Selim’le görüşüyor musun halen?” dediğimde, “Yeniden karısına döndükten sonra görüşmüştüm. Benden vazgeçmek istemediğini, eğer istersem benimle gene imam nikâhı yapmak istediğini söyledi. Kuma olacaktım yani, ama karısının haberi olmayacaktı. Kabul etmedim. Onun karısı değil, metresi olacaktım öyle bir durumda. Ondan sonra da bir daha görüşmedim!” dedi.

Geceyarısı olmak üzereydi artık. Yanaklarını, etli dudaklarını öptüm uzun uzun. “Gene yapalım mı?” dedim başındaki tülbendi açıp ıslak saçlarını okşarken. “Olmaz, artık gitsen iyi olur!” dediğinde, “Niye, Mehmet evde yok nasılsa, kalsam ne olur ki?” dedim. “Aysel’in ağzına sakız olmayalım şimdiden. Hem bu saatte gitsen daha iyi, kimselere görünmezsin. Sabah herkes görür seni!” dedi.

“İyi, tamam. Öyle olsun!” dedim gülümseyip. Sonra da, “Gelecek sefer arkadan olacak ama!” dedim bir gözümü kırparak. Nurcan, “Çok hınzırsın!” dedi gülerek ve “Hadi, kalk giyin artık!” diyerek sırtıma küçük bir şaplak attı. Ben kalkarken o da kalktı yataktan. Üzerimi giyindim. Kapının girişine geldi benimle beraber, “No’lur dikkat et, kimse görmesin seni!” dedi telaşlı bir sesle. “Sen merak etme, korkmana gerek yok!” dedim ve etli dudaklarından son bir kez öptüm uzun uzun. Sonra da dolgun götüne bir şaplak attım.

Kapıyı açıp çıktım dışarı. Nurcan arkamdan kapıyı büyük bir sessizlikle kapatırken etrafa baktım. Yağmur dinmişti, ama hava epey soğumuştu. Bahçe kapısını büyük bir dikkatle kapatıp sokağa çıktım. Evlerde tek tük ışıklar yanıyordu. Boş sokaklarda yürürken aklıma Nurcan’ın el falımda baktıkları takıldı. Söylediklerinden pek bir şey anlamamıştım. Birinin beni sevdiğini, ama zarar verebileceğini, başka bir kadınla ilgili haber alıp canımın sıkılacağını söylerken kimlerden bahsettiğini düşünsem de çıkartamıyordum bir türlü.

Sonra da Mualla’yı düşündüm. Neden böyle bir şey anlatmıştı Nurcan’a. Hem Nurcan’la arasındaki ilişkinin boyutu neydi, nasıl bir şeydi? Nurcan ise başka bir alemdi. Onun hakkında söylediklerinden hariç bilmediğim şeylerin de olduğuna emindim.

Yürüye yürüye Aysel’in evine geldiğimde vakit gece yarısını geçmişti. Aysel’in ışıkları yanmıyordu. Kapısına birkaç defa tıklattım ama açılmadı. Zile basmak istemediğim için biraz daha güçlü vurdum. Eğer yattıysa ne yapacağım diye düşünürken içerden sesler geldi. Az sonra Aysel’in, “Kim o?” diye sorması üzerine, “Benim, Osman!” dedim. “Az bekle!” deyince rahatladım. En azından geceyi evinde geçirebilecektim.

Bir dakika kadar sonra kilitli kapı açılırken içeri geçtim…

[Osman]

Ah Bu Töreler Seks Hikayesi! Tüm Bölümleri

18+ YASAL UYARI:
Ah Bu Töreler Seks Hikayesi sitesi 18 yaşından büyükler içindir! 18 yaşından küçük iseniz
ve bulunduğunuz ülkede Seks Hikayesi okumak kanunen yasak ise, bu siteyi derhal terkediniz!