Ah Bu Töreler Seks Hikayesi! (131)

Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 131. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)

Simge Hanım Refiye’nin yaşlarında, uzun boylu ve kapalı bir kadındı. “Hoş geldiniz, buyurun!” diyerek karşısındaki kanepeye oturmamızı istedi. Kanepeye oturduğumuzda ise, “Aa, olmadı ama şimdi!” dedi gülümseyerek. Refiye ile birbirimize şaşkın şaşkın baktık. Acaba yanlış bir şey mi yapmıştık? Simge Hanım, “Neden öyle uzak oturdunuz birbirinize, yaklaşın şöyle!” dedi eliyle birbirimize yaklaşmamızı işaret ederek.

Refiye ile aramızda iki karış kadar boşluk vardı. Simge Hanım’ın kastettiği buydu. Refiye’ye doğru kaydım, nerdeyse omuz omuzaydık şimdi. “Siz evli değil misiniz Allah aşkına? Neden öyle uzak kaldınız birbirinize!” dedi gülümseyerek. Dakika bir gol birdi. Kadın daha ilk anda karı koca olarak birbirimize karşı davranışımızda bir kusur bulmuştu.

“Dilerseniz konuya girmeden önce biraz kendimden bahsedeyim…” dedi. Konya’da doğduğunu ama küçük yaşta ailesiyle Almanya’ya gittiğini, orada büyüyüp okuduğunu söyledi. “Almanya’da eğitim fakültesini bitirdim, Türkiye’ye döndükten sonra Ankara’da davranış bilimleri yüksek lisansı yaptım…” diye ekledi. Bugüne dek başta kadın-erkek ilişkileri, aile ve evlilik olmak üzere farklı alanlarda çalışmalar yaptığını, eğitimler verdiğini; yaşam koçu olarak pek çok kişiye danışmanlık yaptığını söyledi.

Refiye’nin dediği gibi televizyon programlarına katıldığını, radyolarda söyleşiler yaptığını, son olarak da kitap yazdığını ve hemen hemen bitmek üzere olduğunu ilave etti. “Almanya’da kalıp da yapabilirdim bu işi ama insanın kökleri onu kendine çekiyor. Benim köküm de bu topraklarda. İstedim ki kendi insanlarıma faydam dokunsun…” dedi.

Bu uzun ve resmi girişin ardından Refiye de Almanya’da yaşadığını, birkaç yıl önce döndüğünü söyleyince Simge Hanım bize karşı daha samimi davranmaya başladı. Hatta bir süre Refiye ile Almanca konuştular. Tabii neler konuştuklarını bilmediğimden öylece bakıyordum onlara.

Simge Hanım koyu mavi kot bir pantolonun üzerine uzun bir tunik giymişti sarı ve siyah desenli. Başını ise parlak siyah bir türbanla sıkıca bağlamıştı. Ayağında siyah deriden çizmeye benzer yüksek topuklu ayakkabılar vardı. Konuşurken gülümseyen, insana huzur ve güven veren biriydi. Hoş bir kadındı. Göz kenarlarında ve alnındaki kırışıklar onu daha da çekici kılıyordu.

Almanca konuşmaları sona ererken Refiye’nin buraya gelmiş olmaktan son derece memnun olduğunu anladım. İçtenlikle gülümsüyordu, konuşurken sesi rahattı. Simge Hanım, “Evet, başlamadan önce sizden yapmanızı istediğim bir test var…” diyerek masasının üzerinden kapaklı bir dosya aldı. İçinden birkaç kâğıtla kalem alıp uzattı.

“Bunları doldurmanızı istiyorum. Sizi daha yakından tanımama yardımcı olacak basit sorular var burada. 5 dakikalık çok kısa bir testtir. Sadece size uygun şıkkı seçeceksiniz. Ama cevaplarken birbirinizden kopya çekmeyin sakın. Kendinize uygun cevapları vereceksiniz. Siz doldurana kadar ben dışarda olacağım…” dedi ve çıktı.

O çıkınca Refiye sınava giren bir öğrenci gibi kâğıtlara gömülüp soruları yanıtlamaya başladı. Aynı şekilde ben de tek tek işaretledim. Sorular birbirinin aynısı gibiydi ama verdiğim cevaplar hep farklıydı. Simge Hanım basit demişti ama benim kafamı karıştırmıştı bu küçük test.

5 dakikanın sonunda Simge Hanım geldi ve elimizdeki kâğıtları aldı. “Ben bunları daha sonra değerlendireceğim…” dedi. Sonra da Refiye’ye, “Evet Refiye Hanım, sizinle başlayalım. Biraz sizi tanıyalım, anlatın kendinizi, neler yaparsınız, nelerden hoşlanırsınız, eşinizle nasıl tanıştınız?” diye sordu.

Refiye heyecanla anlatmaya başladı. İlk evliliğinden, çocuklarından, Türkiye’ye dönüşünden uzun uzun bahsetti. Sonrasında benimle tanışmasını, bu işte annemin üstlendiği rolü, kendisinden oldukça genç olmama rağmen bana aşık olduğunu hiç çekinmeden söyledi. Refiye konuşurken Simge Hanım notlar alıyordu. Bazense bana yan gözle bakıyordu, Refiye’nin sözleri karşısında benim verdiğim tepkileri anlamaya çalışıyordu sanki.

“Osman Bey, eşinizi az çok tanıdım, biraz da sizi tanıyalım!” deyince heyecanlandım. Sözlü için tahtaya kalkan öğrenci gibi hissediyordum kendimi. Simge Hanım bendeki heyecanı hemen anladı, “A lütfen heyecanlanmayın, ben sizi sınava çekmiyorum. Lütfen rahat olun. Korkacak bir şey yok. Kendinizi anlatın, neler yaparsınız, nelerden hoşlanırsınız, sizi ne mutlu eder, nelerden hoşlanmazsınız… Bunları söylemeniz şimdilik kâfi!” dedi beni yatıştırmaya çalışan bir ses tonuyla.

O zaman Özlem’le evlenmemi, Refiye ile tanışmamı, işlerimle ilgili ve aklıma gelen şeyleri söyledim. Ben anlatırken geriye yaslandı, bacak bacak üstüne atıp ellerini dizlerine koydu, başını zaman zaman sallayarak beni dinledi, bu arada yine notlar alıyordu. Ben konuşurken direkt gözlerimin içine bakıyordu. Kadınlar konusunda ne kadar deneyimli olsam da kadının bakışları karşısında rahatsız olmuş, utanmıştım.

Sonrasında bize birbirimizde bulduğumuz olumlu ve olumsuz özellikleri sordu. Refiye bir süre düşündü, gülümseyerek bende bulduğu olumlu ve olumsuz yönleri anlattı. Refiye’nin bu rahat ve kayıtsız tavrı sinirimi bozdu, olumlu da olsa hakkımda böyle ulu orta hem de yabancı birinin karşısında konuşmasından hoşlanmadım. Sıra bana geldiğinde ise Refiye’nin gereksiz yere kıskançlık yapan biri olduğunu söyledim.

Refiye garip bir ifade ile bana bakarken Simge Hanım gülümsedi. “Ne gibi mesela? Örnek verebilir misiniz?” diye sorunca, AVM’de Fikriye Hanımla ayaküstü konuşurken yanımıza geldiğini, beni kadınla konuşur görmesi sonrasında kıskançlık yaptığını ve tartıştığımızı söyledim.

Refiye öfkeli bir sesle, “Kusura bakma ama kadın sana yiyecek gibi bakıyordu, sen de nerdeyse onun ağzına düşecektin!” dedi. “Ne alakası var, kadınla ayaküstü merhabalaştım sadece!” dediysem de Refiye öfkeli bir şekilde aynı şeyleri tekrarladı.

Simge Hanım karşısında cereyan eden bu tartışmaya gülümseyerek, “Bu tip konularda genelde erkekleri haklı bulduğumu söylemeliyim. Kadınların yersiz yere kıskançlık yaptıklarını çok gördüm çünkü!” dediğinde, Refiye, “Ama Simge Hanım, kocamı kıskanmamın neresi yanlış?” dedi.

“Lütfen, yanlış olduğunu söylemiyorum. Bu son derece doğal. Yaş farkı olan evliliklerde bu olağan bir durumdur. Ama beni yanlış anlamayın lütfen, ben evliliklerde kadınların kocalarından yaşça büyük olmasını olumlu bulan biriyim. Kocanızı kıskanmanız son derece doğal ve çok güzel. Kıskanmak sevginin bir ifadesidir. Bu sizin kocanıza olan sevginizi, aşkınızı gösteriyor. Burada en önemli mesele eşlerin birbirine güven duyması. Güven olmadan sevginin hiçbir anlamı kalmıyor. Güven olmayınca iletişim de ortadan kalkıyor. Benim de evliliklerde en çok karşılaştığım sorun bu. Aynı şekilde sizin aranızdaki mesele de bu. Benim yapacağım da aranızdaki güveni ve iletişimi tesis etmek olacak…” dedi Simge Hanım yanıt olarak. Sonra da bununla ilgili biraz kitabi biraz da uygulamalı şeyler söyledi. Söylediklerinin arasında herkesin bildiği beylik laflar olsa da çoğunluğu bana yabancı sözlerdi.

Erkeklerin pek çoğunun göz çapkını olduğunu, yanlarında eşleri veya sevgilileri varken bile başka kadınlara baktıklarını, ama bunu kadınların fazla büyütmelerinin tartışmalara neden olduğunu söyledi. Kadınların bu konuda daha müsamahakâr davranmasından yana olduğunu, bunun mutlu bir evlilik için gerekli olduğunu ekledi. Erkeklerin göz flörtlerinin bir sonuca ulaşmadığını, sabun köpüğü gibi birden ortaya çıkıp kaybolduğunu oysa kadınlar söz konusu olduğunda küçük bir göz flörtünün ucunun aldatmaya kadar gidebildiğini söylediğinde, Refiye, “Ay Allah göstermesin!” dedi heyecanla. Konuşmasında erkeklerden yana bir tavır sergilemişti Simge Hanım. Refiye ise bu durumdan pek memnun kalmamıştı.

Anlattıklarının ardından, “Osman Bey, rica etsem biraz dışarda bekleyebilir misiniz? Refiye Hanım ile biraz kadın kadına konuşmak istiyorum!” deyince, “Tabii, ne demek!” dedim ve dışarı çıktım. Doğrusu biraz da sıkılmıştım, dışarı çıktığım için memnundum.

Girişte oturduğumuz koltuğa oturdum tekrar. Kız masasının başında elinde telefonla konuşuyordu. Beni görünce rahatsız olmuş gibi bir tavır takındı. 18-19 yaşlarında gösteren, kapalı bir kızdı. Siyah penye bir şalla bağlamıştı başını. Fısıltılı bir sesle konuşuyordu. Muhtemelen erkek arkadaşıydı konuştuğu. “Akşama gelemem, olmaz, eve gitmem gerek. Bakarız, hı hı, tamam…” lafları geçiyordu konuşmasında. Çok hoppa ve fırlama bir tipe benziyordu. O konuşurken etrafa baktım, sehpanın üstündeki dergileri karıştırdım bir süre.

“Çok gelen giden oluyor mu Simge Hanım’a?” diye sordum kıza daha sonra. “Eh, epey var. Bugün biraz azdı ama normal bir günde en az 8-10 kişi gelir…” dedi zoraki bir gülümsemeyle. “Genelde ne tip konularda gelirler peki, evlilik sorunları falan mı oluyor?” diye sorduğumdaysa, “O konuda hiçbir bilgim yok…” dedi kafasını sallayarak.

“Şey, biz içeri geçerken bir hanım çıktı dışarı. Kendisini tanırım, ne için gelmiş acaba?” diye sorduğumda, “Bilmiyorum!” dedi ciddi bir ses tonuyla. Kızın bu tavırları ve cevaplarından sıkılmıştım o nedenle bu konuda daha fazla soru sormak istemedim. Ancak kız yüzümü ekşittiğimi görünce, “Hastalar hakkında bilgi veremiyoruz maalesef!” diye küçük bir açıklamada bulundu.

“Ayşe Hanımı tanırım, aynı şekilde eşi Mümtaz Beyi de öyle. Çıkarken beni fark etmedi galiba yoksa konuşurduk. Sanırım buraya daha önce de gelmiş?” dedim. Kız önce sustu ama sonra, “Ben eşini tanımıyorum, sadece Ayşe Hanımı biliyorum.” dedi.

Cüzdanımı açtım, 100 liram vardı. Parayı çıkardım ve ayağa kalkıp kızın karşısına dikildim. Parayı göstererek, “Bu parayı kazanmak ister misin?” diye sordum fısıltılı bir sesle. Kız önce benim neyi amaçladığımı sezmeye çalışır şekilde baktı, ürkmüştü, kendisine para karşılığı ilişki teklif ettiğimi sandı herhalde. Koltuğunu geriye çekerken, “Ayşe Hanımın buraya ne için geldiğini söylersen bu para senin olur!” dedim.

Kız amacımın ne olduğunu öğrenince rahatlar gibi oldu ama şaşkınlığını üzerinden atamamıştı, “Bilgi veremem!” dedi başını sallayarak. “Hadi ama kim bilecek!” dediğimde, “Söylemek istemediğim için değil, inanın hiç bilmiyorum, Simge Hanım bu konuları benimle paylaşmaz!” dedi. Cevabına inanmadığımı söylediğimde gene aynı şeyi söyledi. Ama bakışları elimde tuttuğum paradaydı.

“Bak ne diyeceğim. Eğer bana Ayşe Hanımın neden geldiğiyle ilgili bilgi verirsen sana daha fazlasını veririm!” dedim ve parayı uzattım. Parayı almakta çekingen davranıyor, bana inanmıyordu. “Çekinme al şunu!” demek zorunda kaldım. İnce ve uzun beyaz parmaklarını uzatıp parayı aldı sonunda.

Kartımı önündeki ajandanın üstüne bıraktım, “Öğrenince beni ararsın!” dedim. Kız bu tavrıma şaşırmış ama bir şey de diyememişti. Böyle bir durumla daha önce karşılaşmadığı çok belliydi. “Sizin için öğrenmeye çalışırım…” dedi pembeleşen yüzüyle. “Tamam, anlaştık o zaman!” dedim gülümseyerek. “Ha bu arada, daha adını öğrenmedim?” dediğimde, “Sümeyra.” dedi utangaçça. Elinde tuttuğu parayı ve kartımı çantasına koydu.

Tekrar koltuğa oturdum. “Ne kadar zamandır buradasın?” diye sordum. “2 yıl oldu!” diyerek yanıt verdi. Sonrasında, “Bir şey içer misiniz?” diye sordu. Aldığı paradan çok memnun kalmıştı. “Çay varsa alırım!” dediğimde içeri geçti ve az sonra bir bardak çayla döndü. Tıpkı Emel gibi daracık bir kot pantolon giymişti ama farklı olarak rengi siyahtı. Üstünde ise kalçalarına gelen koyu mavi bir tunik vardı. Beyaz renkli bez spor ayakkabılar giymişti.

“Sigara içebileceğim bir yer var mı?” diye sordum yerine otururken. “Şey, burada içebilirsiniz aslında ama Simge Hanım problem yapıyor sonra. Mutfakta içebilirsiniz, ben de orada içiyorum zaten…” dediğinde, “Gel o zaman beraber içelim!” diye teklifte bulundum.

Sümeyra çekingen bir halde, “Şey şimdi Simge Hanım beni burada görmezse sorun olur…” dedi. “Bir şey olmaz, seni benim çağırdığımı söylerim!” dedim ve çayımla birlikte arkadaki mutfağa geçtim. Küçük masanın yanındaki sandalyeye otururken Sümeyra elinde bir dal sigara ve çakmakla geldi. Mutfağın camını açtı, kendisine bir bardak çay aldıktan sonra karşımdaki sandalyeye oturup bacak bacak üstüne attı ve sigarasını yaktı.

Bir bebeğinki gibi pürüzsüz, ipek gibi bir cildi vardı. Biçimli siyah kaşları, uzun siyah kirpikleri ve kahverengi büyük gözleriyle gençliğinin tüm tazeliğini ve canlılığını taşıyordu. Orta boylu zayıf bir kızdı ama zayıflığına karşın memeleri erkenden olgunlaşmıştı.

“Dediğimi yaparsan daha fazlasını veririm!” dedim sigaramdan derin bir nefes çektikten sonra. “Buraya birkaç kez daha gelmişti…” dedi Sümeyra üstteki sol bacağını sallarken. “Ne konuşmuşlardı peki? Bir şey biliyor musun?” diye sorduğumda “Yok, dediğim gibi Simge Hanım bir şey söylemez bana. Ben sadece telefonlara bakıp randevuları ayarlıyorum, çay kahve yapıyorum!” dedi karşılığında.

“Peki, bana yardımcı olabilecek misin?” dedim bu kez. “Simge Hanım hastaları ile ilgili dosya tutar. Onların fotokopilerini alabilirim…” dediğinde, “Bak işte, eğer istersen yapabiliyormuşsun!” dedim keyifle. Simge Hanım tıpkı benle Refiye için olduğu gibi Ayşe Hanım için de notlar tutmuştu. Onları alırsam buraya neden geldiğini de öğrenmiş olacaktım.

“Ne zaman olur peki?” dedim sonrasında. “Simge Hanım burada olmadığı bir zamanda yapabilirim. Notlarını kilitli dolabında tutar ama bende yedek anahtarı var. Televizyon çekimleri ve konferanslar için dışarda oluyor, o ara yaparım!” dedi yanıt olarak. Belediyelere eğitim ve konferanslar için gittiğini, yerel bir televizyon kanalında da haftada bir program yaptığını söyledi daha sonra.

“Televizyonla pek aram yok, onun için ben kendisini tanımıyorum, ismini de yeni duydum!” dediğimde, kendisinin çok ünlü olduğunu, sadece Konya’dan değil başka şehirlerden de gelen müşterileri olduğunu söyledi. Benim tanımıyor olmamı biraz garipsemiş gibiydi.

“Müşterilerinin çok olduğu belli oluyor zaten. İçerisi çok lüks, her şey çok pahalıya benziyor!” dedim gülümseyerek. “Eh, iyi kazanıyor!” dedi dudağını büzerek. “Sen memnun musun peki?” dediğimde, “Hiç yoktan iyidir, en azından işim rahat!” diyerek yanıtladı. “Simge Hanım evli mi?” diye sordum bu kez. Parmağında evlilik yüzüğü görememiştim. Onun yerine yeşil taşlı irice bir yüzük vardı parmağında. “Hı hı!” diyerek yanıtlayınca, “Çocuğu var mı, kocası ne iş yapıyor?” dedim merakla.

“Bir kızı var beş yaşında. Eşi Rafet Bey de cilt doktorudur. Simge Hanım burada doğmuş ama küçükken Almanya’ya taşınmışlar, orada büyüyüp okumuş, oradan gelme…” dediğinde, “Evet, içerde kendisi de öyle söyledi!” dedim. Benim meraklı sorularımın ardından bu kez Sümeyra, “Şey, içerdeki hanım eşiniz değil mi?” diye sordu çekingen bir sesle. “Evet!” diye yanıtladığımda yanıt vermedi. “Neden sordun?” dedim bu suskunluğu karşısında.

“Şey, yanlış anlamayın, siz bayağı gençsiniz de…” dedi aynı çekingenlikle. “Evet, doğru. Refiye benden büyüktür ama bizim için bunun problemi yok. İnsan birbirini sevdikten sonra yaşın önemi kalmıyor!” dedim sigaramı söndürürken. “Şey, özür dilerim. Yani öyle demek istemedim…” dediğinde, “Yo yo, özür dilemene gerek yok. Normal bir durum olmadığını ben de biliyorum. Genelde erkekler büyük, eşleri küçük olur ama ben biraz ters tabiatlıyım!” dedim gülerek.

Sümeyra sigarasını söndürürken, “Simge Hanımın eşi de kendisinden 5 yaş küçüktür. Sadece siz değilsiniz ters tabiatlı olan!” dedi gülümseyerek. “Öyle mi?” dedim, şaşırmıştım buna. Ama Simge Hanımın içerde evliliklerde kadınların kocalarından büyük olmasını olumlu bulduğunu söylediği geldi aklıma.

“Ayşe Hanımı neden soruyorsunuz?” diye sordu bu kez. Meraklı gözlerini üzerime dikmişti. “Bunu bana fotokopileri verdiğin zaman söylerim!” dediğimde gözlerini açıp kaşlarını kaldırdı. Cevabım onu daha da meraklandırmıştı.

O ara içerden sesler geldi. Simge Hanım ve Refiye çıkmıştı. Sümeyra hemen kalkıp içeri geçerken ben de peşinden gittim. Simge Hanım beni görünce, “Eşinizle güzel bir görüşmemiz oldu, kendisi sizinle konuşacaktır bununla ilgili!” dedi gülümseyerek. “Çok teşekkür ederim. Borcumuz ne kadar?” dediğimde, Refiye, “Ben hallettim canım!” dedi. Simge Hanımın gülümsemesine karşın Refiye biraz donuktu. İçerde ne konuştuklarını merak ediyordum. Vedalaşıp ayrıldık.

Arabaya gidene kadar Refiye tek kelime etmedi. Arabaya binip kapıyı kapatır kapatmaz, “E ne oldu, anlatsana, ne konuştunuz?” diye sordum. Refiye önce yan gözle baktı, sonra da, “Kadın kafayı seksle bozmuş!” dedi soğuk bir sesle. “Bu ne demek?” dedim arabayı çalıştırırken. Refiye konuşmayınca, “Dilini mi yuttun, konuşsana!” dedim tepkiyle.

“Kadın doldurduğumuz kâğıtlara baktı önce, sonra da (Cinsel hayatınız nasıl gidiyor?) diye sordu. Aysel Hanım kendisiyle artık ne konuşmuş ne anlatmışsa, kadın sadece cinsellikten bahsedip durdu. Cinselliğin evliliklerde en önemli konu olduğunu, ama karı kocaların buna gereken önemi vermediğini, oysa cinselliğin ibadet kadar kutsal olduğunu, mutlu bir yuvanın temelinin karı ve kocanın cinsel doyuma ulaşması olduğunu söyledi. Böyle manyak manyak laflar anlayacağın. İşte (Siz kocanızdan bayağı büyüksünüz, ona cinsel olarak yeterli geldiğinizi düşünüyor musunuz?) falan böyle saçma sapan şeyler söyleyip durdu. Moralimi bozdu!” dediğinde şaşkın şaşkın baktım Refiye’ye.

“E, sen ne dedin, ne oldu sonra?” diye sordum büyük bir merakla. “Ben yettiğimi düşünüyorum dedim. Aktif ve güzel bir cinsel hayatımız var dedim. Sinirlendim böyle konuşmasına. (Cinsel doyuma ulaşıyor musunuz her seferinde, orgazm oluyor musunuz?) dedi ben de, evet, oluyorum dedim. (Peki, eşiniz de oluyor mu?) dedi, ben de, evet oluyor, birbirimizden büyük zevk alıyoruz dedim. (En son ne zaman ilişkiye girdiniz?) diye sordu bu sefer. Buraya gelmeden önce dediğimde şaşırdı ama belli etmedi!” dedi zoraki bir gülümsemeyle.

Çantasından bir sigara çıkarıp yaktı sinirle. “Allah Allah, o kadar övdün ettin kadını!” dediğimde, “Ben ne bileyim böyle olduğunu. Kadının internette videoları yazıları filan vardı, onlara bakmıştım. Orada da cinsellikten bahsediyordu ama bu kadar değildi. Kadının içerde konuştuğu sadece cinsellik!” dedi ince sigarasından derin bir nefes çektikten sonra.

“İşte, (Siz Osman Bey’in ikinci eşisiniz. İlk eşiyle aranız nasıl? Eşinizin onunla seks hayatı nasıl?) diye sordu. Ben de Özlem’le aram iyidir dedim. Herhangi bir sıkıntımız yok dedim. Onunla arasındaki seks yaşantısını bilmiyorum dedim. Osman böyle şeyleri konuşmaz dedim…” dedi.

Refiye sözleri biterken camı açıp bitmemiş sigarasını dışarı attı, bir süre sessiz kaldı.

“Kadın tam seks manyağıymış!” dediğimde, “Aynen öyle!” dedi beni onaylayarak. “Ha sonra şey dedi (Oral seks yapıyor musunuz?) diye sordu. Ben de yapıyoruz dedim. Oral seksin çok önemli olduğunu, çiftleri birbirine daha da yaklaştırdığını ve aralarındaki bağı güçlendirdiğini söyledi. Bununla ilgili Almanya’da araştırma yapmışlar, onu anlattı. (Sadece siz mi yapıyorsunuz, yoksa kocanız da yapıyor mu?) dedi. Ben de ikimiz de yapıyoruz dedim. Şaşırdı böyle dememe. Sonra (Sanılanın aksine oral seks en çok kadınları mutlu eder!) dedi…”

“Sonra da şey dedi (Eşinizle anal ilişki yaşadınız mı?) diye sordu!” dediğinde, “Ya gerçekten şaka yapmıyorsun değil mi, kadın açık açık bu şekilde mi konuştu?” demek zorunda hissettim kendimi. “Ya vallahi, söylüyorum işte sana, kadın bana ne anlattıysa onları söylüyorum!” dedi yanıt olarak.

“İşte (Kocanızla anal ilişki yaşadınız mı?) dedi. Erkeklerin cinsellikte eşlerinden en büyük isteğinin bu olduğunu, ama kadınlar itiraz edince büyük problemlerin ve hayal kırıklıklarının yaşandığını, dinimizce bunun büyük bir günah olduğunu, ama çoğu zaman evliliklerde hayat kurtarıcı olduğunu söyledi.

“Ben de evet yaşadık ve yaşıyoruz dedim. Ben böyle söyleyince de şaşırdı. İşte (Bana gelen kadınların hemen hemen hepsi kocalarının kendilerinden anal ilişki istediklerini, ama itiraz ettiklerini söyleyince ben kabul etmelerini söylüyorum!) dedi.”

“Sonra da (Size bir örnek vereyim, bana bir kadın geldi, 50 yaşında 30 yıllık evli. Kocasıyla arasında sorunlar olduğunu söyledi. Size sorduğum soruyu ona da sordum. Kocanızla anal ilişki yaşadınız mı diye sordum. Kadın anal kelimesinin ne anlama geldiğini anlamadı önce. O zaman kocanız hiç sizi arkadan yapmak istedi mi diye sormak zorunda kaldım. Sorum karşısında kızarıp bozardı önce, sonra kocasının senelerdir bunu istediğini ama kendisinin kabul etmediğini söyledi. En azından bir kere kabul edin dedim kendisine. Kadın gene itiraz etti hatta bana hakaret edip gitti. Ama bir ay sonra geldi, yüzü gülüyordu. Kocasıyla anal ilişkiye girdiklerini ve aralarındaki sorunların çözüldüğünü söyledi. Kadın ibadetini aksatmayan, tesettürlü bir kadındı ama buna rağmen evliliğini kurtarmak için bunu kabul etti. Bazı kadın hastalarım ise ilk başta kabul etmeyip çok korktukları anal ilişkiden zevk aldıklarını dahi söyledi!) diye anlattı…”

“Sonra (Cinsellikte tabuları yıkmak gerektiğini, tabulara yer olamayacağını, cinselliği sadece gece vakti sessiz sedasız yapılan bir yatak eylemi olmaktan çıkarmak gerektiğini, sadece yatak odasıyla sınırlamamak gerektiğini söylüyorum kadınlara!) dedi…”

Refiye bir sigara daha yaktı ve konuşmaya devam etti. “Sonra bana (Cinsel hayatınızı renklendirmeyi düşündünüz mü?) diye sordu. Ben de düşünmüyorum dedim, gıcık oldum çünkü kadına. (Bana kalırsa düşünmelisiniz, eşinizi şaşırtmalısınız!) dedi.” deyince, “Nasıl şaşırtacakmışsın beni?” diye sordum gülerek. Refiye bana bakarak, “Sana kadın bulacakmışım!” deyince, “Ne?” dedim kahkahayla.

Ancak Refiye benim gülmeme inat çok sinirliydi. “Kadın kafayı yemiş. (Ben Osman Beyin de sıkıntıları olduğunu düşünüyorum ama onunla bu konuyu direkt olarak konuşamam!) dedi….” dediğinde, “Benim sıkıntım neymiş?” diye sordum.

“İşte şey, (Osman Bey genç, siz ondan büyüksünüz, aynı şekilde ilk eşi de büyük… Kendisinden genç ve bakire bir kızla evlenmemiş olmak onda bir travma yaratıyor büyük ihtimalle ama bunu belli edemiyor… Bence kendisinden genç bir kadınla beraber olmanın özlemini kuruyor… Sizinle veya ilk eşiyle çok mutlu bir seks hayatı olsa da bunun eksikliğini mutlaka yaşıyordur… Bence sizin yapmanız gereken eşinize genç bir kadın bulmak olmalıdır… Bu konuda itiraz etmeyin, eşinizin ihtiyaçlarını düşünün… Sizin bunu yapmanız Osman Beyi çok mutlu edecektir, size olan sevgisi çoğalacaktır… Sizi aldatmasındansa sizin bulacağınız bir kadınla beraber olması çok daha iyi olacaktır, kendinizi aldatılmış hissetmezsiniz bu şekilde!) dedi.”

Refiye sigarasından derin bir nefes daha çektikten sonra camdan attı. “(İlişkinizde fantazilere ne kadar yer veriyorsunuz?) diye sordu. Ben de nasıl yani ne yapalım dedim. İşte şey dedi (İlk eşi ve siz üçünüz birlikte ilişkiye girmeyi denediniz mi?) diye sordu…” dedi.

Refiye’nin yüzüne baktım. “Cidden böyle mi söyledi?” diye sordum. Refiye’nin yüzü kızarmıştı sinirden. “Evet, aynen böyle söyledi. (Osman Beyin iki kadınla evli olması çok olumlu. Size belki garip gelebilir ama ben çok eşli evlilikleri savunan biriyim. Siz, Osman Bey ve ilk eşi beraber üçünüz cinsel ilişkiye girmeyi denemelisiniz. Bu şekilde aranızdaki bağ ve sevgi artacaktır. Daha mutlu bir cinsel hayat her yerde sizi mutlu edecektir….) dedi.” deyince, “Çüş!” dedim şaşırarak.

Simge Hanım Şaheser annenin söylediklerinin aynısını söylemişti. Ancak Şaheser anne bunu köylü aklıyla söylerken Simge Hanım eğitimli, okumuş ve kültürlü bir kadın olarak söylüyordu.

“Sen, ben bir de Özlem beraber ilişkiye girecekmişiz. Bu üçümüzün de hoşuna gidecekmiş, çok sevecekmişiz bunu!” dedi Refiye bana daha da kızaran yüzüyle bakarak. “Kadın tam seks delisi, erkek hastası. (Cinsel ilişkiye girerken kendinizi kaydedin, kameraya çekin, daha sonra bunu izleyin. Hoşunuza giden ve gitmeyen şeyleri birbirinizden utanmadan ve çekinmeden açık açık konuşun. Eşinizle beraber porno film izleyin, isterseniz orada gördüklerinizi uygulamaya çalışın. Ona bulacağınız kadınla yada ilk eşiyle ilişkiye girerken siz de katılın. İlk eşi ve sizle beraber olurken kadın olarak sizler de birbirinizi erekte edebilirsiniz!) dedi.” dediğinde anlamadım ve “Bu ne demek?” diye sordum.

Refiye başını sallayıp, “Yani Özlem’le ben birbirimizi öpüp koklayacakmışız, lezbiyen ilişki yani, sen bundan çok hoşlanacakmışsın!” dedi gülerek. “Vay anasını, kadının fantazi dünyası bayağı genişmiş!” dediğimde Refiye gene gülerek, “Mezhebi de geniş, kendisi de kocasına genç kadın bulduğunu söyledi. Hatta kocasından boşanan yakın bir arkadaşı varmış, kadına eşiyle beraber olmasını söylemiş. Kocasının bundan çok memnun olduğunu, aralarındaki sevginin pekiştiğini söyledi.” dedi. “Vay anasını, ne kadınlar var. Kadın kocasına pezevenklik yapıyor!” dedim kahkahayla.

Refiye, “En sonunda dayanamadım, siz dedim bunu nasıl kabul ediyorsunuz, yani eşiniz başka bir kadınla olurken siz nasıl yapıyorsunuz, siz ciddi misiniz diye sordum. (Çok ciddiyim!) dedi. (Kocamın mutluluğu ve evliliğim benim için her şeyin üstündedir. Bunu sağlamak da bir kadın olarak benim görevim!) dedi… Sonra da benim sözlerinden alındığımı anlayınca açıklama yapıp anlattı…” dedikten sonra anlatmaya başladı. Ama konuşurken sanki yanımdaki Refiye değil de Simge Hanımmış gibiydi:

(Lütfen sözlerimden dolayı bana gücenmeyin. Ben evliliklerin temelinde cinselliğin olduğunu, evliliklerin yapılma amacının en başta özgür ve serbest olarak cinsel ilişkiye girmek olduğunu düşünüyorum. Bununla ilgili yapılan çalışmalardan da bahsedebilirim ama bunlarla sizi sıkmak istemiyorum. Bana gelen kadınların çok büyük çoğunluğu cinsel doyuma ulaşamamış kişiler ve bunun sebebi de cinsellik konusunda yeterli bilgiye ve deneyime sahip olmamaları. Günlük hayatın keşmekeşi içinde cinselliği unutuyorlar. Eşleri ile gece vakti sessiz sedasız, zevk almayı düşünmeden ilişkiye giriyorlar. Size verdiğim tavsiyeleri onlara da veriyorum. Cinsel hayatlarını renklendirmelerini söylüyorum. Beni utana sıkıla dinliyorlar ama sonra haklısınız diyorlar…)

(Kocalarına cinsel olarak yetmediklerini düşünen yada cinsellikten haz almayan kadınlara kocalarına beraber olabilecekleri kadın bulmalarını söylüyorum. Ve bunun ayıplanacak bir şey olmadığını da söylüyorum. Gerekirse imam nikâhı ile kocalarının ikinci bir evlilik yapmasının evliliklerini daha da sağlamlaştıracağını söylüyorum onlara. Ama kocalarının cinsel olarak kendilerine yetmediğini, doyuma ulaşamadıklarını, kocalarından zevk almadıklarını söyleyen kadınlar da oldu. Pek çoğu yıllardır evli olduğunu ama cinsel doyuma ulaşamadan, orgazm olamadan kocaları ile birleştiklerini söyledi. Ve bu sebepten ötürü maalesef kocalarını aldattıklarını söyleyenler de oldu. Her gün televizyonlarda, gazetelerde eşlerini aldatan kadınların haberlerini görüyoruz. Bundan çok daha fazlası haber bile olmuyor, kimse bilmiyor çünkü. Ve bunun da en büyük sebebi cinsel tatminsizlik…)

(Kadınların cinsellik konusunda bilinçlenmeleri çok önemli. Ben danışmanlık yaparken bunun içine cinsel danışmanlığı da katıyorum. Seks konusunda kadınları bilinçlendirmeyi kendime düstur edindim uzun zaman önce. Dediğim gibi ben evliliklerin temelinde cinselliğin yattığına inanıyorum. İnsanın en temel içgüdüsüdür cinsellik. Hayvanlar için de bu böyledir ama biz hayvanlar gibi üremek için değil zevk almak için yapabiliyoruz bunu. Benim de yapmak istediğim, kadınlara öğretmek istediğim cinselliği sadece üremek için yapılan bir eylem olmaktan çıkarmak gerektiğidir. İnanır mısınız senelerdir evli oldukları halde kocalarının cinsel organlarına dokunmayan pek çok kadın gördüm şimdiye kadar. Gecenin bir vakti, çocukları uyuduktan sonra karanlıkta birbirinin yüzünü bile görmeden yorganın altında ilişkiye giriyorlar. Onlara hangi pozisyonda ilişkiye girdiklerini soruyorum, nerdeyse hepsi klasik pozisyonda ilişkiye girdiklerini söylüyor. Peki, sen bundan hoşlanıyor musun diye soruyorum, yüzleri kıpkırmızı oluyor. Başka türlüsü gelmiyor akıllarına çünkü…)

(Onlara kocanızla hangi pozisyonda birleşmek istediğinizi söyleyin diyorum, hangi pozisyondan zevk aldığınızı söyleyin diyorum. Kocalarınızın bir kadın olarak sizin de istekleriniz olduğunu, hoşlandığınız veya hoşlanmadığınız şeyler olduğunu bilmesini istiyorsanız bunu onlara söyleyin diyorum. O zaman dilleri yavaş yavaş çözülmeye başlıyor. Bana söylediklerinizi gidin kocanıza da söyleyin diyorum…)

(İçlerinde marjinal tipler de çıkmıyor değil. Misal bir adam karısını başka bir erkekle ilişkiye girerken izlemek istediğini söyleyip baskı yapıyormuş. Kadın orta yaşlı 2 çocuk annesi kapalı, çok hanım, çok düzgün bir kadın. Yani dışardan baktığınızda hiç aklınıza gelmeyecek bir şey bu. Bana Simge Hanım kafayı yemek üzereyim, kocamın baskılarından sıkıldım, böyle bir şeyi kabul edemem, boşanmak istiyorum ama boşanınca ne yaparım nasıl geçinirim bilmiyorum dedi. Kendini çok çaresiz hissediyordu. Hali vakti epey yerinde, zengin bir kadındı ama hayatı boyunca hiç çalışmamış, para nasıl kazanılır bilmeyen bir kadındı…)

(Ne yapmalıyım diye sorunca bunu kabul etmesini ama kesinlikle gizli tutması gerektiğini, ilerde felaketle sonuçlanabilecek bir durum yaratmamaları gerektiğini söyledim. Biliyorum size bu söylediklerim çok inanılmaz görünüyor olabilir ama böyle bir durumda kadının evliliğini kurtarabilmesinin tek yolunun bu olduğunu gördüm ve başka da bir yol önermemin doğru olmayacağını anladım. Kadın aylar sonra geldi. Kocasının tavsiye ettiği, kendisinin de tanıdığı bir adamla birlikte olurken kocasının kendilerini izlediğini söyledi. Ve bilin bakalım sonuç ne oldu? Evlilikleri mutlu bir şekilde devam ediyor. Maalesef dinimizin, törelerimizin yasakladığı şeyler gün geliyor bir evliliğin kurtulmasını sağlıyor. İnsanoğlu söz konusu cinsellik olduğunda tüm yasakları bir kenara atıyor çünkü…)

(Bütün bu olumsuz şeyler bir araya gelince de tatminsizlik başlıyor. İnsanın içini yiyerek büyüyen bir kurt gibi aynı, her geçen gün büyüyor. Erkeklerin cinselliği sadece eşleriyle yaşaması gibi bir durum olmadığı için onlar açısından durum biraz daha kabul edilebilir. Az önce dediğim gibi adam karısından senelerce ters ilişki istemiş ama karısı olmaz demiş. Kadın böyle tepki verince ne oluyor adamın gözü dışarıya kayıyor. Karısından alamadığını dışarda arıyor. Oysa cinsellik parayla değil sevgiyle yapılması gereken bir şey. Birbirini seven kadın ve erkeğin birleşmesi kadar güzel bir şey var mı?)

(Kadınlara da bunu söylüyorum işte. Bir adamın gözü dışardaysa bunun sebebi çok büyük oranda karısıdır. Kocalarına saygılı davranmalarını, ağırbaşlı davranmalarını söylüyorum onlara. Kocalarınızla konuşun, iletişim kurun onlarla diyorum. İletişimin yarısı ağızla, gözle yapılıyorsa kalan yarısı da cinsel organlarla yapılıyor diyorum. İnanın ilk başta hepsi bu dediklerimden dolayı kızarıp bozarıyor. Benden nefret ettiklerini bile fark ediyorum bunları söylediğim için. Ama sonra hepsi mutlu mesut bir şekilde geliyor, Allah senden razı olsun diyor, sayende evliliğim kurtuldu diyen çok oldu şimdiye kadar…)

(Sizinle de cinsellik konuşmamın sebebi bu. Aranızdaki yaş farkı nedeniyle iletişim probleminizin olduğunu görüyorum ve kıskançlık da var tabii. Son derece doğal bunun olması. Bunu garipsemiyorum. Kocanız cinsel yönden güçlü bir erkek, anlattıklarınızdan bu çıkıyor. Aynı şekilde siz de seks yönünden deneyimli bir kadınsınız, bu sizin için büyük bir avantaj. Bunu daha da ilerletin. Kocanıza beraber olabileceği genç bir kadın bulun, inanın bunu yaptığınızda size olan sevgisi ve ilgisi daha da artacaktır…) dedi.

“Kadın sana bunları mı anlattı yani?” diye sordum yan gözle bakarak. Refiye’nin yüzü kızarmıştı bunları söylerken. Soruma cevap vermek yerine başını öne eğip susmayı tercih edince, “Ulan ne iş Allah aşkına!” dedim şaşkın şaşkın.

Artık eve yaklaşmıştık. Bu konu hakkında daha fazla konuşmadık. Refiye ilerdeki marketin önünde durmamı söyledi. “Çocuklara hediye alacağımı söyledim ama kadın bende akıl bırakmadı, şu marketten en azından çikolata falan alayım…” deyince, “Ben de geleyim mi?” dedim. “Yok canım, ben hallederim!” diyerek indi.

Simge Hanım Refiye’nin dediği gibi kafayı cinsellikle bozmuştu. Refiye ile aramda yaşadığım sorunun ana kaynağı olarak cinsel hayatımızı gördüğü belliydi. Gerçekteyse böyle bir sıkıntımız yoktu, her iki karımla da mutlu bir cinsel hayatım vardı.

Ama düşününce bakire bir kızla evlenmemiş olmanın bende bir sorun yarattığını söylemesi doğru gibi görünüyordu. İki karım vardı, ikisini de çok seviyordum, onlar da beni çok seviyordu ama ikisi de kocaman çocukları olan dul kadınlardı. Üçüncü eşim olacak Elif de öyleydi. Evlenen arkadaşlarımın tümünün karısı bakire kızlardı. Her birinin beline bakireliklerini simgeleyen kırmızı kuşak bağlanmıştı. Oysa benim böyle bir durumum olmamıştı ve bu gidişle de olacak gibi görünmüyordu. Simge Hanımın doğru söylüyor olabileceğini o an anladım.

Camı açıp bir sigara yaktım. Bakire bir kızla evlenemeyecek miyim ben diye sordum kendi kendime… Benim kaderim bu şekilde mi yazılmıştı yoksa… Arkadaşlarım gerdek gecelerinde daracık bakire amları sikerken ben yarak yemekten çuval gibi olmuş amların içinde gezdiriyordum yarağımı… 17-18 yaşında kızlarla evlenen arkadaşlarım vardı… Ama benim her iki karım da 40 yaşından büyüktü… Oysa daha 30 yaşındaydım… Gençliğimin en verimli zamanındaydım…

Kafam bu düşüncelerle doluyken arka kapı açıldı. Refiye elindeki poşetleri koltuğa koyarken kendisi de arka koltuğa oturdu. “Eve de bir şeyler aldım!” dedi gülümseyerek. “Hayırdır, dalgın görünüyorsun?” dedi elini omzuma koyarken. Elini tutup öptüm, “Ha yok canım, bir şey yok!” dedim. “Kadının söylediklerini mi düşünüyorsun?” diye sordu merakla. Aynadan baktım yüzüne, vereceğim cevabı bekliyordu. “Evet, kadın haklı!” dersem alınacağını düşündüğüm için, “Boş ver, bence manyağın teki o kadın!” dedim ama beklentimin aksine Refiye, “Ben öyle düşünmüyorum!” dedi.

“Nasıl yani?” dedim arabayı çalıştırıp eve doğru giderken. “Bence kadın ne kadar tuhafımıza gitse de doğruyu söylüyor. Ben de Özlem de sana göre yaşlı kadınlarız. Ne kadar sekste deneyimli olsak da genç bir kızın yerini tutamayız. Kadın bana kalırsa çok haklı. Bu gidişle bakire, genç bir kızla evlenmen zor görünüyor. Annen teyzenin kızından bahsediyor. O bizden genç ama sana göre gene yaşlı kalıyor, iki de çocuğu var. Simge Hanım bence bizdeki problemi şıp diye buldu ve dediği gibi senin genç bir kızla birlikte olmanın en doğrusu olduğunu düşünüyorum. Seni çok seviyorum, senin iyi olman, mutlu olman dünyadaki her şeyden daha değerli benim için. O nedenle itiraz etme sakın. Kadının dediğini yapacağım üstelik sadece genç değil bakire bir kız bulacağım sana!” dedi. Refiye’nin bu sözleri üzerine bir şey diyemedim çünkü eve gelmiştik. Ama mutlu olmadım dersem yalan olacaktı.

Koltuktaki torbaları alırken aklıma bagajdakiler geldi. Refiye ile kavga ettiğimiz gün alışverişe ait torbalar bagajda kalmıştı. Üstelik bana verdiği içi para ve altınlarla dolu çanta da halen bagajdaydı. Bagajın kapağını açınca Refiye, “Bunlar ne?” diye sordu şaşkınca. “Geçen alışveriş yaptık ya, sonra sen beni evden kovdun, hatırladın mı?” dedim takılarak. “Deli deli konuşma!” dedi sinirle. Torbaları alınca altından bana verdiği çanta göründü. “Hiii!” diye bir ses çıkardı. “Sen bunu burada mı tutuyorsun?” diye sordu yüzüme bakarak. “Evet, başka yer mi var?” dediğimde, “Ver şunu, yukarda kasaya koyarım!” dedi.

Asansörde, “Sen dediklerinde ciddi misin?” diye sordum. Refiye hangi konudan bahsettiğimi bildiğinden, “Çok ciddiyim, kadının söyledikleri ilk başta saçma görünse de düşününce haklı olduğunu anlıyorsun. Kadının ne kadar meşhur olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum çünkü gerçekleri söylüyor!” dedi yanıt olarak. Sonra da dudaklarıma bir öpücük kondurdu. Ellerimde torbalar olduğu halde ince siyah feracesinin üstünden dolgun götünü avuçladım sıkıca.

“Azdın mı?” dedi beyaz dişlerini göstererek. “Hem de çok, şu asansörde seni domaltıp sikmeyi çok isterdim!” dediğimde Refiye gülerek, “Şimdi değil ama belki bir gün onu da yaparız!” dedi…

[Osman]

Ah Bu Töreler Seks Hikayesi! Tüm Bölümleri

18+ YASAL UYARI:
Ah Bu Töreler Seks Hikayesi sitesi 18 yaşından büyükler içindir! 18 yaşından küçük iseniz
ve bulunduğunuz ülkede Seks Hikayesi okumak kanunen yasak ise, bu siteyi derhal terkediniz!