Ah Bu Töreler Seks Hikayesi! (56)

Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 56. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)

Demek ki ben karımı sikerken yengem kapının arkasında durup bizi izlemiş, dinlemişti. Şimdi de gelmiş gene sikişip sikişmediğimizi öğrenmek istiyordu. Az sonra yengem yatak odasından ses gelmediği için gitti, gölgesi kayboldu. O ara karımın kolumun altındaki başını alıp yastığa koydum. Uyanacak gibi görünmüyordu. Yataktan kalkıp salona geçtim. Banyonun ışığı yanıyordu. Yengemin yattığı odanın kapısı aralıktı gene.

Banyonun kapısının önüne geldim. İçerden duşun sesi geliyordu, gecenin bu vaktinde yengem duş alıyordu. Sessizce yattığı odaya girdim. Yengemin açık sarı, önü dantel işlemeli koca sutyeni Esra’nın sandalyesine asılıydı. Meme uçları sutyende derin bir iz bırakmıştı. O sırada gözüm yatağın altında, yerde duran çamaşıra takıldı. Alıp bakınca bunun koyu mavi, kenarları dantelli, saten bir külot olduğunu anladım. Demek yengem bunu giyiyordu. Saten külot elimde yağ gibi kayarken bunun yengemin koca götünün yarısını bile kapatamayacağını biliyordum. Bunu Özge giyse anlardım ama yengemle Özge’nin götü arasında dağ kadar fark vardı. Külotu burnuma götürdüm, hafif bir sabun ve parfüm kokusu ile beraber yengemin amının kokusu sinmişti üzerine. Köyde paçalı don giyen yengem, parayı bulunca saten, küçük külotlar giymeye başlamıştı anlaşılan.

Saten külotu aldım ve yarağıma sürttüm daha sonra. Yumuşak, kaygan kumaşı yarağımı hareketlendirmeye yetmişti bile. İçimde külot olmadığından yazlık ince pijamamın altında kabaran yarağım olduğu gibi belli oluyordu. Külotu yerine bıraktım. Yengem bizi izledikten sonra herhalde kendisinin de cenabet olduğunu düşünüp duşun altına girmişti. Yada yengem kendini tatmin etmiş olabilir miydi?

Yılların köylü karısı, dayım öldükten sonra töre gereği senelerce Almanya’da yaşamış bir adamla evlenmişti. Adamın bir kızı vardı ve tüm mirası yengemle kızına kalmıştı. Odadan çıkıp salonun camlarından birini açtım ve bir sigara yaktım. Salondaki küçük abajuru açtım. İçeri dolan serin hava beni üşütse de sigaramı içiyordum. O sırada arkamdan bir sesin, “Osman, sen daha yatmadın mı?” sözünü işittim. Yengemdi bu, geriye döndüğümde karımın bornozlarından birine sıkıca sarılmış, saçına da bir havlu atmış haldeyken gördüm onu. Yengeme, “Sen niye banyo yaptın?” diye sorduğumda, “Ay, çok sıcak, yatamıyorum bir türlü!” dedi. O sırada gözlerinin bir aşağı bir yukarı hareketini görüyordum. Pijamamın altında belli olan kabarık yarağıma bakıyordu.

Yengem, “Sen de mi yatamadın yoksa?” diye sordu. “Yatamadım, karımın başı ağrıyordu, onu zar zor yatırabildim, ama bu sefer de benim uykum kaçtı!” dedim yalandan. Yengem, “Vah zavallıcık, ee bütün gün yoruldu tabii!” dedi. Kendisi de yalan söylüyordu. Karımla çatır çatır sikiştiğimi iyi biliyordu çünkü. Yengem, “Bana da versene bir tane!” diyerek bir sigara istedi. Yanıma gelince sigara uzatıp yaktım. Onun sigara içtiğini bilmiyordum. Bornozlu haliyle yanımda durmaktan çekinmiyordu. Ona baktığımı sezince biraz utandım. Yengem, “Sen de benim evladımsın, ben böyle yanında duruyorum diye çekinme!” dediğinde rahatladım biraz.

Yengem benimle dedikodu yapmaya başladı, “Osman, bu senin karının yaşı geçmiş, herhalde ondan doğuramıyor bir türlü!” dedi. Sonra konuyu değiştirip devam etti, “Rahmetli kocamdan bana epey para kaldı, sen de biliyorsun. Üvey kızımla bana kaldı. Üvey kızım Almanya’da yaşıyor. Önümüzdeki hafta buraya gelecek tatil için. Aslında buraya yerleşmek istiyor. Paranın hepsini bana yedirmek istemediği için böyle istediğini biliyorum gerçi!” dedi sonra. Ben hepsini sessizce dinliyordum.

Yengem devam etti anlatmaya, sigarasından derin nefesler çekmeye de devam ediyordu. “Kızımla ben bir iş kurmak istiyoruz. Ama ne yaparız bilmiyorum. Sen bize bir yol göstersene. Belki ortak olursun. Ben bu yaştan sonra ne yapayım bu kadar parayı?” dedi. “Tamam, bakarız!” dedim. Onun bu konuşmaları beni rahatsız etmişti. Sürekli son kocasından bahsediyor, dayımın adını bile ağzına almıyordu. Ne de olsa son kocası çok zengindi.

Yengem, “Sen benim evime bir kere bile gelmedin, yarın beni evime sen bırak, bir kahvemi içersin hem de. Bir de şu iş meselesini konuşuruz!” dedikten sonra, “Hayırlı geceler!” diyerek yattığı odaya gitti. Ben de camı kapatıp karımın sıcak yatağına girdim…

Ertesi gün akşama doğru Mualla’nın dediği internet sitesi geldi aklıma. Kâğıt pantolonumun cebindeydi. Şansıma gene aynı pantolonu giymiştim. Adını hiç bilmediğim yabancı bir siteydi bu. Özge dün akşamdan beri benimle konuşmamıştı. Sabahta işe benimle gelmemiş, benden sonra tek başına gelmişti. Sabahtan beri odama girmiyordu. Dilber de diğer çalışanlarla lak lak yapıyordu. Fırsatını bulmuşken şu siteye bir bakayım dedim.

Sayfayı yazıp girdim. Ama daha ilk anda karşıma üye olmam gerektiğini yazan bir yazı çıktı. İngilizcem çok iyi olmasa da olsa bunları anlayabiliyordum. Mualla’ya güvenerek tıkladım. Gerçek isim istenmediğinden kendime başka bir isim seçtim. Yaşım, boyum, kilom, medeni halim, eğitimim vs. bir sürü şeyi doldurdum. Sadece resim eklemem gerekliydi. En sonunda da ödeme sayfasına geldim. Kadınların üye olması bedavayken, erkeklerin üye olması paralıydı. Aylık, üç aylık, altı aylık ve yıllık üyelik olduğu yazıyordu. Aylık üyelik bile 35 Euro idi. Aylık üyeliği tıkladım ve kredi kartı bilgilerimi girerek ödemeyi yaptım. Mail adresime onay linki geldiği yazıldı. O işlemi de yaptıktan sonra sonunda siteye üye olmuştum.

Burası binlerce kadın ve erkeğin üye olduğu bir arkadaşlık ve seks sitesiydi. Canlı kamera şovları yapan kadınların linkleri yanıp sönüyordu devamlı. Ne yapacağımı bilmiyordum. O ara Mualla kendisini aramam gerektiğini söylemişti, onu hatırladım. Bana verdiği kâğıdın altında cebi de vardı. Aradım. Az sonra açtı, durumu anlattım ona. Mualla kullanıcı ismimi istedi sadece ve “Bekle, sayfada kal!” diyerek kapadı telefonu.

Biraz sonra ekranımda benimle arkadaş olmak isteyen memelerini avuçlamış resmi olan bir kadının linki belirdi. ‘Evet’ veya ‘Hayır’ demem isteniyordu. Evet’i tıkladım, karşımda bilgisayarının başında oturan Mualla vardı. Onun kamerası açık olduğundan görebiliyordum onu. Kırmızı bir ip askılı bluz giymişti, saçlarını açık bırakmıştı. Memelerinin çatalı meydandaydı. Bir süre havadan sudan yazıştık. Mualla bana, “Bu siteye Türkiye’den üye olan çok insan var. Üye olan kadınların pek çoğu buradan para kazanıyor. Canlı kamera şovları yapıp, soyunuyorlar. Kadın ne kadar çok izleyici çekerse o kadar çok para kazanıyor. Kimisi de kocasıyla birlikte şov yapıyor!” dedi.

“Sen de yapıyor musun?” diye sordum. “Yapıyorum, ama yabancılar hariç kesinlikle yüzümü göstermiyorum. Ben emekli bir öğretmenim, tanıyanlarım çıkabilir. Buraya üye olan bizim memleketin kadınlarının arasında evli barklı, çoluk çocuk sahibi olanlar var. Evlerine yardım için bunu yapan çok kadın var. Kocası işsiz olanlar falan bir sürü kadın var. Ha, bazıları fahişelik yapmak için burayı kullanıyor. Onlar ayrı, onların derdi yarak yemek. Ama kendini ifşa edince hayatı tehlikeye girecek çok kadın, kız var. Sen bile görünce çok şaşıracaksın kimlerin olduğunu!” dedi.

Çok merak etmeye başlamıştım. O ara Mualla’nın kamera karşısında yaptıklarını da görüyordum. Bana, “Bak şimdi!” yazdıktan sonra sandalyesinden kalktı ve kameranın göreceği şekilde odanın ortasına geldi. Kendi kendine dans etmeye başladı. Altında uzun, siyah bir tayt vardı. Önce bluzunu çıkardı. Koca memeleri sutyen giymediği için ortaya çıktı. Memeleri yaşından dolayı sarkmıştı. Mualla onları sıkıp, yoğurmaya başladı. Memelerini tutup kaldırarak meme uçlarını emiyordu. Daha sonra altındaki taytı çıkardı. İçinde siyah bir tanga vardı. Tanga götünün arasına iyice girmişti. Beyaz göt yanaklarını sıkıp yoğuruyor, hafif hafif tokatlıyordu onları. Derken tangayı da çıkardı. Kameraya biraz daha yaklaşarak domaldı. Kılsız amı ile hafif kıllı göt deliği açığa çıkmıştı. Mualla kameranın karşısında götünü sağa sola sallayarak amını parmaklıyordu şimdi.

Bütün bunları yapması 1-2 dakika sürmüştü. Derken yeniden sandalyeye oturup, “Beğendin mi?” diye yazdı. Ben de, “Evet!” dedim. “İşte böyle, normalde bizim erkeklere kesinlikle yüzümü göstermem, ama seni ben davet ettim zaten buraya. Hem beni sikmeni istediğim için vücudumu da görmeni istedim!” diye yazdı. O ara yarağım pantolonumu çok fena zorluyordu. Mualla bu işte usta olmuştu anlaşılan. Bir şey demeden sandalyeden kalkıp kayboldu. Az sonra elinde kocaman bir plastik yarakla geldi tekrar, “Bak şimdi!” diye yazıp kameranın karşısına geçti. Yatağa uzandı ve elindeki yarağı tutup amına sürttü birkaç sefer. Sonrasında koca yarağı yavaş yavaş amına sokmaya başladı.

İnlediğini görüyordum, ama diğerleri duyabilir diye sesi açamıyordum. Mualla karşımda canlı canlı amına plastik bir yarak sokuyordu. Yarağı amına kimi zaman hızlı, kimi zaman yavaş yavaş sokup çıkardı bir süre. Belki 5-6 dakika geçmiştir böyle. En sonunda belini bir indirip bir kaldırarak ve vücudunun her yeri titreyerek boşaldı. Kamera sayesinde canlı olarak izlemiştim bu şovu.

Mualla tekrar bilgisayarın başına geçti, “Bu şekilde şov yapıyorum, erkekler de bana para veriyor. Nasılım?” deyince, “Çok güzel!” dedim. “Bu daha bir şey değil, devamını sen gelince görürsün. Gerçek bir yarağın yerini hiçbir şey tutmuyor ama!” dedi, sonra da plastik yarağı gösterip, “Gerçek bir yaraktan tek eksiği bir ruhunun olmaması!” dedi sonuna gülücükler koyarak. “Mutlaka bir resim ekle, yoksa kadınlar sana bakmaz!” diye de ekledi.

Mualla kamerasını kapatıp çıktığı zaman yarağımdan akan zevk sıvıları külotumu ıslatmıştı iyice, nerdeyse pantolonumdan belli olacaktı. Artık eve gitme vakti de gelmişti. Özge’yi beraber gitme konusunda zar zor ikna edebildim. Ama yol boyunca benimle konuşmadı. Eve geldiğimde karım hızlıca hazırladı sofrayı. Özge’ye vurduğundan dolayı pişmandı, ama kızı bunu unutacak gibi değildi. Yemeğimi yerken annem geldi ve “Yengeni eve götürecekmişsin!” dedi. Dün gece ona söz verdiğimi hatırladım.

Son lokmamı ağzıma atıp yengemle arabaya atladık. Evine ilk defa gidecektim. Eski köylü karısı yengem şimdi şehirli olup çıkmıştı. Ağır bir parfümden bolca sıkmıştı üstüne. Hafiften makyaj yapmıştı üstelik. “Hayırdır yenge, randevun mu var, böyle süslenmişsin?” dediğimde, “Yok evladım, ne randevusu, her zamanki halim!” dedi yan gözle bana bakarak. Demek her zamanki hali buydu, eğer öyleyse yengem üçüncü kocayı bulmakta gecikmeyecekti. Yaşına göre giyinmiyordu yengem, o kesindi. Başında pahalı olduğu belli olan desenli ipek bir türban, üzerinde vücuduna dar gelmiş uzun kollu bir bluzla, dizlerinin altına gelen pileli siyah bir etek giymişti. Dün benden gizlediği beyaz baldırları şimdi meydandaydı. Ayağında da alçak topuklu siyah bir ayakkabı vardı.

Yengemin evi, 5-6 blokluk lüks bir sitedeydi. Zaten ölen kocası müteahhitti ve bu siteyi de kendi yapmıştı. Yengem 5 katlı binanın en üst katında tek başına yaşıyordu. Yengem önümde topuklu ayakkabısı nedeniyle götü bir sağa bir sola sallanarak yürüyor, bana yol gösteriyordu. Elimde onun küçük çantası vardı. Asansöre binince ağır parfümünü daha yoğun hissettim. Yengemin memeleri vücudunun önünde balkon gibi duruyordu. Ve o koca balkon şimdi küçük asansörde beni sıkıştırıyordu. Acaba içinde gene saten külot mu vardır diye tahmin yürütüyordum.

Yengem kapıyı açınca girdik içeri. Burası Refiye’nin evi gibi iki katlıydı, ama ondan çok daha lükstü. Yerler pahalı granitti, salonda kocaman büyük bir avize vardı. Gözüme köşedeki Amerikan bar ilişince şaşırdım. Yengem, “Rahmetli kocam akşamları bir iki tek atardı mutlaka. Burayı da onun için yaptırmış!” dedi. Baktığımda barın içinde pek çok içki şişesi vardı. Viski, konyak, votka, cin, rakı… Rahmetli enişte iyi içiciymiş dedim kendi kendime. Yengem, “Senin içki içtiğini biliyorum. İstersen doldur kendine bir şeyler!” dediğinde çok sevindim. “Alman damadım geldiği zamanlarda alıyor içkileri!” diye de ekledi.

Kendime duble bir viski doldurdum. Yengem içeri geçti, tekrar geldi salona, “Ay çok yoruldum!” dedi. Ben barda oturmuş viskimi yudumlarken, yengem karım hakkında konuşmaya başladı. Onu çekiştiriyordu. KArımın benim için yaşlı olduğunu, beni mutlu edemediğini, çocuk doğuramadığını söyleyip durdu. Hatta bir ara hızını alamayıp karım hakkında ‘Orospu’ deyince benim tepem attı. “Ne orospuluğunu gördün karımın?” diye sordum. Kızdığımı görünce savunmaya geçti bu kez.

Viskimi bitirmiştim. Boğazım acıyordu, ama kendime bir kadeh daha doldurdum. Viski etkisini göstermeye başlamıştı. Birkaç sefer bağırdım kendisine. Yengem, “Sen bana karşı böyle değildin, beni çok severdin. Ben de seni oğlum gibi gördüm hep. Niye böyle davranıyorsun bana? Ben sana ne yaptım? Ben dayının emanetiyim!” dediğinde, “Sen o emanete ihanet ettin!” dedim sinirle.

Yengem yeniden evlenmesini kastettiğimi zannederek bana bununla ilgili şeyler anlatmaya başladığında, “Onu demiyorum, muhtarı anlat sen bana, muhtarı!” dedim kızgınlıkla. Yengem bunu duyunca bir anda kıpkırmızı oldu. Beyaz yanakları nar gibiydi. Bir şeyler söylemeye çalışsa da başaramıyordu. Yıllar sonra içimde taşıdığım sırrı açığa vurmuştum. Ben de ne diyeceğimi bilemedim ilk başta, ama sonra aklıma geldiği gibi konuşmaya başladım. Muhtarla ve sonrasında Kerim’le yaptığı sikişleri gördüğümü söyledim. Yengem ağlamaya başlamıştı. Bense ona ağzıma geleni söylüyordum.

Bir süre sonra yengemin ağlamaları azaldı. Bana, “Kimseye söyledin mi bunları?” diye sordu. “Korkma, benden başka bilen yok!” dedim. Cevabım onu rahatlattı mı bilmiyorum. Israrla bunu neden yaptığını sordum. Sonunda ağlayarak anlatmaya başladı:

“Muhtar gençliğinde bana aşıktı, beni birkaç defa istedi, ama babam vermedi ona. İşi gücü olmayan serserinin biriydi o zamanlar. Sonra beni dayına verdiler. Ben dayını çok sevdim. Muhtar ben evlenince çalışmak için Almanya’ya gitti. Bizim köyden bir kızla evlendi, onu da götürdü Almanya’ya. Senelerce orada kaldı, sonra köye dönünce onu muhtar seçtiler. Almanya görmüştü nede olsa. Bana karşı ilgisini kaybetmemişti. Ben de ona karşı boş olmadığımı anladım. Köyde herkesten farklıydı. Başka memleket görmüş olması onu çekici yapıyordu. Dayınla aram iyi değildi. Ben çocuk doğuramayınca benden soğumuştu. Gönlüm muhtara kaydı. Onunla buluşmaya başladım. Birkaç kez birlikte olduk. Sonra muhtar beni tehdit etmeye başladı. Ben onu sevmiştim hâlbuki. Beni erkeklere pazarlamaya başladı. Kabul etmezsem herşeyi kocama anlatacağını söylüyordu. Mecburen dediklerini yaptım. Onu tanıyamamışım demek ki. Kendisi trafik kazasında ölünce kurtuldum ondan. Senin anlattığın gibi değil!” dedi ağlamasını sürdürerek.

Yengemin Almancı aşkı öncelere dayanıyormuş demek ki. Anlattıkları belki gerçek olabilirdi, ama beni tatmin etmiyordu. “Yalvarırım, kimseye söyleme, aramızda kalsın. Ne istersen yaparım, kimseye söyleme. Ben o zaman işlediğim günahları halen düşünüyorum. Vicdan azabı çekiyorum. Bana bunu yapma. Kimseye söyleme, ne olur…” diyerek konuşup durdu. Ben de, “Bu zamana kadar kimseye söylemediysem, bundan sonra da söylemem!” dedim.

Yengem o ara yaşına aldırmadan koltuktan kalktı, dizlerime kapandı. Bir taraftan ağlıyor, bir taraftan, “Yalvarırım, kimseye söyleme!” deyip duruyordu. Bu hali açıkçası içimi sızlattı. Onu omuzlarından tutup kaldırdım. Yengem yaklaşık 1.70 boyunda ve yapılı bir kadındı. Onu kaldırmak zor oldu benim için biraz. Yengemin vücudunda sanki hiç enerji kalmamıştı onu ayakta tutacak. Bıraksam yere yığılacaktı. Koltuğa oturttum yeniden. Sinirimden elim ayağım titriyordu. Bir sigara yakıp salonda gezinmeye başladım. Belki de hiç söylememeliydim diyordum kendi kendime. Ama artık yapacak bir şey yoktu.

Yengem de bir süre sonra sakinleşti, artık ağlamıyordu. Bir taraftan viskinin etkisi, bir taraftan yengemin görüntüsü, Mualla’nın yaptığı şov aklım karıştı. Koltuğa, yengemin yanına oturdum. Yengem başını omzuma koydu, iri memelerini hissediyordum. Sürdüğü ağır parfüm, yanaklarımı okşayan ipek türbanı derken elimi omzuna attım, omzunu okşamaya başlamıştım. Yuvarlak omuz başlarını, tombul kollarını okşadım bir süre.

Yengem bir ara hafifçe doğruldu, elimi omzundan çekmeye çalıştı ama ben engel oldum. “Osman ne yapıyorsun, kendine gel!” demeye başladı yengem. Ama benim durmaya niyetim yoktu. “Ulan elin adamına veriyorsun, bize gelince de Osman kendine gel diyorsun, yaşlı orospu!” diyerek suratına bir tokat attım. Yengem neye uğradığını şaşırdı bir anda. Kızarmış yanağını tutarken ellerimi bluzuna attım ve bütün gücümle iki yana çektim. Bluz ‘Cartt’ diye ortadan yırtılınca, beyaz karnı ve göbeği çıktı ortaya. Bağırmasın diye bir elimle ağzını kapadım. “Ben o sırrı senelerce taşıdım içimde, şimdi de sen bu sırrı taşıyacaksın!” diyerek, diğer elimi çıplak karnında gezdirmeye başladım.

Yengem yaşlı ve yalvaran gözlerle bana bakarken, ben aklımda onu nasıl sikeceğimin hayalini kuruyordum. Elimi ağzından çektiğimde bağırmadı. Sadece fısıldar gibi yalvaran sözler söylüyordu. Ama artık onu duyacak, dinleyecek durumda değildim. Elimi pileli eteğinin altından soktum, etli kalçasını avuçladım. 59 yaşında bir kadındı, ama buna rağmen halen bir erkeği azdırabilecek haldeydi. Yüzünde, alnında, dudaklarının üzerinde beliren kırışıklar çekiciliğinden birşey kaybettirmiyordu. Bir elim memelerinde, diğeri kalçasındaydı. Ağırlığımı veriyordum üzerine. Yengem ne kadar itiraz ederse etsin, elinden başka birşey gelmiyordu.

Sutyenin içinden soktum sol elimi. Memelerini avuçladım, etli ve büyük meme uçlarını hissettiğimde yarağım pantolonumu delecekti nerdeyse. Ayağa kalktım ve soyunmaya başladım. Yengem çaresizce bana bakıyordu sadece. Çırılçıplak kaldığımda yüzünü yana döndü, ama bundan kaçışı olmayacağını biliyordu. Soyunmasını istedim. Yine itiraz etti, yalvarıp yakardı. Sağlam bir tokat attım suratına, koltuğa kapaklandı. Artık o da anlamıştı.

Ayağa kalktı, sonra, “Burada olmaz!” dedi ve önümden yürümeye başladı. Merdivenlerden çıkarak beni üst kattaki yatak odasına götürdü. Kocaman bir odaydı burası, ortada büyük bir yatak, yan duvarda aynalı büyük bir dolap vardı. Yengem soyunmaya başladı. “Bu yaptığın çok günah!” diyordu sürekli. Gene aynı saten külotu ve sutyeni giymişti. Ben de, “Sen dayımı boynuzlarken günah değil miydi?” dedim.

Yengem az sonra çırılçıplak karşımdaydı. Amında çok az kıl vardı, vücudu beyazdı. Memeleri iriydi, ama yaşından dolayı sarkmıştı. Yatağa uzanmasını istedim. Yatağa sırt üstü uzandı, elleri iki yanına serbest bırakmıştı. “Muhtarla sikişirken çok ateşliydin, şimdi buz gibisin!” dediğimde sessiz kaldı. Yanına uzandım ve memelerini emmeye, öpmeye başladım. Meme uçlarını içime çekip, ısırdım uzunca bir süre. Yarağım inişe geçmişti anlamadığım şekilde. Ben de vücudunu uzun uzun öptüm bu yüzden. Karnını, göbeğini, omuz başlarını, yanaklarını, kırışık dudaklarının kenarını… Her yerini uzun uzun öptüm, emdim, yaladım.

Yengem ses etmeden aynı şekilde yatıyordu. Sıra amına gelmişti. Kadınların amının yalanmasından büyük zevk aldıklarını ben yengemden öğrenmiştim. Yani bu konuda benim öğretmenim oydu. Şimdi öğretmenimin etli, büyük ve sarkık dudaklı amını emiyordum. Amındaki azıcık kıl yarı yarıya ağarmıştı. Amının içine dilimi soktuğumda sıcaklığını hissettim hemen. 59 yaşındaydı, yatakta buz gibi yatıyordu, ama amı çöl sıcağı gibi yakıyordu dilimi.

Yarağımdaki hareketsizlik amına iyice yumulmamı sağlamıştı. Dilimi koca amının içinde gezdiriyordum. Parmaklarımla araladım amını ve ortaya çıkan diline dokunmaya başladım dilimle. Yengemin soğukluğunun gitmeye başladığını, amının sıcaklığının tüm vücuduna yayıldığını hissetmeye başladım. Yengem bacaklarını dizlerinden kırarak kendine çektiğinde ben de rahat etmiştim.

Biraz sonra da elleri saçlarımda gezinmeye başlamıştı. İnleme sesleri gelmiyordu, çok sessizdi, ama saçlarımı uzun uzun okşuyordu. Zevk alıyordu o da. Amını yalamayı bıraktım. Yengemle gözlerimiz kesişti o anda. Ne yapmak istediğimi biliyordum. Üzerine oturdum yengemin, henüz yeni yeni kalkmaya başlayan yarağımı memelerinin arasına soktum. Yengem iki memesini tuttu, yarağım koca memelerinin arasında kalmıştı. Memelerinin arasında kalan o boşlukta yarağımı ileri geri hareket ettirmeye başladım. Belli ki yengem bunu daha önce de yapmıştı. Hiç ses çıkarmadan, konuşmadan sadece işini yapıyordu.

Memelerinin yumuşaklığı yarağımı kaldırmaya yetmişti. Birkaç sefer daha yaptıktan sonra üzerinden kalktım. Yarağım, yengemin başının hemen yanındaydı şimdi. Yengem yatakta hafifçe dönünce yarağımı ağzına alacak konuma gelmişti. Kafasına ufak ufak dil darbeleri atmaya başlamasıyla birlikte vücuduma bir sıcaklık yayıldı. Çok hoşuma gidiyordu. Kısa süre sonra yengem yarağımı daha güzel bir şekilde yalamaya başlamıştı. Emiyor, dilini kafasında gezdiriyordu. Bir eli taşaklarımda, diğeri kalçalarımda geziniyordu.

Yarağım kazık gibi olmuştu. Artık bir an önce amına girmek istiyordum. Yarağımı bir hışımla çektim ağzından ve belinin altına bir yastık koydum. Bacaklarının arasına girdim ve ayak bileklerinden tutarak kaldırdım bacaklarını. Sessiz duran yengem, “Ağhh, anacım, Osman ben de romatizma var, böyle yapma!” dese de onu dinlemedim. Bacaklarını havaya olabildiğince kaldırdım ve omzuma attım. Yengem acı çekiyordu, ama bir süre sonra sesi azaldı.

Uzun boyunun avantajını yaşıyordum. Ayakları başımın her iki yanındaydı. Dolgun bacakları üzerime büyük bir ağırlık verse de onu bu pozisyonda sikmek istiyordum. Yarağımı sıvazladım bir süre, ardından amına yavaşça girmeye başladım. Amı geniş olduğundan içine girmem kolay olmuştu. Yengemin gözlerini kapatarak, “Uğfff!” demesini duydum. Yıllardır özlemini çektiği bir şeydi bu. Amının içine taşaklarıma kadar girdiğimde, ileri geri hareketlenmeye başladım. Ellerimi kalçalarına attım, biraz daha öne kaydım. İstediğim gibi olmuştu şimdi. Amının içinde hızlanarak gidip geliyordum. Yengem gene sessizdi, sadece, “Uğff, uğff!” deyip duruyordu.

Amının genişliği yarağımın kolayca hareket etmesini sağlarken hızlanmamı da sağlamıştı. Yarak darbelerimle birlikte yengemin koca memeleri de löpür löpür sallanıyordu. Yengem elleriyle yatağın iki kenarından tutunuyordu. Büyük zevk alıyordum. Bacaklarını biraz daha geriye yatırmak istediğimde yengemden bir feryat geldi. O zaman amından çıktım. Bacaklarını yatağa indirdim. Dizlerinden kırarak kendine çekti bacaklarını. Ben de klasik pozisyonda amına girdim. Bu şekilde sikmeye başladım. Bu ara yengem gene “Uğff, uğhh, uğgff!” derken güçlü kollarını sırtıma attı. Elleri sırtımda geziniyordu. Bense bundan büyük keyif almıştım ve ayakuçlarımdan destek alarak amına daha güçlü pompalıyordum.

Yatağın ortası ikimizin ağırlığından çökmüştü bir süre sonra. Amının sıcaklığını yarağımda hissediyordum. Koca memeleri göğsümün altında kalmış, yassılaşmıştı. Yengemin ağır parfümü bu kez burnuma çok daha güzel gelmeye başlamıştı. Bir süre devam ettim bu pozisyonda. Kasıklarımız iyice terlemişti ve kasıklarımızdan osuruk benzeri sesler gelmeye başlamıştı. Yengeme, “Domal, biraz da öyle sikecem!” diyerek üzerinden kalkıp, amından çıktım.

Yengem ağır ağır doğruldu. Ellerini yatağa koydu, dizlerini de yatağa dayayarak bacaklarını açtı biraz. Yarağımdan akan zevk sıvıları geniş amını iyice kaygan bir hale getirmişti. Arkasına geçtim ve yarağımı aralık duran geniş amına soktum tekrar. Yengemden bu kez derin bir, “Uğghhh!” sesi geldi. Uzun ve ağarmış saçlarını sol elimle sıkıca tuttum. Atın üzerindeki kovboy gibi amına girip çıkarken, sağ elimle de götünü tokatlıyordum. Beyaz götünün yanakları sütlaç gibi titriyordu her yarak darbemle.

Sarkmış memeleri de deli gibi sallanıyordu. Yandaki dolabın aynasından görüyordum kendimi. Yengemden hırıltılı inleme sesleri geliyordu bu kez. “Uğhh, ağhh, ığhh, ığmmm!” sesleri gittikçe çoğalıyor, benim de hızım artıyordu. Saçındaki elimi çektim ve göt yanaklarına sıkıca bastırdım. Pamuk gibi yumuşaktı götünün yanakları. Daha sonra ellerimle göt deliğini açığa çıkardım. Götünün ağzında bir miktar kıl vardı, o kıllar da ağarmıştı. Götten daha önce pek çok kez sikilmişti. O nedenle belki yaşından da olsa gerek göt deliğinin ağzında bir miktar boşluk vardı, kara bir delik görünüyordu o boşluktan. O anda götünden de sikmem gerektiğini anladım. Aklım sıra yengemi sikerek dayımın intikamını aldığımı düşünüyordum. Eğer götünden de sikmezsem intikamım tam olmayacaktı.

Boşalacak gibi değildim. Terlemiş kasıklarımızdan gelen seslere yengemin geniş amından gelen sesler karışmış, onlara da şiddetli ‘Şlop, şlop, şlop!’ sesleri karışmıştı. Yatak, yeni ve büyük bir hazır yataktı. Ama altımızda zangır zangır sallanıyor, sesler çıkartıyordu. Yengem artık aldığı zevkle inliyordu. O da kendini kasmayı bırakmıştı şimdi ve aldığı zevki gösteriyordu. Derken amından yine çıktım.

Beline bastırarak yatağa yüz üstü uzanmasını istedim. Belinin altına koyduğum yastığı bu kez karnının altına koydum. Götü tümsek gibi yükselmişti. Ellerimle göt yanaklarını ayırdım, göt deliği açığa çıkmıştı. Yarağımın kafasını tutup götüne bastırmaya başladığımda, yengemden, “Olmaz, olmaz!” feryadı yükseldi. Altta kalacak değildim. “Götten siktirdiğini biliyorum, itiraz etme!” dedim bağırarak. Yengemin itirazlarına rağmen götüne yavaş yavaş girmişti yarağım.

Bastırdıkça da daha çok giriyordu. Götü elbette amı kadar geniş değildi. Ama zorladıkça daha da açılıyordu. Yarısından fazlası götündeyken gidip gelmeye başladım. Gene ayakuçlarımdan destek alıyordum. Ağırlığımı üzerine vererek kımıldamasına engel olmaya çalışıyordum. Bir süre sonunda artık boşalacağımı anladım. O zaman son gücümle iyice yüklendim. O arada da patladım. Deli gibi akıttım döllerimi götüne. Bir süre daha kaldım götünde. Çıktığım zaman sağlam bir osuruk sesi geldi götünden.

Nefes nefese kalmıştım. Sırtüstü yanına uzandım. Göğsüm bir inip bir kalkıyordu. Yengemse yanımda derin derin soluk alıp veriyor, başını ellerinin üzerine koymuş bana bakmıyordu. Onu o halde bırakarak ebeveyn banyosuna girdim. Büyük bir duş kabini vardı. İçinde radyosu, telefonu olan bir kabindi. Sıcak su başımın üzerinden yağmur gibi yağıyordu, sırtıma, karnıma büyük bir tazyikle sıcak su püskürüyordu. Çocuklar gibi mutlu olmuştum. Güzelce şampuanladım kendimi, yıkandım, temizlendim.

Odaya döndüğümde yengem yatakta oturuyordu. Bana, “Bu aramızda kalacak!” dedi. Ben de, “Elbette, böyle bir şey söylenir mi?” dedim. Giysilerim aşağıda kalmıştı. Onu yatak odasında bırakarak indim aşağı ve üzerimi giyindim. Bir sigara yaktım. Kendime tekrar bir kadeh viski doldurdum. Duvarlarda bir sürü resim vardı. Almancı eniştemizin, onun ilk karısının ve kızının, torunlarının resimleriydi bunlar. Aralarda yengemle çekilmiş resimleri de vardı. Yengemin üvey kızı tam bir Alman’a benziyordu. Sırtına dökülen sarı saçları, mavi gözleri vardı. Hafif çilli yüzüyle güzel bir kadındı. Ama genç sayılmazdı. Zaten yengemin kocası da 75 yaşında ölmüştü. Kızı bu resimlere bakılırsa en az 40-45 yaşında olmalıydı. Kocası da yaklaşık o yaşlarda, sarı saçlı, gözlüklü tipik bir Almandı.

Çıkmaya hazırlanırken yengem merdivenlerden indi. Üzerine bir sabahlık giyinmişti, burnu açık topuklu bir terlik vardı gene ayağında. Bana, “Şu iş meselesinde ben ciddiyim. Kızım gelsin seninle de tanıştırırım!” dedi. Az önceki sikişi çoktan unutmuştu. Yanına yaklaşıp sabahlığının üzerinden götüne bir şaplak attım. İçinde birşey olmadığından götünden sağlam bir ‘Şlap!’ sesi geldi. Ardından çıktım ve asansöre bindim…

Eve geldiğimde geç olmuştu ve kızlar da karım da yatmıştı. Güzel bir uykuya daldım kısa süre içinde…

[Osman]

Ah Bu Töreler Seks Hikayesi! Tüm Bölümleri