Ah Bu Töreler Seks Hikayesi! (90)

Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 90. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)

Her şeyden önce karım hakkında duyduklarım şok ediciydi. Remzi ile ilgili olanı annem söylemişti zaten. O söyledikleri beni çok yaralamıştı, ama okulda çalışırken yaşananlar daha beterdi. Hem bir öğretmenle, hem de para karşılığında öğrencilerle ilişkiye girdiğini duyuyordum. Uzun zaman beni kandırmıştı karım. Ben de onun söylediklerine inanmıştım.

Oyuna gelmiştim. Annemin (Bunun ne orospu olduğunu yeni öğrendik!) dediği, anlaşılan bu Rabia’nın anlattıklarıydı. (Belki de babanın bile altına yatmıştır!) derken de, babamın onun evine girmesi hakkında konuşmuştu. Bilmediğim ne çok şey varmış dedim içimden.

Babamın genç bir sevgilisinin olması ise şaka gibiydi. Evet, babam bir derneğe üyeydi. Bir hayır derneğiydi bu. Çoğunlukla dinsel alanda hayır işleri yapan bir dernekti. Ayrıca bizim buralıların üniversitede okuyan çocuklarına burs verirlerdi. Babam işten ayrı zamanlarda, ya kahveye, yada bu derneğin lokal gibi kullandıkları yerine giderdi. Demek babam o sırada kendine üniversite öğrencisi bir sevgili ayarlamıştı. Nasıl yapmıştı bunu? Onu yurttan eve çıkarmış, bakmıştı onca zaman. Ve o mesajlar da olmasa, annemin haberi olmayacaktı. Benimse hiç haberim olmamıştı. Annemden esirgediği yarağını kız için kullanmıştı belki de. Babamın Ankara’ya iki üç ayda bir gidişlerini de düşününce, Refiye’nin söylediklerindeki gerçek payı ortaya çıkıyordu.

Ancak başka bir durum daha vardı. Refiye’nin durumunu daha önce karım açıklamıştı bana. Elif’inkini de aynı şekilde söylemişti. Bu ikisinin de annem tarafından ayartıldığını söylemişti. Gerçekten de öyleydi. Refiye kendisi itiraf edince bunu, aslında karımın da bazı konularda bana gerçeği söylediği ortaya çıkıyordu. Tümden yalancı değildi.

(Baban beni seviyor, senin benimle evlenmeni istedi. Annen karşı çıktı buna ama babanın dediği oldu!) demişti karım otelde. Evet, belki de babam gerçekten de karımı seviyordu. Ama bu nasıl bir sevgiydi? Düşündükçe içim içimi yiyordu. Acaba gerçekten karımla babam arasında bir şey geçmiş miydi biz evlenmeden önce? Yada evlendikten sonra? Yoksa böyle bir şey olabilir miydi?

Annemle babam arasındaki cinsellik meselesi de ayrı bir konuydu. Annem en mahrem sırlarını Refiye ile paylaşmıştı. Bunu neden yapmıştı? Babamla demek ki uzun seneler boyunca monoton bir seks hayatı olmuştu. Benim porno dergilerime de biraz olsun başka şeyler yaşamak, görmek, öğrenmek için bakmıştı. Haklıydım, annemdi dergilerimi karıştıran.

Belki de annem gerçekten cinsel açlık çekmişti. Bunda kabahat babamdaydı. Eski kafalı bir adamdı. Tutucu biriydi. Senelerce anneme ve bana baskı yapmıştı. Onun zorlamasıyla evlenmiştim zaten. Çoğu eski kafalı erkek gibi, onun da cinsel hayatı aynı Refiye’nin dediği gibiymiş. Fişi takmış işi bitirmişti. Ancak bu anneme yetmemişti. Ve o da çareyi tuhaf bir şekilde lezbiyen bir ilişkide bulmuştu.

Onca yıl onlarla beraber yaşamıştım. Ben doğduğumda, annem 21, babam 25 yaşındaydı. Gençti ikisi de. Ancak onca yıl boyunca hiçbir gece onların yatak odasından bir hareket yada yatak gıcırtısı duymamıştım. Ta ki evlendiğim günün ertesine kadar. O sabaha karşı şiddetli bir sikiş yaşamışlardı. Evet, annem bizi dinlemiş ve gecenin sabahında babamla sikişmişti. Bunları sonra gidip Refiye ile paylaşmıştı.

Annem eskiden kadınların kendi aralarında yaptıkları sohbetlere katılırdı çokça. Çoğunlukla dinsel konularda olurdu bu sohbetler. Haftada bir veya iki gün giderdi. O sohbetlerde Kamer adında bir kadınla tanışmıştı, yani Kamer abla ile. Annemle birbirlerine çokça gelip gitmeye başlamışlardı.

Kamer abla bu sohbetlerde kadınların lideri, hocası konumundaydı. Diğer kadınların saygı duyduğu biriydi. Annemle aynı yaşta, belki de bir iki yaş küçüktü. Görünüş ve yapı olarak annem gibiydi o da. Her zaman bol ve kapalı kıyafetler giyen bir kadındı. Annemin boylarında, ama biraz daha dolgun bir kadındı. Kara kalın kaşlı, çirkin olmasa da, pek güzel de sayılmayacak bir kadındı.

Kocası Haşim abi, ithalat ihracat işi yapan bir firmanın sahibiydi. Uzun, boylu poslu, esmer tenli ve kıvırcık saçlı bir adamdı. Bu görünüşü ile Türk’e benzemezdi pek, çünkü Arap kökenliydi. Eski zamanlarda buraya gelip yerleşmişti dedeleri. Karı koca varlıklıydılar, aileden kalma epey toprakları vardı. Ancak kendileri işletmeyip, kiraya veriyorlardı topraklarını.

Annemin Kamer abla ile tanışıp görüşmeye başlamasından sonra ailece görüşür olmuşlardı. Annemle babam onlara gider gelir, onlar da bize gelir giderlerdi. Dört çocukları vardı. Ama ben tanışmamıştım çocuklarıyla. Nikâhıma gelememişler, ama düğün takısını annemle göndermişlerdi. Annem, içi gitse de, onların gönderdiği gerdanlığı karımın boynuna takmıştı.

Daha geçen sene dördü, yani annemle babam ve Kamer abla ile Haşim abi birlikte Alanya’ya tatile gitmişlerdi. Onların Alanya’daki villasında iki hafta kadar tatil yapmışlar, dönüşte annem tatili uzun uzun anlatıp durmuştu. Refiye’nin anlattıklarından sonra her şey daha bir netleşip anlam kazandı. O tatile neden birlikte gittiklerini anlıyordum şimdi. Belki de, aklıma geldikçe canım sıkılıyordu, ama belki de o villada ne sikişler dönmüştü içinde annem ve babamın da olduğu.

Selma, Remzi, Elif, karım, Refiye, annemle babam, Kamer abla ile Haşim abi… Her birini tek tek düşündüm. Bir sigara yaktım, serin rüzgâr da benle birlikte içti sigaramı. Az sonra arkamdan bir elin omzuma dokunuşunu hissettim. “Üşüyeceksin, içeri gel, durma burada!” dedi Refiye. Haklıydı, üşüyordum. İçeri geçtim.

Refiye, “Olan olmuş, bundan sonra bir şey yapsan ne olacak? Annenle babanı düşünme bence, onlar yollarını bulmuşlar nasılsa. Şimdiden sonra sen kalkıp hır çıkarsan ne olacak? Millete rezil olacaksınız anca. Hiç gerek yok bence. Bırak ne yapıyorlarsa yapsınlar. Sonuçta ne yaptıkları da belli, bu saatten sonra başka türlü bir şey yapacakları yok. Ne halleri varsa görsünler. Zaten baksana, bu işe aldatma yada günah diye de bakmıyorlar. Şu nikâh bütün her şeyi çözüyor. Hem annen bu Kamer’in çok etkisinde kalmış zaten. Kadından bahsederken bile anlıyorsun bunu…

Karınla ilgili de yapacağın tek şey, onu bırakmak. Hazır henüz hamile değilken gönder gitsin. Özge zaten seviyor seni, aranızda resmi nikâh kıyılır. Karın olur, doğurur sana aslan gibi bir bebek. Bu yaşımdan sonra bana veya Elif’e resmi nikâh yapmanın bir anlamı yok. Yapacaksan Özge’ye yap. Biz gene senin karın oluruz. Dediğim gibi, yapacağın en iyi şey, bu orospuyu köye anasının yanına göndermek!” dedi.

Canım çok sıkkındı. Bir iki kadeh bir şeyler içmezsem kendime gelemeyecektim. Refiye’ye, “Sende şimdi içecek bir şey de yoktur?” dedim. Gülen gözlerle baktı bana ve “İçki mi?” diye sordu. Sonra da bir şey demeden, “Bekle!” diyerek çıktı odadan. Ebeveyn banyosuna geçip çişimi yaptım, elimi yüzümü yıkadım. Biraz olsun kendime geldim.

Odaya döndüğümde, Refiye elinde bir Viski kadehi ile duruyordu karşımda. Kendisine de doldurmuştu bir tane. “Benim de rahatlamaya ihtiyacım var!” dedi. Hiç konuşmadan Viskilerimizi yudumladık. Refiye kendi kadehindekini bitiremeyince onunkini de içtim. Alkol yavaş yavaş kanıma karışıp beni rahatlatmaya başlamıştı.

Refiye haklıydı. Olan olmuştu. Kalkıp annemle babama karşı gelsem, duyduklarımı yüzlerine vursam bundan ne sonuç çıkacaktı? Onlar yollarını çizmişti. Hem millete rezil olacaktık sadece. Onun için o konuda bir şey yapmayacaktım. Karımla ilgili de ne yapmam gerektiğini aceleye getirmemeye karar verdim.

Geçmişte kocasını, yani amcaoğlunu aldatmıştı. Bu benimle evliyken beni de aldatacağı anlamına gelmezdi. Amcaoğluyla çetrefilli bir evlilik hayatı olmuştu. Onların yaşadıkları sıkıntılara yakından şahit olmuştum. Karımın paraya düşkün olduğunu biliyordum. Benim ona harçlık için verdiğim paralardan biriktirdiklerini altın yapıyordu. Bundan haberim vardı, hatta ben de desteklemiştim. Tutumlu olmasını sevmiştim. Ama bunun dışında Aysel vasıtasıyla beni çarptığını bilmiyordum. Hem sonra otelde yaşadıklarımız geldi aklıma.

Rahmi ve Meryem’in yaptıkları teklifi karım kabul etmişti. Para söz konusuydu çünkü. Beni de buna yine kendisi ikna etmişti. Belki de o zaman anlamalıydım, ama anlayamamıştım. Şu büyü işi de mide bulandırıcıydı. Adet kanlarını içmiştim demek ki. Karımın aybaşlarında amından gelen koku elbette parfüm kokusu değildi. Amının derinlerinden gelen koyu kanın ve amcığının kendine has kokusuydu. Ayrıca Özge’nin bakire amının da kanını içmiştim. Adet zamanlarında Özge’nin amı çeşme gibi akardı birkaç gün boyunca. Bunu hem kendisi, hem de karım söylerdi bana. Ve o çeşmeden birkaç çay kaşığı benim payıma düşmüştü.

Yorgun, kızgın ve üzgündüm. Yatağa uzandım, Refiye de aynı şekilde yanıma uzandı. Başını göğsüme koydu. Saçlarının kokusunu çeke çeke gözlerimi kapadım. Bir süre sonra ise uykuya daldık ikimiz de…

Gecenin bir vakti uyandım. Gözleri açtım ağır ağır. Işık gözümü alırken ne olduğunu anlamaya çalıştım şaşkınlıkla. Anca bir süre sonra kendime gelebildim. Refiye’nin sol eli yarağımda gezinirken dudakları çıplak göğsümü öpüyordu. O ara fark ettim ki yarağım sertleşmişti.

Uyandığımı gören Refiye fısıltıyla, “Çok özledim seni!” dedikten sonra göğsümü öpmeyi bıraktı ve yatağın üzerinde ters dönüp külotumu sıyırdı aşağı. Sertleşmiş yarağımı iştahla emmeye başladı. Ben de artık zevke gelmiştim ve “Şöyle gel, bacaklarını koy şöyle!” diyerek ona 69 pozisyonu almasını söyledim.

Az sonra Refiye’nin götü gözlerimin önündeki manzarayı kaplamıştı. Henüz soyunmamıştı, elbisesini sıyırdım yukarıya. İnce siyah çoraplarının kalın lastikleri sıkmıştı kalçalarını. Siyah renkli, kenarları dantelli siyah bir külot giymişti. Külot göt yanaklarının arasına girmişti ve tanga gibi görünüyordu. Kenarlarından tutup sıyırdım aşağı.

Bu sırada Refiye yarağımı deli gibi somuruyordu. Uzun zaman olmuştu onunla sikişmeyeli ve bu süre boyunca yaraksız kalmıştı Refiye. Siyah külotunun iç kısmının ıslaklığını fark ettim. Amından koyu ve yapışkan bir sıvı akıyordu ve külotunu sıyırdığımda amının sıvısı amı ile külotu arasında örümcek ağı gibi uzuyordu. Refiye’nin ne kadar zamandır yarağımı okşadığını, beni öptüğünü bilmiyordum. Beni uyandıran yarağımın sertliği olmuştu belki de. Ancak yaptığı bu hoş sürpriz çok hoşuma gitmişti.

Amının dudaklarını emmeye başlamamla beraber, ağzında yarağım olduğu halde Refiye’den iniltiler gelmeye başladı. Ve daha bir iştahla çekmeye başladı saksosunu. Bu işi iyi biliyordu, çok güzel yapıyordu. Amının yapışkan sıvısı dudaklarımı, ağzımı ıslatmıştı, ama o anda bunu düşünecek durumda değildim. Ellerim götünün yanaklarında gezinirken kaymak gibi tenini hissettim.

Göt yanaklarını ayırdım. Hafif kıllı, terlemiş ve az biraz osuruk kokulu göt deliği çıktı ortaya. Sıyırdığım külotuyla göt deliğinin ağzını sildim, orta parmağımı bastırdım deliğin ağzına ve külotun o bölgeyi iyice temizlemesini sağladım. Belinden tutarak bastırdım biraz daha, böylece göt deliği tam dilimin ucuna gelmiş oldu. Bu arada boynumu amının zevk sıvıları ıslatıyordu.

Dilimi çıkardım ve göt deliğinin ağzını dillemeye başladım. Refiye az öncekinden daha keskin bir inilti çıkardı. Göt deliğinin hassaslığını yaşıyordu dil darbelerimle. Dondurma yalar gibi yalıyordum, kısa ve sert kıllar dilimin ucuna batıyordu, ama ona zevk verdiğimi bilmek beni mutlu ediyor ve devam etmemi sağlıyordu.

Refiye aldığı zevkle ara sıra yarağımı emmeyi bırakıyor ve “Oğhh, çok güzel, ığmmm, ağhh, devam et, ayyy, ığmm, çok iyi, ağhh, devam et!” diyerek aldığı zevki dışa vuruyordu. Amı adeta çeşme olmuş, akıyordu zevk sıvıları. Boynum ve göğsüm iyice ıslanmıştı.

Ellerimi kalçalarında, göt yanaklarında gezdirirken dilimi göt deliğinin içine sokmaya çalışıyordum resmen. Refiye’nin göt deliğinin ağzında minik kasılmalar oluyordu, az önce silmiştim terini, ama yine terlemişti deliğin ağzı. Refiye bir sakso çekip bir inilti koyuvermeye devam ederken, yarağım da kazık gibi olmuş, neredeyse bir volkan gibi patlayacak hale gelmişti. Bu şekilde devam ederse ağzının içini döllerimle dolduracaktım.

Göt yanaklarına birkaç şaplak attım, “Hadi kalk, sikiş vakti!” dedim usulca. Refiye yarağımdan akan zevk sıvılarını parmaklarıyla dudaklarından silerken kalktı. O sırada amının zevk sıvılarının yoğunluğunu daha net gördüm. Gömleğimin yakasına bulaşmıştı sıvılar.

Refiye ayağa kalktığında benden talimat bekler durumdaydı. Ona ne dersem yapmaya hazır bir asker gibiydi. Elbisesini çıkarttı önce, sonra da kalçalarına inmiş siyah külotunu. Krem renkli sutyeninin kopçasını açınca dolgun memeleri fırlayıp sallandı.

Ben de doğruldum ve kalktım, bir taraftan soyunurken, “Şöyle gel!” diyerek yataktan tutunarak domalmasını söyledim. Dediğimi yapınca arkasına geçtim. Son bir heyecanla külotumu sıyırıp çıkardım ayağımdan ve kalkık yarağımı sıvazladım. Refiye bacaklarını iki yana iyice açıp belini hafifçe indirince, iyice ıslanmış ve zevkten şişmiş etli amına bastırmaya başladım yarağımı.

O anda bütün gece boyu duyduğum ve beni çıldırtan şeyler aklımdan uçup gitti. Refiye’nin amı yarağımı dibine alana kadar bastırdım. Zevkten gözlerimi kapattım. Bir süre bekledim amında. Kalçalarından tuttum sıkıca ve önce yavaş sonra da hızlı ve sert hareketlerle sikmeye başladım müstakbel karımı.

Refiye kendini kaybetmiş halde, “Ağhh, ağhh, ığmm, sik, sik, off, ağhh, ığmm, sik, sik, uğhh…” diyerek inliyor, dalgalı saçlarını sağa sola savuruyordu başını sallayarak. Her bir yarak darbemle ileri doğru atılırken, kalçalarından tutup çekiyordum kendime. Devamlı, “Sik, sik, oğhh, ığmm, oğhh…” sesleri eşliğinde içeriyi inletiyor, kalçalarına çarpan kasıklarımdan çıkan şiddetli ‘Şlop, şlop, şlop!’ sesleri onlara karışıyordu. Kendimi kaybetmiş şekilde deli gibi pompalıyordum Refiye’nin sulu amcığına.

Bir dakika kadar bu şekilde siktikten sonra bütün vücudum uyuşmaya başladı, kan damarlarımdan çekiliyordu sanki. Amına deli gibi boşalırken de gidip geldim amının içinde. Son döl damlası da amına akana kadar bekledim. Yarağımı çıkardığımda Refiye uzun uzun inlemeye devam ediyor, bir taraftan da “Çok teşekkür ederim, buna ihtiyacım vardı!” diyordu.

Derken o da doğruldu yavaşça. Yüzü terden ıslanmıştı iyice. Birbirimize sarıldık uzun uzun. Dudaklarımız birleşti, öpüştük, dillerimizi, dudaklarımızı eme eme. Yorulmuştum, boşalmak beni rahatlatmıştı bir süreliğine. Ama sonrasında aklıma yine o düşünceler gelmeye başladı.

Refiye çoraplarını çıkarıp banyoya geçerken, ben de peşinden geçtim. Küveti sıcak su ile doldurdu, jakuziyi çalıştırdı, suyun içine bolca duş jeli ve şampuan dökerek suyu köpürttü. Sonra da önden girdi küvete. Ben de ardından girdim. Ben sırtımı küvete yaslarken, onu bacaklarımın arasına aldım.

Jakuzinin çıkardığı seslerden başka ses yoktu banyoda. Konuşmadan kaldık dakikalarca suyun içinde. Altımda fokurdayan sıcak su damarlarımdaki kanın daha hızlı akmasını sağlıyordu. Refiye’nin memelerini tuttum, avuçladım, yoğurdum. Ellerini ellerimin üzerine koyup, “Iğmm, çok güzel…” dedi, “Seni çok seviyorum, iyi ki çıktın karşıma. Bunun için hep şükrediyorum!” dedi sonrasında.

Sırtını, boynunu öptüm. Suyun içinde belki bir saate yakın kaldık. Birbirimizi lifle sabunladık, saçlarımızı şampuanla yıkadık. O anda aklıma annemle Kamer abla geldi. Onları aynı küvetin içinde çırılçıplak bir halde vücutlarını öperken, memelerini elleyip okşarken düşündüm. Bundan birkaç saat önce aklıma böyle bir düşünce gelse kendimden iğrenirdim. Ama şimdi duyduklarım o iğrenme hissini uzaklaştırmıştı benden.

Bu doğruydu. İki kadın aynı küvetin içinde birbirlerinin vücutlarını öpüp okşamışlar, belki de dudaktan öpüşmüşlerdi. Lezbiyen filmlerindeki sahnelerden hiçbir farkı yoktu belki de annemle Kamer ablanın sevişmesinde. Memelerini emip dilliyorlardı, elleri birbirinin vücudunda geziniyordu sürekli. Boyunlarını emip öpüyorlardı. Bir sonraki aşama ise vücutlarının suyun altında kalan kısmındaydı. Elleri birbirinin amında geziniyor, sonra parmaklar amın içine doğru yol almaya başlıyordu.

Normalinden, yani olması gerekenden farklı bir ilişki yaşamıştı annem. Bir erkekle bir kadın arasındaki helal ilişki yerine, bunun gibi doğaya aykırı bir ilişkinin içinde olmuştu. Kamer abla da annem de inançlı birer kadındı. Bu iki kadının nasıl olup da böyle bir ilişkinin içinde olduklarını sordum kendime. Aslında cevap basitti. Nefislerine yenilmişti ikisi de. Birisi, yani Kamer abla, erkeği yönünden şanslıydı. Kocalık vazifesini fazlasıyla yerine getiren bir adamdı kocası. Onu bol bol sikip döllüyordu. O da kocasına bunun teşekkürünü dört çocuk doğurarak ödemişti. Ama sikiş yönünden böylesine şanslı olmasına rağmen, Kamer ablanın da hayatında demek ki bir eksiklik vardı. Duygusal bir şeyler eksikti belki de hayatında.

Kocası Haşim abi bir maço erkeğiydi. Onun sözünden dışarı çıkamazdı Kamer abla. Ama kocası o maçoluğuna karşın yatak odasında farklı bir kimliğe bürünüyordu. İyi bir sikici olarak karısını sikiyor, ama onun başkalarıyla sikişmesini izlemek istiyordu. Bir asker arkadaşım vardı samimi olduğum, o bir keresinde, (Oğlum var ya, benim en büyük fantazim ne biliyor musun? Karımı başka bir erkekle sevişirken gizlice izlemek!) demişti. Bunu duyunca (Siktir lan, pezevenk misin sen?) demiştim. (Ne alakası var oğlum pezevenklikle!) demişti bana tepki olarak. Üstelik bu çocuk öyle okumuş etmiş, kültürlü bir şehir çocuğu değildi. Anadolu’nun bir köyünde doğup büyümüştü. Kendi kendime (Ulan köylüdeki fantaziye bak!) demiştim. Demek ki bu işler öyle yer yurt yada eğitim falan dinlemiyordu. Çok başka bir şeydi bu. Yatak odasına girdiğinde erkek de kadın da başka biri olup çıkıyordu. Kamer abla da kocasının bu başkalığına karşı aradığı cevabı annemde bulmuştu. Kocasında bulamadığı duygusal ihtiyacı annem vermişti ona. Ve sonucunda Kamer ablanın bu ihtiyacı onun inancına, değerlerine baskın çıkmıştı.

Annem açısındansa durum farklıydı. O kocalık vazifesini yeterince yerine getiremeyen bir erkekle evliydi. Çektiği cinsel açlık onu böyle bir şeye itmişti.

Benim ergenlik dönemimde zaman zaman yanına gidip sohbet ettiğim bir büyüğüm vardı. Bir keresinde bana: (Oğlum, bunu kafana sok iyice. Biz erkeklerin bir tane ağzı vardır. Biz anca onunla besleniriz. Ama karı milletinin iki tane ağzı vardır. Biri budur (eliyle gösterirdi ağzını), bir diğeri de aşağıdadır, görünmezdir o. Sadece kendisini besleyecek olana gösterir. Adı da amcıktır…

Karılar hem ağızlarıyla, hem de amcıklarıyla yerler. Eğer bu ikisinden birini beslemeyi unutursan, aç bırakırsan, karı kendine yeni bir besleyici bulmaya bakar. Eğer ağzını besleyip, amcığını aç bırakıyorsan, karı amcığını besleyecek başka bir erkek aramaya başlar. Yok, eğer amcığını bol bol besleyip ağzını aç bırakıyorsan o da olmaz. O zaman da dır dır eder, vır vır eder. Başına ekşir devamlı. Çünkü karı aynı anda iki ağzıyla yemek için yaratılmıştır. Doğanın kanunudur bu. Bunu unutma. Doğanın kanunu böyledir…

Eğer sen karının hem ağzını, hem de amcığını aç bırakırsan, o zaman yarağı yedin demektir. Karı kendini altlı üstlü doyuracak birini aramaya çıkar. Bu işin doğrusu, makbulü, karının her iki ağzını da doyurmaktır. İşte sen bunu yapabiliyorsan o zaman geceleri başını yastığa koyduğunda rahat rahat uyuyabilirsin. Öbür türlü sana uyku haram olur. Sırtını döndüğün karının arkandan neler çevirdiğini bilemezsin. Karın ister Türk olsun ister Gâvur, ister kapalı olsun ister açık, ister güzel olsun ister çirkin, ister kör ve sağır olsun, istersen sağlam, ister yaşlı olsun ister genç. Fark etmez hiçbirisi. Uyku uyuyamazsın…

Unutma evladım, erkeğin kadını sikmesi diye bir şey yoktur. Söyleyen varsa da yalan söylüyordur. Sadece kadın kendini siktirmek isterse erkek siker. Öbür türlüsü yoktur bu işin. Bunları unutma!) demişti.

Bu sözler çınladı kulağımda. Evet, babam annemin ağzını beslemişti, bunda sıkıntı çekmemişti hiç. Ama annemin bu büyüğümün dediği gibi bir ağzı daha vardı. Ve babam o ağzı beslemeyi ihmal etmişti, aç bırakmıştı. Annem de o zaman o ağzını besleyecek birini bulmuştu. Ama hayat tarzı bunu bir erkekle yapmasını engellemişti ilk başta. Ama açlığı öyle bir noktaya gelmişti ki, boş midenin guruldaması gibi sesler gelmişti belki de kasıklarının arasından. İşte o zaman da kendine yeni ve gerçek bir besleyici bulmuştu. O da onu beslemişti, çünkü annem buna izin vermişti. Annemi siken Haşim abi değildi, kendisini ona siktiren annemdi.

Aynısı karım için de geçerliydi. Üstelik onun durumu daha kötüydü. Amcaoğlu evlilikleri süresince onun hem ağzını hem de amcığını aç bırakmıştı. O zaman o da beslenmek için evinden dışarıya çıkmış ve kendine yiyebileceği bir şeyler aramıştı. Buldukları da Remzi ile bir öğretmen ve birkaç tane de lise öğrencisiydi.

Jakuziden çıkmış kurulanırken bile aklımdan bu düşünceler geçiyordu. Refiye, “Uğhh, çok yoruldum, şöyle güzel bir uykunun hasretini çekiyorum. Yarına iyice dinlenmem gerekli, malum Pazar günü nikâhımız var. Gerçi yarın da temizlikçi kadın gelecek iki tane. Yani yarın da dinlenemeyeceğim. Ben ancak Pazar gecesi dinlenebilirim!” dedi yanaklarımdan öperek.

Ben giyinmeye başlamıştım. “Aaa, nereye, kalsana, gir yatağa yat!” dedi. Ama ben gitmek ve bir süre de dışarda temiz hava almak istiyordum. Dudaklarından öptüm uzun uzun. “Canım sıkkın, biraz yürürüm, dolaşırım, kendime gelirim!” dedim. “Bu saatte mi? Delirdin mi saat gecenin kaçı?” dediğinde, “Boş ver, bir şey olmaz!” dedim.

Refiye üzerine pijama takımını giymek isterken, ona, “Sen yat, çıkma şimdi dışarı. Ben çıkarım, yolu biliyorum!” dedim gülerek. Üzülmüştü, ama ben de üzgündüm. Tekrar öpüştük. Pijamalarını giyindi. Onu kendi ellerimle yatırdım yatağa. Yanağından öptüm. Işığı kapatıp odadan çıktım. Saat nerdeyse 04:00 olmuştu. Sessiz adımlarla indim merdivenlerden.

Salondaki gece lambasının loş ışığı yanmaya devam ediyordu halen. O ara o loşlukta bir karaltının hareket ettiğini fark ettim. Ceren’di bu…

[Osman]

Ah Bu Töreler Seks Hikayesi! Tüm Bölümleri

18+ YASAL UYARI:
Ah Bu Töreler Seks Hikayesi sitesi 18 yaşından büyükler içindir! 18 yaşından küçük iseniz
ve bulunduğunuz ülkede Seks Hikayesi okumak kanunen yasak ise, bu siteyi derhal terkediniz!