Benim İlk Genelev Maceram Hüsranla Bitmedi! (03. Bölüm)

Benim İlk Genelev Maceram Hüsranla Bitmedi! (3) (Mesut 26 Y., Aydın / Türkiye)

Ülker ile banyomuzu yapıp çıktıktan sonra ocağa kahve suyu koyduk. Kahvelerimizi içerken biraz daha rahat görünüyordu. Ona, “İyi misin?” diye sorduğumda gülümsedi. “Banyo iyi geldi, fakat am dudaklarım hala yanıyor.” dedi. “Hep böyle mi olacak Ülker?” diye sordum. “Sende bu yarak olduğu sürece böyle olacak. Hangi karıyı sikersen sik, aynı sorunu yaşayacaksın. Bazılarının amı normalden geniş oluyor, onlar fazla acı çekmez, ama büyük çoğunluğu bu acıyı çeker. Ama şunu bilmeni isterim, dünyada hiçbir kadın bu yarağın verdiği zevki yaşarken o acıyı düşünmez canım!” dedi.

Bu sözlerdi belkide duymak istediğim. Ülker’in acı çekmesi bana anormal geliyordu. Her gün onlarca erkeğin altına yatan kadının amı bu kadar dar olamazdı. Ülker ile böyleyse, diğer normal kadınlar için ben başlı başına sorun olacaktım. Birden huzursuzlaştım, “Acı ile zevki karıştıran kadınlarla karşılaştığımda olumsuz tepki de alacağım ama değil mi?” dedim. “Kadınların içinde o rakam bir avucu geçmez.” dedi. “Gerçekten çok mu kalın?” dedim. “Beni iyi dinle Çocuk!” dedi, yanıma gelip oturarak, “Normal değil senin yarak. Gerçekten de binde bir rastlanan türden bir yarak, ama her kadın bunu rahatlıkla alabilir ve fazlasıyla zevk alır. Uzun olanı çok zevk verir zannederler, ama kesinlikle yanlıştır. Uzunu nereye kadar girecek ki? Kalın olanı amın her santimine sürtünerek girip çıkıyor. O nedenle kalın olanı uzundan çok daha fazla zevk verir. 20 cm ama incecik olursa; girip çıktığı belli olmaz. İçeride bir yerlere dokunarak zevk vermiyor kadına yarak; amın zevk alan yanı klitorisi ve iç dudaklarıdır. Derinde bir yerleri yoktur zevki artıran. Haa, bazı kadınlar uzun olsun ister, ama bunu isteyen kadın çok azdır.” dedi.

“Kadınlar uzun yarak sever deniliyor ama?” dedim. Ülker kahkaha atarak, “Remlamlarrrr… Yatak odamıza kadar girdiler ve bizi yönlendiriyorlar. Yalan hepsi. Kadınların uzun bir yarak tarafından sikilmek ister, ama bunu yaşayanlardan çeyreği bile yeniden aynı yarakla sikilmeyi hayal etmez. Uzun olmasının çok da önemli olmadığını anlarlar çünkü. Bir de şu var; uzun yarak çok kan ve güç ister. Belli bir yaştan sonra sertleşmesi için çok emek harcaman gerekir. Seninki tam ideal ölçüde; bunu kafana yerleştir.” dedi.

Saçlarından tutup başını çevirdim ve dudaklarına öpücük kondurdum; bir süre öpüştük. Bana, “Sen acıkmadın mı yav?” dedi. “Yemeği sorun etmem.” dedim. “Dur…” dedi ve yerinden kalkıp çantasından telefonunu çıkarttı, bir numarayı çevirdi. Açılmasını beklerken gülümseyerek yüzüme baktı, “Seni biriyle tanıştıracağım! Yakın bir arkadaşım ve Sen de seveceksin!” dedi. Karşı taraf telefonu açınca, “Jale, n’aber? Evet, İzmir’deyim… Bir saat sonra sendeyiz… Bir sorun yok değil mi? Tamam bebeğim, görüşürüz… Tamam, biliyorum!” deyip, telefonu kapatıp çantaya koydu. Sonra da, “Kusura bakma, Sana sormadan bir program yaptım. Sakıncası yok değil mi?” dedi. “Yarın sabaha kadar seninleyim!” dedim. Dudağıma öpücük kondurdu ve hızla kalktı. Biraz sonra arabasındaydık.

“Jale 39 yaşında. Çok güzel bir kadındır; görünce Sen de beğeneceksin. Kocasından ve ailesinden kalan işyeri kiralarıyla geçiniyor; Senin anlayacağın varlıklı biri. Amına düşkündür; o sayede tanıştık zaten. Birbirinize itici gelmezseniz bu akşam ondayız!” dedi ve bir sigara yakmak için sustu. Bir tane de bana yakıp uzattı. Yol boyunca kadınlardan ve onlara yaklaşım şeklimden söz etti durdu. Onları tanımam için o kadar çok şey söyledi ki, çoğunu sonra hatırlatmak zorunda kalacaktı. Ülker yaşantıma yeni bir çizgi çekiyordu ve bunun çok iyi farkındaydı. Ben de kendimi salıvermiştim.

“Yaşadığın kasabadan çok ayrı bir dünyaya gidiyoruz Mesut! Bu dünya senin yeni yelken açacağın dünya olabilir. Bu gece bunun provasını yapacaksın… Unutma; kadınlar iltifattan ve okşanmaktan bıkmazlar. Onları sürekli olarak pohpohlayacaksın ve el üstünde tutacaksın. Sonrasını bırak, onlar yapsınlar. Krallığın yolu buradan geçiyor; bunu asla unutma.” dedi. “Sen neresindesin bu yolun?” dediğimde, o an bir kapının önünde durdu. Kapı yarım dakika kadar sonra otomatik olarak açıldı. Ülker, elini bacağıma koyup okşadı ve yüzüme baktı, “Bu yolda birlikte yürüyoruz Çocuk!” dedi.

Bir meyve bahçesine girmiştik. İlerideki villa tipi evin önünde tay gibi bir kadın duruyordu. Boyu benden uzun gibiydi. 70 kilo kadar olmalıydı. Yanına vardığımızda, iri göğüsleri, ince beli ve dolgun kalçaları ile karşıladı bizi. Ülker ile sarmaş dolaş oldular, sonra beni fark etmiş gibi yaptı, “Hoş geldiniz!” dedi. “Hoş bulduk.” dedim kayıtsızca. Fazla havalı, karşısındakini küçümseyen, benim kesinlikle sevmediğim tiplerden biri gibi algılamıştım ilk anda.

Biraz sonra terasta mangalın başındaydık. Jale sürekli olarak masayı donatıyordu. Lüks, pahalı bir içki masasındaydık. Jale ile aramızda mesafe vardı; bu uzaktan bile fark edilirdi. Bir süre sonra Ülker müdahale etti, “Şu Siz’li, Biz’li sohbeti bırakır mısınız Tanrı aşkına?” dedi. “Benlik bir şey değil Ülkerciğim. Mesut ilk elini uzatırken öyle davrandı!” dedi Jale. Ülker bana, “Öyle mi yaptın Mesut?” dedi. Gülümsedim, rakımdan bir yudum içtim, bir sigara yaktım, ama iki kadın da bana bakıyordu. Kaçmam mümkün değildi; cevap vermek zorundaydım. Ayağa kalktım, tuvalete doğru yürürken; “Çok zenginsin; güzelsin ve bana birkaç numara büyüksün. Mesafeli davranmam gerektiğini algılamışım, özür dilerim!” dedim. “Bu işte yavv!” dedi Ülker, “Bu Çocuğu bundan seviyorum, içinde neyse, dışında da o! Bak Jaleciğim…” dedi, ben giderken konuşmaya devam ediyorlardı.

Tuvaletten çıktıktan sonra olacaklara bağlı olarak davranışlarımı belirleyecektim. Çıktığımda iki kadın da içki bardaklarını salona taşımışlardı; benimkileri de. Durup bir an onlara baktım. İkinci bardaklarını içiyorlardı. Ben ilk bardağı yarılamamıştım bile. Rakıyı fazla içemiyordum; daha doğrusu alışık değildim. Tuvaletteyken Ülker’in yolda anlattıklarını düşündüm bir an. Ben kendimi kassam da Jale sonuçta her şeye hazır gibi davranıyordu. Krallığın kapıları oradaydı; açılmayı bekliyordu. Ne kaybedecektim ki?

Onlara doğru yürürken, Jale gülümseyerek kadehi kaldırıp bana doğru uzattı. Masadan bardağımı alıp ikisiyle de çınlayıp bir yudum içtim. Sonra Jale’nin arkasına geçtim. İki elimi omuzlarına koydum ve Ülker’e baktım. Ülker, ‘Ne duruyorsun?’ gibilerden bakıyordu. Omuzlarını ovalamaya başladım. Jale elindeki çatalı masaya bırakıp kendini bana doğru yasladı. Omuzlarından kollarına kaydım. Sonra geri dönüp boynunu okşayarak göğüslerine indim. Sutyensiz, hafif sarkık oldukları belli olan göğüslerinin üzerinde gezdirdim ellerimi. “Hayal bile edemeyeceğim bir villa!” dedim rüyada gibi konuşarak, “Dalyan gibi bir vücut… İç gıcıklayan bir saç modeli… Harika memelerini ortaya çıkaran pahalı bir bluz…” dedim. Ellerimi aşağıya doğru kaydırırken, omuzlarını öpmeye, yalamaya başladım. İnce belinden aşağıya doğru kaydırdım ellerimi. Bacaklarını okşadım belli belirsiz…

Kulak memelerini yalıyor, fısıldıyordum, “İncecik bir bel ve altında ‘biz buradayız’ diye bağıran harika bacaklar… En önemlisi; yaşamdan her türlü tecrübeyi almış görüntüsüyle seksi bir kadın…” dedim. Elim bacak arasına girdiğinde Jale çoktan bacaklarını ayırmış, ellerime yol açmıştı. Amını avuçladım ve sıktım; donu ıslanmıştı kadının. Yavaşça yukarıya çıktım ve alttan memelerini avuçlayıp çektim ve sıktım. Jale kendini iyice bana doğru yaslamıştı. Geriye doğru çıkık kalçaları yarağıma baskı yapıyordu, ama ben bunu umursamıyordum. Kulağına yine fısıldayarak konuşuyordum, “İlk anda bana birkaç numara büyük gibi geldin Bebek…” deyip, eğilip yüzüne baktım; gözlerini kapatmış, yoğurduğum memelerinden aldığı keyfi çıkarıyordu. Başını tutup kendime çevirdim ve dudaklarına belli belirsiz bir öpücük kondurdum ve çekildim. Jale dudağımın arkasından gelir gibi yaptı ama uzaklaşmıştım.

Göğüslerinden sıkıca tutup, ayağa kalkmasını sağladım. Gerçekten de boyu benimle birlikteydi kadının. Kalçalarını kasıklarıma dayadı ve durdu. Ellerimi memelerine atıp avuçladım ve vücudunu iyice kendime yapıştırdım. Yaklaşıp dilimi kulak memesinde gezdirdim, “Kaç numara büyüksün Bebek?” dedim. Hızla dönüp dudaklarıma yapıştı. Deli gibi öpüşmeye başlamıştık bir anda. Elleri vücudumda dolanıyordu. Kalçalarından tutup kendime çektim ve kasıklarımızı birleştirdim. Ülker gülümseyerek bana bakıyordu. Ona göz kırptım. O ise, yumruğunu sıkarak ‘Devam et!’ der gibi yüzünü yaydı.

Dudaklarımı Jale’den zor da olsa ayırdım ve gözlerine baktım. Saçlarını okşayıp yüzünü ellerimin arasına aldım, “Hadi, beni yatak odana götür!” dedim. Yatağa kendimi boylu boyunca attım ve ayakta dikilen Jale’yi seyretmeye başladım. Ülker kapıya kadar gelmiş bizi izliyordu. Jale ağzını açıp tek kelime etmeden üzerimdekileri bir çırpıda çıkarıp attı. Bir anda yatakta çırılçıplak kalmıştım. Yarağımda iğne ucu kadar kıpırdanma yoktu. Çünkü o ana kadar yaptıklarımın hiç birini, beni heyecanlandırsın diye yapmamıştım. Tek amacım, Jale’yi yatağa hazırlamaktı; bunu da başarmıştım. Aynı hızla Jale de soyundu ve yanıma uzandı. Yine öpüşmeye başlamıştık. Eli vücudumda dolaşıyor, her yerimi okşayıp sıkıyordu. Benim elim de boş durmuyordu; göğüslerini, kalçalarını yoğururcasına sıkıyor, amını avuçluyor, okşuyordum. Dudaklarını kurtarıp boynuma doğru indi ve kısa süre sonra yarağıma ulaştı. Avucuna alıp okşadı. Yarağım yavaştan kendine geliyordu. Taşaklarımı okşarken yarağımın hepsini ağzına alıp emerek somurdu. Bunu 2-3 kez yaptıktan sonra yarağım sertleşmeye başladı. Kısa süre sonra da kazık gibi oldu.

Jale bu zaman diliminde yarağımı gövdesinden tutmuş sıvazlıyor ve dikkatle bakıyordu. Yarağımı kavrayıp, kapıda bizi izleyen Ülker’e baktı, “Müthiş!” dedi. Ülker gelip yatağın kenarına oturdu. Jale eğilip yarağımın kafasını yalamaya başladığında, Ülker üzerindekileri çıkarıyordu. Biraz sonra o da bize katılmıştı. Jale yarağımın kökünden kafasına kadar yalarken, Ülker Jale’nin arkasına geçmiş amını, götünü yalıyordu. Jale alabildiği kadar yarağımın kafasını ağzına alıyor, emiyor, diliyle içeride kafasına masaj yapıyordu. Ülker daha önceden girip çıktığı evi tanıyordu; çekmeceden krem çıkardı ve parmaklarını kremlemeye başladı. Yüzüme bakıyor, gülümsüyordu.

Kısa süre sonra Jale yarağımı elinden bırakmadan bacaklarını açarak üzerime çıktı. Yarağımın kafasını, kremlenmiş am dudaklarının arasına yerleştirdi ve sürtmeye başladı. Sonra yavaşça kafasını soktu; amın ıslaklığı kremlenmiş olması nedeniyle yarağımın kafası kayarak içeriye doğru süzüldü, ama öylece durdu. Yanıyordu karının amı. Yüzüme soru sorar gibi baktı bir süre ve kendini yavaşça bıraktı. Yarağım amın dudaklarını yararcasına kayarak girmeye başlamıştı. Durdu yeniden Jale. “Yırtılıyor amım sanki!” dedi Jale. “Alırsın! Hadi, bırak kendini!” dedi Ülker. Jale yavaştan kendini bırakırken, Ülker onun iri kalçalarından tutmuş aşağıya çekiyor, bir an önce oturmasını sağlamaya çalışıyordu. Biraz sonra yarağım kasıklarıma kadar içindeydi Jale’nin…

“Ufff!” diyerek derin bir nefes aldı Jale, “Parçaladı amımı lan bu yarak!” dedi. Ülker de, “Hoşuna gitti değil mi orospu!” dedi gülerek. “Her yerime sürtünüyor! Ufff! Gerdi amımın dudaklarını! Offf!” diyordu Jale. Ellerini göğsüme koyup yüzüme baktı. Gülümseyerek kalçalarını aşağı yukarı indirip kaldırmaya başladı. Tüm vücudu öylece duruyor, yalnızca iri kalçaları belden inip kalkarak yarağımın üzerine oturup kalkıyordu. Bunu beceriyor olmak onun için bir artı olmalıydı ki, yaparken yüzüme gülümsüyordu. Gülümserken de çektiği acıyı görebiliyordum yüzünden. Ülker ise Jale’nin inip kalkan kalçalarını okşuyor, taşaklarımı avuçlayarak çekiştiriyordu. “Aradığın yarak bu orospu?” diyordu Jale’ye, “İlk kez böyle bir yarak o koca amını dolduruyor değil mi?” diyordu. “Patlatacak amımı neredeyse bu yarak!” dedi Jale, “Bu kadar dolacağı aklımın ucundan geçmezdi. Offf! Harika bir duygu bu Ülker! Kafasından köküne kadar her santimini hissediyorum bu yarağın. Ohhh!” dedi Jale.

Kalçaları daireler çizerek üstümde dans ediyordu. Yarağım her saniye girip çıkıyordu kaygan amın içine. Karının suları taşaklarımdan aşağıya akıyordu artık. İki elimle memelerini tutup kendime çektim ve yoğururken birinin başını ağzıma alıp ısırarak emmeye başladım. Jale bir yandan memelerini ağzıma sokmaya çalışırcasına kafamı çekiştirirken, diğer yandan kalçalarıyla kasıklarımı dövüyordu. “Ahhh! Ahhh! Harika yarağın var erkeğim! Offf! Em memelerimi! Isır, kopar uçlarını! Ahhh! Ahhh!” diye inlerken, kalçaları artık deli gibi kasıklarımı dövmeye başlamıştı. Yarağımı kafasına kadar çıkartıyor, köküne kadar alıyordu içine; resmen dövüyordu kasıklarımı.

İki elimle kalçalarından tutup onun ritmine ayak uydurarak yarağımın üzerine bastırmaya, memelerini ısırıp emmeye devam ediyordum. Jale birden saçlarımdan tutup kafamı göğüslerine bastırmaya başladı. Kontrolsüzce kasıklarını kasıklarıma vuruyordu şimdi. “Aaahhh! Aaahhh! Hayvaaannn! Parçala amımı! Parçala! Aaahhh!” diye bağırıp, sonra bıraktı kendini yarağımın üzerine ve göğsüme attı kendini. Derin soluk alışlarına hırıltıları karışıyordu. Am kasları, yarağımı sağarcasına kasılıyordu. “Bittim! Öldüm Tanrım! Ufff! Bitirdin aşkım beni! Harikasın erkeğim! Ufff!” derken halen geliyordu kadın. Kasılmaları sanki dakikalarca sürdü üstümde. Sonra başını kaldırdı, yüzüme baktı. Kadının en güzel bakışının orgazm sonrası bakışı olduğunu o zaman öğrenmiştim. Masum, sevecen, teslimiyetin uç noktasındaydı bakışları. Taparcasına, ‘Öl!’ desem ölecek gibi bakıyordu sanki. Başımı ellerinin arasına aldı ve okşadı. Eğilip dudaklarıma öpücük kondurdu. Durulmuştu.

Ülker Jale’nin iri kalçalarına hızlı bir şaplak vurdu, “Kalk artık orospu! Çocuğun canını çıkardın!” dedi gülerek. Jale yavaşça kendini yatağa atarken, yarağım kazık gibi içinden çıkmıştı. Yine boşalmamıştım. Sikmek, o sıkı ve ıslak amın içinde dans etmek boşalmaktan daha keyifliydi benim için. Kadının üzerimde delirmiş gibi bağırarak tepinmesini izlemek kadar güzel bir şey yoktu; boşalmak aklıma bile gelmiyordu sikişirken.

Ülker gelip ikimizin arasına attı kendini. Dudaklarıma öpücük kondurdu ve gülümseyerek yüzüme baktı, “Nasılsın Çocuk?” dedi. “Yorgun!” dedim; neden söylediğimi bilmeden. “Biliyorum, kart orospu canını çıkardı senin!” dedi. Jale’den yana döndü ve yüzüne bir tokat vurdu, “Sikilmek böyle bir şey işte; anladın mı?” dedi. Jale de, “Böylesi bir keyfi yaşamamı sağladığın için Sana teşekkür ederim canım!” dedi, derin soluklarına engel olamayarak. Sonra doğrulup yüzüme baktı. Uzanıp yarağımı gövdesinden kavradı ve sıktı, “Bakar mısın Ülker; boşalmayı da erteleyebiliyor!” dedi.

Ülker cevap vermeden yataktan kalktı ve giyinmeye başladı, “Hadi bakalım kızlar. Siz sikişirken benim damaklarım kurudu. Birkaç yudum içelim!” dedi. Düşünmeden yataktan kalktım. Yatakta boylu boyunca uzanmış bizi izleyen Jale’nin kolundan tutup çektim ve kaldırdım; sürüklercesine kaldırdım, “Bana rahat bir şeyler verir misin bebek? Mutlaka vardır!” dedim. Jale elbise dolabını açıp bana bir şort verdi ve giyinmeye başladı. Şortu giyip Ülker’in arkasından salona geçtim. Ülker beni öyle görünce dudağıma bir öpücük kondurdu ve Jale’ye seslendi, “Mesut’un üstüne giyecek birşey de ver; dışarıya çıkalım!” dedi.

Biraz sonra terasta yine masadaydık. Jale yatak odasına gittiğimiz anlardaki davranışlarından çok farklı davranıyordu bana. Samimi, içten, sıcaktı. Benim gibi Ülker de bunu görüyordu, “Sarkma Çocuğa! Aşk mı bekliyorsun?” dedi. Jale, “Bu herife aşık olabilirim!” dedi. Ülker, “Ben de!” diyerek eğildi ve dudaklarıma yapıştı. Deli gibi öpüşmeye başladık.

Jale yeniden ev sahipliğine soyundu ve mangalın başına geçti. Ben yarım kalan rakımı içmeye başlamıştım. Kadınlar ikinci dublelerini bitirmişlerdi. Sanki yatak odasına gitmeden önce yediklerimi midem unutmuştu; gerçekten de acıkmıştım. Ülker Jale’ye, “İçiyoruz ama, Alsancak’a inmemiz lazım Jale! Mesut kendisine birkaç parça giysi alacak!” dedi. Jale de, “Ne içtik ki hayatım? Arabayı ben kullanırım!” dedi. Ben giysi falan almayı düşünmüyordum. Kaldı ki, cebimde Salim Ağabeyden aldığım 50 lira vardı. Onunla da çoraptan başka bir şey alamayacağımı biliyordum. Ülker’le göz göze geldiğimizde, gülümseyerek bana nanik yapması, bir şeyler düşündüğünün kanıtıydı, ama ne düşündüğünü bilemiyordum. Bunu çok da umursamıyordum. Nedense içimde Ülker’e karşı bir güven ve bağlılık vardı.

Biraz sonra kalktık ve çıkmak için hazırlanmaya başladık. Kısa süre sonra herkes hazırdı. Jale göğüs dekolteli bir bluz ile kısa bir etek giymişti. Bacaklarını ilk kez o zaman fark ettim; sütun gibiydiler. Mini eteğin altından kalçaları daha belirgindi. Geriye doğru çıkık, adeta belinden ayrı duruyorlardı. Kapıya doğru yöneldiğimizde arkasından yakaladım ve sarıldım. Memelerini avuçlayıp kendime çektim. Kalçaları yine kasıklarıma yayılmıştı. Boynunu ve kulak memelerini öperken yarağımı pantolonumdan çıkarmıştım bile. Eteğini yukarıya sıyırmama zor olmadı; külotunu yana doğru çektim ve yarağımı arkadan amına soktum. Jale koca bir çığlık atmıştı, “Ahhh! Yavaş hayvan, amımı yırttın! Ahhh!” diye bağırıyordu.

Ülker duvara yaslanmış bizi izliyordu, ellerini duvara koyup kalçalarını geriye doğru vermişti. Jale’nin ince belinden tuttum ve iri kalçalarına vurarak girip çıkmaya başladım. Amı yine yataktaki ıslaklıktaydı. Ben yüklendikçe kendini geriye veriyor, yarağıma dayıyordu iri kalçalarını, “Çok acımasızsın aşkım! Ahhh! Yavaş! Ohhh!” diyordu. Onu duymuyordum bile. Harika kalçalarını döverek girip çıkıyordum içinde. Kısa süre sonra o da zevke gelmiş ve inlemeye başlamıştı. Ülker yanımıza yaklaşıp elini Jale’nin amına attı ve okşamaya başladı. Eli yarağıma sürtünüyordu. Artık Jale inliyor, çığlıklar atıyordu. Sert girişlerimi hızlandırdığımda Jale titremelerle boşalmaya başlamıştı. Onunla birlikte döllerimi amının içine akıtmaya başladım. İri kalçalarını kendime çekmiş, yarağımı köküne kadar sokmuştum. Yarağımı çıkardığımda öylece kalmıştı Jale. Döllerim bacaklarından aşağıya akıyordu.

Jale’nin toparlanıp, üzerini değiştirerek bize katılması iki dakika almıştı…

[Mesut]

18+ YASAL UYARI:
Ah Bu Töreler Seks Hikayesi sitesi 18 yaşından büyükler içindir! 18 yaşından küçük iseniz
ve bulunduğunuz ülkede Seks Hikayesi okumak kanunen yasak ise, bu siteyi derhal terkediniz!