Benim İlk Genelev Maceram Hüsranla Bitmedi! (11. Bölüm)

Benim İlk Genelev Maceram Hüsranla Bitmedi! (11) (Mesut 26 Y., Aydın / Türkiye)

Ceren’le güzel bir dostluk kurmuştuk. Telefonla görüşüyor, ara sıra buluşuyor, yemek yiyip içki içiyorduk, ama sevişme olayını bir daha yaşamadık. Kızkardeşi Seher bir eğitim fakültesini kazanmıştı; İzmir’de kalmaya devam edeceklerdi. Çiçek devamlı müşterim olmuştu, ayda iki ya da üç kez buluşuyorduk. Cumartesilerimi Suna ve Kenan’a ayırmaya devam ediyordum. Kenan’a olan ev borcumu da ödemiştim. Ülker aramıyordu. Ülker’den sonra ilk birlikte olduğum kadın olan Jale ile bir daha görüşmemiştik. Kazancımı bankaya vadeliye yatırmaya devam ediyordum; iyi para biriktirmiştim.

Bir öğleden sonra Yeliz’le buluşup iki saate yakın seviştik. Çıkmadan önce ayaküstü konuyu açtı, “Akşam biriyle tanıştırmak istiyorum Seni. Zamanın varsa eğer.” dedi. Buluşma yerimizi belirledik ve ayrıldık. Kendime çeki düzen verdim; yeni bir müşteri olabilirdi kadın. Buluşma yerine vardığımda gördüm; adı Sibel idi, 35 yaşlarında olmalıydı. Boyluca, etine dolgun bir kadındı. Uzun, gür saçları beline kadar iniyordu. Soru soran, yargılayan, merak eden gözleri vardı. Kadın ilk başlarda az konuşuyordu; içkinin tesiriyle çözülmeye başlamıştı. Bir saat kadar sonra izin isteyip masadan ayrıldım; konuşmaları için zaman vermeliydim.

Geriye döndüğümde kalkmaya hazırlanıyorlardı. Yeliz bana, “Sana gidebilir miyiz?” diye sordu. “Bence bir sakıncası yok.” dedim. Yeliz’in arabasıyla beni takip ettiler. Eve geldiğimizde Yeliz mutfaktan içki hazırlayıp gelmişti. “Rahat ol kızım…” dedi Sibel’e, “Mesut dünyanın en güvenilir insanıdır. Kendini de kasmaktan vazgeç!” dedi.

Sibel, kocasını daha önce aldatmış bir kadın değildi. Yeliz’e, kocasının erken boşaldığından, yatakta doymadığından falan söz etmiş; Yeliz de beni önermiş. Sibel bu tür ortamlara alışık değildi. Bunları konuşmaya başladığımızda Sibel daha da içine kapanıvermişti. Yerimden kalkıp yanına oturdum; saçlarını okşadım. Daha önce birlikte olduğum kadınların hepsi de kaşardı; ilk kez bir kadını yatağa atmak için emek harcamam gerekecekti. “Bakımlı ve güzel saçlar!” dedim. İlgisiz tavırla ileriye bakıyordu. Saçlarını okşayarak omuzlarından arkaya attım. Eğilip boynuna öpücük kondurdum. Sonra dilimi tüy dokunuşlarla dolaştırmaya başladım Boynunda, kulak memelerinde dolaşarak gezindim; yalıyor, öpüyor, emiyordum. “Ilık ve pürüzsüz bir ten!” dedim.

Saçlarından tutup başını çevirdim. Etli dudaklarını ağzıma aldım ve emmeye başladım. Kısa süre sonra katılmıştı bana. Dillerimiz bir anda dans etmeye başlamıştı. Elini bacak arama doğru götürmeye başladığında engel oldum. Kendimi geriye çektim ve belinden tutup kaldırdım. “Islak ve emdikçe ballanan dudaklar!” dedim. Önümde dikilmiş öylece duruyordu. Üzerindeki bluzu çıkarttım. Sarı, dantelli sutyenini zorlayan iri göğüslerini okşadım. Avuçlarımdan taşıyorlardı. Onları okşarken gözlerini kapatmıştı Sibel. Kopçasını çıkardım, iri göğüsleri biraz sarkmıştı, ama dikliği hala meydan okurcasınaydı. İki göğsünü de avuçlayıp uçlarını birleştirdim ve dilimi gezdirmeye başladım. Uçlarını yalıyor, dişlerimin arasına alıp eziyordum. Avuçlarımda yoğururken başımı kendine doğru çekiyordu Sibel. Dakikalarca göğüslerini emip yaladım ve dişledim. Avucumda sıkarak gözlerine baktım, “Sabaha kadar yalayıp emsem doymayacağım memeler!” dedim.

Göğüslerinden aşağıya doğru yalayarak inerken külotunu sıyırmıştım. Kasıklarında gezdirdiğim dilimi bacak arasına yaklaştırdıkça bacaklarını açıyordu. Yeni bakım yapılmış amı çizgi gibi duruyordu önümde. Dilimi çevresinde gezdirdikten sonra yarığının üzerine vardım ve aşağıdan yukarıya badana yapmaya başladım. Kadın iki eliyle amının dudaklarını açtı ve ağzıma doğru yaklaştırdı. Kalın dudaklarının arasından kızılımsı iç dudakları görünüyordu. Dilimi yine aşağıdan yukarıya sürtmeye başladım. Sibel ayakta durmuş titriyordu. Dilimi klitorisine sürtüyor, aşağıya inip amına baskı yapıyordum. Klitorisine dokundukça titriyordu. Kalçalarını avuçlayıp yoğururken amına dilimi sokmayı, klitorisini yalamayı sürdürdüm. Kısa zamanda havaya girmiş, titremeye başlamıştı. Amını avuçlayıp acıtırcasına sıktım, “Amın alev gibi yanıyor! Böylesi bir vücuda sahip olan bir erkek elbette erken boşalacak!” dedim.

Ayağa kalktım ve pantolonumun fermuarını çözüp aşağıya indirdim. Uyanmış yarağım kafasını Sibel’e dikmiş sallanıyordu. Omuzlarından tutup yere çöktürdüm. Sibel yarağımı gövdesinden kavrayıp sıvazladı ve Yeliz’e bakarak ‘iyi’ der gibi hareket yaptı. Sonra diliyle başına masaj yapmaya başladı. Eliyle gövdesinden kavramış, kafasını yalıyor, ağzına sokup emiyordu. Yarağım kısa zamanda kazık gibi olmuştu. Sibel, Yeliz’i çoktan unutmuş, havaya girmişti. Yarağımı sıvazlayarak okşarken bir yandan taşaklarımı ve yarağımı baştan aşağıya yalıyor, kafasına durmadan dil darbeleri atıyor, ağzına alabildiğince alıp emiyordu.

Yarağımı ağzından kurtarıp koltuğa oturdum. Sibel zaman geçirmeden üzerime apışıp yarağımı belinden tutup am dudakları arasına sürtmeye başladı. Islak am dudakları arasına yerleştirdiği yarağımın üzerine bıraktı kendini. Sulanmış amının dudakları arasından kayarak köküne kadar girmişti yarağım bir anda. Çığlık atarak durdu bir an, “Ufff!” diye derin bir nefes aldı. Saçlarımı okşadı, yüzüme baktı gülümseyerek. Sonra ellerini göğsüme koyup yarağın üzerinden yavaşça kalktı ve yeniden oturdu. Dizlerini koltuktan destek alarak kendine pozisyon buldu ve oturup kalkmaya başladı. Kafasına kadar çıkartıyor, köküne kadar oturuyordu. Parmakları göğsüme batmaya başlamıştı. Ellerinden tutup kenara çektim ve başını asılıp dudaklarına yumuldum. İkimizin ağzı bir anda birbirinin içinde yok olmuştu. Deli gibi kemirişiyorduk. Dudaklarımı yalayıp somururcasına emiyordu. Karşılıklı yalayıp emişlerimizi yaparken üzerimde inip kalkıyor, kasıklarıyla kasıklarımı dövüyordu. Kalçalarından tutup alttan vurmaya başladım sonra. Üzerimde öylece duruyor, göğüslerini ağzıma sokuyordu. Bir yandan göğüs uçlarını emerken, diğer yandan alttan amına sert girişlerle yarağımı köküne kadar sokuyordum.

“Ohhh. Harika. Ahhhh. Sok erkeğim. Sik beni. Evet böyle. Yarağın odun gibi erkeğim. Ne kadar sert yarağın. Ohhh. Sok. Harika sokuyorsun. İçimi parçalıyor. Ohhh!” inlemeleri çığlığa dönüştü bir süre sonra. Omuzlarımdan tutan parmakları acıtırcasına sıkıyor, tırnakları vücuduma batıyordu. Çığlıklar atarak titremeye başladı ardından. Kasılıyor, yarağıma daha sert vuruyordu kasıklarını. Vurdukça artıyordu çığlıkları. Vuruyor, deli gibi tepiniyordu üzerimde. Sonra irileşen gözleriyle yüzüme bakarken hırıldamaya başladı Sibel. Benden öç almaya çalışırcasına sertçe vuruyordu kasıklarını. Bunu yaparken ağzından salyalar akıyordu adeta. Yuvarlağından çıkacakmış gibi irileşen gözleriyle gırtlağından gelen hırıltılar çıkarıyor ve kasılıyordu üzerimde. Sonra birden duruldu; yarağımı köküne kadar içine almıştı. Kalçaları kısa kasılmalarla yarağımı daha da içine almaya çalışırcasına geriliyor, durulup yeniden kasılıyordu. Dakikalarca gelmişti kadın. Kalçalarından tutmuş, kendime çekmiş, bekliyordum.

Kasıldı, gerildi, titredi ve bıraktı kendini üzerime. Saçlarımı okşayıp dudaklarımdan öptü, “Canım!” dedi gülümseyerek, “Harikaydı.” dedi, yeniden öptü dudaklarımdan ve öylece durdu. Yarağım içinde kalp gibi atarken am dudaklarından sızan sular taşaklarıma doğru iniyordu. Belinden tutup yarağımı yavaştan oynatmaya başladım içinde. Öylece durmuş bana bakıyordu. Alttan vurarak sokup çıkartmaya başladım yarağımı. Kısa girişlerle girip çıkıyordum.

Üzerimden atıp, koltuğa sırt üstü yatırdım ve bacaklarını ayırıp arasına girdim. Yarağımı am dudakları arasına yerleştirdim ve yüklendim. Derin ‘Ohhh!’ çekerken, köküne kadar giren yarağıma bakıyordu. Uzanıp göğüslerini avuçladım ve yarağımı hızla sokup çıkartmaya başladım. Eğilip göğüslerini ağzıma aldım ve uçlarını emip dişlemeye başladım. Saçlarımdan tutmuş başımı göğsüne bastırıyordu. Dakikalarca emip ısırdım göğüs uçlarını. Sonra geriye çekilip bacaklarını omuzlarıma aldım ve yarağımı köküne kadar sokup çıkartmaya başladım. Ülker bu pozisyonda kadının fazla zevk almayacağını söylemişti. Umurumda değildi. Kadının sıcak amı içine saplayıp çıkartıyordum yarağımı. Sibel altımda deli gibi kıvranıyor, inliyordu. “Sik. Sok köküne kadar yarağını erkeğim. Ahhh. Sikicim benim. Bu am feda olsun sana. Ahhh. Sok. Kökle dibime kadar. Evet böyle. Ohhh!” diyordu.

Bacağını birini omzumdan indirdim ve öyle sikmeye başladım sonra. Amı tamamen önüme açılmıştı. Girip çıkışımı izliyor, kasıklarını daha da veriyordu yarağıma doğru. Çıktım içinden. Kolundan tutup kaldırdım ve koltuğa ters çevirip köpek pozisyonuna getirdim. Bacaklarını açmış, kalçalarını daha da geriye vererek yarağımı sokmamı bekliyordu. “Sokayım mı?” diye sordum. “Sok! Hadi, durma. Sik beni. Hadi sikicim. Hep sik beni Mesut. Hadi sok yarağını amıma. Hadi durma!” diyordu. Arkadan yarağımı amına yerleştirirken iki eliyle kalçalarını ayırmış, yarağımı daha da derine girmesini sağlıyordu. Beline sarılıp yarağımı köklemeye başladım. Kafasına kadar çıkartıyor, köküne kadar sokuyordum. Önümde inliyor, kalçalarını daha da geriye verip, kalçalarını kasıklarıma vuruyordu. “Sok. Ahhh. Sik beni. Hadi daha hızlı. Erkeğim, sikicim. Sik beni. Ohhh. Daha hızlı sik. Kökle yarağını amıma. Ahhh!” diyordu.

Ayağa kalkarcasına dikildim ve eğilip göğüslerini avuçlayıp kendime çektim vücudunu. Göğüslerini yoğurup sıkarken arkadan daha da hızlı vurmaya başlamıştım. Sibel daha da çılgınca inlemeye, çığlıklar atmaya başlamıştı. “Sik!” diye bağırıyordu. Çığlıkları evi inletiyordu artık. Kasılıyor, titriyordu.

Ayaklarının üzerinde duramayacak kadar titremeye başlamıştı ki, yeniden dizlerimin üzerine çöküp arkadan kalçalarını tutarak girip çıkmaya başladım. Yarağımı sokabildiğim kadar dibine sokuyordum. Sibel’in tüm vücudu elektrik verilmişçesine titremeye başlamıştı ki, durdu. Ağlamaklı sesler çıkartarak kasılıyordu artık. Hırıltılar içinde kasılıyor, amı yarağımı sıkıp bırakıyordu. Yarağımı son kez amına kökledim ve içine oluk gibi akmaya başladım. Döllerimi son damlasına kadar akıttım içine. Sonra yana yatarken yarağımı çıkartmadan onu da yatırdım koltuğun üstüne. Yarağım halen içindeydi. Titremeleri yavaştan kesiliyordu. Elini uzatıp vücudumu okşamaya başladı. “Canım. Ohhh. Erkeğim. Bittim. Ohhh. Sikicim benim. Ahhhh. Öldürdün beni!” diyordu.

Boynuna öpücük kondurup yarağımı çıkarttım amından. Döller de yarağımla birlikte akmaya başlamıştı amından. Aceleyle amını eliyle kapattı Sibel. Uzanıp dudağına öpücük kondurdum ve kalkıp banyoya yürüdüm. Döndüğümde Sibel öylece yatıyordu.

Yeliz baştan beri oturduğu koltukta kımıldamadan, “Yavşaksın Mesut! Bir gün olsun Benimle bu şekilde sevişmedin. Bana borcun var!” dedi.

Sibel kalkıp boynuma sarıldı ve dudaklarımı öperken, ölgün yarağımı avuçlayıp sıktı, “Ölürüm ben bunun yoluna! Kadın olduğumu hatırlattı bana. Harika siktin Mesut. Erkeğim benim. Amım bayram etti. İlk kez bu kadar doyasıya orgazm oldum. Demek böylesi de oluyormuş. Bunu her zaman tekrarlayalım aşkım. Harika bir erkeksin sen. Bağımlılık yapacak kadar güzel sikiyorsun!” dedi. “Benim işim bu bebeğim! Her zaman emrindeyim!” dedim.

Sibel banyoya yürürken Yeliz’in yanına gittim. Önünde dikildim ve yardağımı ağzına doğru uzattım. Taşaklarımı avuçlayıp okşadı. Yeliz’e, “Sen demedin mi Sibel’in sikişmeye ihtiyacı var, diye?” dedim. “Bizim yok mu sikişmeye ihtiyacımız, amına koduğumun herifi? Beni neden bu şekilde sikmiyorsun?” dedi. “Seni de sikerim bebeğim, yeter ki sen iste!” dedim. “Kıskandım vallahi. Bana bir sikiş borcun var. Daha sonra isterim!” dedi.

Sibel geri döndüğünde neşeden uçuyordu neredeyse. Bana sarılıp defalarca teşekkür etti, eğilip yarağımı öpüp her yerini yaladı. Yarağıma sevgi gösterisi yapıyordu. Onları yolcu ettiğimde saat gecenin bir yarısı olmuştu. O gün iki posta sikişmiştim ve gerçekten de yorulmuştum. Yeliz’e gerçekten de bir sikiş borcum olmalıydı; ona bir ziyafet çekmeye karar verdim. Çünkü bana başka kadınlar da buluyordu.

Bu arada Ayşe hukuk fakültesini kazanmıştı; Buca’da okuyacaktı. Fatma Ana evimi temizliğe geldiğinde söylemişti; ne kadar sevindiği anlatmasından anlaşılıyordu. “Oğlan it oldu, hiç değilse kız okuyup kendini kurtarsın!” diyordu Fatma Ana. “Ayşe zeki kız Fatma Ana. Bence kendini kurtardı bile; için rahat olsun!” dedim.

O gece Kenan ve Suna ile birlikte deli gibi bir gece geçirmiş ve sikişmiştik. Gittiklerinde vakit neredeyse sabaha geliyordu; yorgunluktan ve içtiğim üç duble rakıdan sızıp kalmıştım. Pazar öğleye doğru telefonun sesiyle uyandım. Fatma Ana’nın telefonuyla Ayşe arıyordu, “İnsan arayıp bir tebrik eder! Üniversiteyi kazandık heralde!” dedi. Fatma Ana da yanında, benimle konuşma stiliyle ilgili uyarıyordu kızını. Ayşe’nin sözüne cevap vermeden telefonu annesine vermesini istedim. Kem, küm etti ama vermek zorunda kaldı. Fatma Ana’nın hal hatırını sorduktan sonra Ayşe ile buluşmak için izin istedim. Fatma Ana tereddüt etmeden onayladı. “Hazırlan, yarım saat sonra geliyorum.” dedim Ayşe’ye.

Yarım saat kadar sonra evlerinin önündeydim. Fatma Ana ile Suat Amcanın ellerini öptüm. “Biraz geç kalabiliriz, merak etmeyin.” dedim. Arabaya binip yola koyulduğumuzda Ayşe sözü yapıştırdı, “Emrivaki yapıyorsun!” dedi. “Havai mavi tişört yakışmış sana Fıstık! Güzel görünüyorsun!” dedim. “Teşekkür ederim!” dedi gülümseyerek. “Sevgiline sözün varsa seni bırakabilirim!” dedim. “Ya saçmalama, ne sevgilisi?” dedi başını önüne eğerek. “Kız yoksa Sen lezbiyen falan mısın?” dedim. “Saçmalama ya!” dedi. “Senin yaşındaki kızların bir sevgilisi olmalı. Sağlıklı bir psikolojiye sahipsen, olmalı!” dedim. “Senin sevgilin var mı ki?” dedi. “Bir sürü var!” dedim. “Nasıl yani?” dedi. O sırada Alsancak’a gelmiştik. Arabayı park yerine bıraktık ve bir çay bahçesine oturduk.

“Ben sağlıklı bir erkeğim; neden şaşırıyorsun ki?” dedim. “Saçmalama ya; insanın bir sürü sevgilisi mi olur?” dedi. “Bu Pazar hepsinden izin aldım, bir fıstıkla buluşacağımı, beni aramamalarını söyledim!” dedim. ‘Hey Allahım!’ der gibilerden başını salladı. Ayşe’ye, “Hukuk Fakültesini kazandığın için aileni çok sevindirdin, biliyorsun değil mi?” dedim. “Biliyorum!” dedi. “Onların sevinçlerini gördüğünde gurur duymalısın. Ben de çok sevindim. Biliyor musun hayatımda ilk kez bir avukatla aynı masada oturuyorum!” dedim. “Daha 4 yıl var!” dedi. “Olsun, ben de dahil herkes seni avukat olmuş gibi görüyor şimdiden!” dedim, sonra da ekledim, “Bugün ne istiyorsan onu yapalım, tamam mı? Üzerine basıyorum Fıstık: Ne istiyorsan!” dedim.

Hava karardığında girdiğimiz bir sinemadan sıkılmış çıkıyorduk. Ayşe çocuk gibi neşeliydi ve kendini frenleyemiyordu; İzmir kazan biz kepçe, dolaştık durduk. Sonra bir restorana oturduk. Onun için en güzel olan yemekleri söyledik ve şarap ısmarladık. Bir bardak içmesine izin verdim. Yemekten kalktığımızda saat neredeyse 23’e geliyordu. Alsancak İskele’nin orada dolaşmaya başladık. Çok geçmeden herşeyi rayına oturtan olay oluverdi. Bir birahanenin önünden geçiyorduk; biri ‘Ayşe!’ diye seslendi. Durduk, okul arkadaşlarından bir kızdı. Kalkıp yanımıza geldi. Hukuk fakültesini kazandığı için tebrik etti, öptü Ayşe’yi. Masalarına davet etti bizi. Biz kabul etmeyince, “Ne yapacaksınız; iki sevgili dolaşıp duracak mısınız gece boyu?” dedi. Ben de, “Yalnız kalmayı tercih ederim. Sevgilimle sohbet ederken birilerinin bizim sohbete karışmasından hiç hoşlanmam. İnsan özelini paylaşmamalı değil mi?” dedim kıza. Ayşe o an gözlerini şimşek gibi bana dikti. Ayşe’nin elinden tuttum ve çektim, kıza iyi akşamlar dileyip ayrıldık ordan.

Birkaç metre gitmiştik ki, Ayşe elini tuttuğum elimden kurtuldu ve durdu, “Biz nereden sevgili oluyoruz?” diye sordu. “Ben öyle birşey mi dedim?” diye sordum. “Biraz önce dedin!” dedi. “Özür dilerim, bir daha demem!” diyerek yürümeye başladım. Koşarak yanıma gelip elimden tuttu ve yürümeye başladı, “Arkamızdan bakıyorlardır şimdi. Öyle söyledin, öyle sansınlar!” dedi. Durdum ve yüzüne baktım. Gözleri ışıldıyordu; beklediğim bakışlardı bunlar. “Gözlerin çok güzel!” dedim. Başını önüne eğdi, “Biz gerçekten de sevgili olabilir miyiz Sence?” dedi. “Biz uzun zamandan beri sevgiliyiz Ayşe, Sen farkında değilsin!” dedim. “Nasıl yani?” dedi. “Benim eve geldiğinde, kendi evinmiş gibi eşyalara müdahale etmeye başladığından beri bana ilgi duyduğunu biliyorum ve Seni o günden beri izliyorum!” dedim. Başını yeniden önüne eğerek yürümeye devam etti.

“Güzel bir kızsın, aklı başında birisin, sevimli, cana yakın bir kişiliğin var. Ailen Seni iyi yetiştirmiş, bunu görüyorum!” dedim. Eli elime daha da sıkı yapışmıştı, bunu fark etmiyordu bile. Aradığım davranıştı bu, ama fazla yüklenmek istemiyordum, “Hadi bakalım Fıstık, saat ilerledi; eve gidiyoruz!” dedim.

Arabaya binip yola koyulduğumuzda sevinçli ve şımarıktı. Bu huyu çok tatlıydı ve beni herşeyden uzaklaştırıyordu. Yol boyunca başlayacağı okuldan, yarınlardan söz edip durdu. Hayalleri vardı ve bunları benimle paylaşmak ister gibiydi. Eve varmaya yakın iyice yavaşladım, “Eve vardığında anne ve babana fazla yaklaşma, şarap içtiğini fark etmesinler!” dedim.

Kapının önüne vardığımızda Fatma Ana dışarıya çıktı. Elini öpüp teşekkür ettim ve hızlıca uzaklaştım. Ayşe arkamdan bakakalmıştı; aynadan baktığımda annesi kolundan tutup içeriye çekiyordu. Bu kızla yarınlara yönelik planlar yapılabilirdi; kaçırmaya hiç niyetim yoktu.

Evime yaklaştığımda Ceren’i aradım, evdeydi. “Bana içki ısmarlar mısın?” diye sordum. İki dakika sonra evinin önündeydim. Dudağımdan öperek beni içeriye aldı. Kızkardeşi yine evde değildi. Mutfakta kendimize birşeyler hazırlayıp salona geçtik. Cinsellikten uzak bir sohbete başlamıştık; Ceren’le sohbeti seviyordum. Bir süre sonra Seher geldi; içkili ve morali bozuktu. Ceren’in ısrarıyla yanımıza oturdu.

Ceren, “Ne oldu gene? Tarık’la kavga mı ettin?” diye sorunca, Seher, “Orospu çocuğu, barda beni tek başıma bırakıp gitti.” dedi. “Aynı frekansta değilsiniz kızım. O evlenecek karı arıyor kendine. Senin aklın bir karış havada!” dedi Ceren. Seher, “Bu yaşta evlenip ona çocuk mu doğurayım Ceren ya?” dedi. Ceren, “Bilemem. Hanım hanımcık bir kız arıyor Çocuk; olmaz bu iş, demiştim sana!” dedi. Seher, “Özür dilerim ama, sorunlarımız da var!” dedi. Ceren, “Ne gibi?” diye sorunca, Seher göz ucuyla bana bakarak, “Boş ver!” dedi. Ben de, “Şurda kız kıza konuşuyoruz!” dedim gülerek, “Kendini neden kasıyorsun ki? Sorun cinsel mi?” dedim. “Salla ya, siktir et!” dedi. “Sana rakı koyayım mı?” diye sordum. “Sohbetinizi bölmeyeyim!” dedi. Ceren de, “Böl, amına koyayım! Mızıldanmaya başladın yine. Sızlanmayı bırak, otur da anlat şu sorunu!” dedi.

Seher, Tarık’ın yatakta ilgisizliğinden söz etti bir süre. “İlk başlarda böyle değildi. Bencil davranıyor. Her şeyi benden bekliyor.” dedi. Ben de, “İşçilikten çalıyor hıyar, desene!” dedim gülerek. Seher, “İşi bitirip kalkacak. Acelesi varmış gibi davranıyor.” dedi. Ben de, “İstediklerini verdiysen, ona karşı kendini bitirmişsin demektir! Vücudunun keşfedilmeyen yanı kalmayınca, yeni bir keşif için yelken açacaktır Çocuk. Buna engel olamazsın!” dedim. “İki ay önce evlenme teklifi ediyordu ama!” dedi Seher. “Onun için sen vücut ve beyin olarak bitmişsin kızım!” dedim, “Ekstran kalmayınca tükeniyorsun işte. Seninle birlikteliği sürdürmesi için bir neden göremiyor demek ki!” dedim. “Deli oluyordu benim için ama!” dedi.

Ben, “Demek ki az zamanda çok şey gösterdin ve verdin. Bundan sonra verecek şeyin kalmadığını düşünüyor. Fazlasını vermelisin ki yanında tutabilesin. İki cins için de geçerli bu. Ben şu an buradaysam Ceren’den alacağım şeyler olduğunu düşündüğüm içindir. Ya da Ceren’in benden beklediği ve henüz alamadığı şeyler var, demektir.” deyince, Ceren şuh bir kahkaha attı. Ben de, “İşte bu gülüş beni uyarmaya yetiyor!” dedim.

Seher öfkeyle rakı bardağından koca bir yudum aldı. “İçerek mi unutacaksın?” diye sordum, “Yeni birini bulana kadar unutamayacaksın. Yeni bir vücut, yeni bir yatak ve yeni arzular. Unutman için kesinlikle yaşaman gerekenler olacak. Değilse düşünmeye devam edeceksin!” dedim. “Ne yapayım? Sokağa çıkıp birini mi arayayım?” dedi Seher. “Gençsin, güzelsin ve akıllısın. Birini bulmak için fazla çaba harcaman gerekmeyecek!” dedim.

Seher, “Ya ben başka birşey merak ediyorum, siz Ayşe ile yatıyor musunuz?” dedi. Bu konuyu açacağını, arkadaşlarıyla bizi konuştuklarını biliyordum. “Göğüslerini bile görmedim kızın! Annesi çok sevdiğim bir insandır!” dedim. “Ne buluyorsun o varoş kızında, anlamış değilim!” dedi. “Konu bu işte!” dedim gülümseyerek, “Onun tanıdığım hiçbir yeri yok. Benim için kapalı bir kutu. Merak ediyorum, ona yakın duruyorum ve tüketmemeye çalışıyorum. Tanıştığımızdan iki gün sonra yatağa girsek tüm büyü bozulacaktı, ama şu an işin başındayız daha. Evet, Ayşe’nin her şeyini merak ediyorum. Öfkelendiği şeyleri, onu sevindiren olayları, dokunduğumda haz alacağı noktaları, ne yaptığımda heyecanlanacağını, orgazmı hangi durumlarda uç noktada yaşayacağını; hiçbir şeyini bilmiyorum ve bu durum beni ona çekiyor.” dedim.

“Sevgilisiniz ama değil mi?” diye sordu Seher. “Belki? Onu da bilmiyorum! Birlikte zaman geçirmekten hoşlanıyoruz!” dedim. “O rahibe gibi evde oturuyor, ama sen önüne gelenle yatıyorsun!” dedi. “O da yatsın! İhtiyaç duyuyorsa ve bu ihtiyacını ben karşılamıyorsam yatsın!” dedim. Seher, “Bekaretini kocasına salkıyordur zavallım!” dedi kahkaha atarak. Seher’in kahkahası da ablasınınki gibi şuhtu.

Ceren, “Seher, bakıyorum da Mesut’u çözmeye çalışıyorsun!” dedi. Seher de, “Ya, ne çözmeye çalışması. Seninle birlikte olduğunu biliyorum sonuçta. Bilmesem rahat bırakmazdım doğrusu!” dedi. Ceren Seher’e, “Buz getirir misin hayatım?” dedi. Seher yerinden kalkarken ağır görünüyordu, yalpalayarak buz getirmeye gittiğinde, Ceren uzanıp dudağıma bir öpücük kondurdu, “İyice gerilmiş. Relax olmaya ihtiyacı var. Onu rahatlatalım istersen. Emeğinin karşılığını verir!” dedi kahkahayı basarak.

Ben cevap vermeye zaman kalmamıştı; Seher elinde buz kasesi ile salona girdi. Masaya yaklaşırken sendeledi, kolundan tutmak zorunda kaldım. Yavaşça kendime doğru çektim, kontrolsüzce kucağıma attı kendini. Toparlanmaya çalıştı, ama elimi beline dolayıp yüzünü çevirdim. Ablasınınkine benzeyen iri gözleri kan çanağına dönmüştü. Saçlarından tutup dudaklarına yaklaştım…

[Mesut]

18+ YASAL UYARI:
Ah Bu Töreler Seks Hikayesi sitesi 18 yaşından büyükler içindir! 18 yaşından küçük iseniz
ve bulunduğunuz ülkede Seks Hikayesi okumak kanunen yasak ise, bu siteyi derhal terkediniz!