Benim İlk Genelev Maceram Hüsranla Bitmedi! (14. Bölüm)

Benim İlk Genelev Maceram Hüsranla Bitmedi! (14) (Mesut 26 Y., Aydın / Türkiye)

Çiçek, kızı Dilek’e yakalanmanın telaşını kısa sürede attı üzerinden ve yeniden aynı çılgınlıkla sevişmeye başladı benimle. Evden ayrıldığımda Dilek’in ışığı hala yanıyordu.

Pazar sabahı erkenden kalkıp Ayşe’ye gittim. Yola çıktığımda arayıp hazırlanmasını söylemiştim, ama Fatma Ana kahvaltı yapmadan bırakmadı, “Aç mı çıkacaksınız evden!” diye fırçasını da atmayı ihmal etmemişti. Kızı ile birlikte dolaşmam hoşuna gidiyordu Fatma Ana’nın. Yaptığım işi bilse, olduğum yere gelmesine izin vermezdi aslında, ama yapacak bir şey yoktu. Fatma Ana, “Senin yanında olduğu zaman aklımız onda kalmıyor Mesut. Ona göz kulak olacağına inanıyoruz!” diyordu. “Gözünüz arkada olmasın Fatma Ana, Ayşe kendini koruyabilecek kadar akıllı bir kız!” dedim.

Arabaya bindiğimizde Ayşe, “Nereden biliyorsun kendimi koruyabileceğimi?” dedi. “Koruyamaz mısın yani?” dedim. “Bilmem ki; korumam gerekecek bir durumla karşılaşmadım şimdiye kadar!” dedi. “Öyle bir durumla karşı karşıya gelirsen kendini koruyacağına inanıyorum!” dedim. “Bu gün ne yapacağız?” diye sordu Ayşe. “Bu gün benim dediğimi yapacağız. Ben nereye götürürsem geleceksin, tamam mı Fıstık?” dedim. Ayşe de, “Tamam!” dedi kendini koltuğa yaslayarak.

Bir süre dolaştık; çay bahçesinde oturduk, birşeyler içtik. Öğle yemeği için alışveriş yaptık ve eve geldik. Mutfakta kendi kafamıza göre yiyecek birşeyler hazırladık ve neşe içinde masaya oturduk. Şarap teklifimi geri çevirmedi Ayşe. Birer bardak içecektik; içtik. Ayşe oldukça rahattı; evin yabancısı değildi sonuçta. Yemekten sonra salonda televizyonu açtı ve karşısına oturdu. Ben mutfağı yüzeysel toplayıp yanına geldim. Arkasından yaklaşıp omuzlarını okşadım. Başını kaldırıp yüzüme sevimli bir edayla gülümsedi. Ayşeye, “Aylardır ilk kez bu kadar doyasıya bir yemek yedim bu evde!” dedim. “Yalnız yaşamaya alışmışsın, aslında; yadırgamamalısın.” dedi. “Yalnızlıkla ilgili değil bu Ayşe…” dedim omuzlarını okşamayı sürdürerek, “Bir şeylerin eksikliğini hissediyorsan yalnızlık seni huzursuz ediyor demektir!” dedim, eğilip yanağına bir öpücük kondurdum. Titredi bir anda.

Saçlarını okşayarak başını çevirdim. Yüzüme binlerce soruyu aynı anda sorar gibi bakıyordu. Eğildim ve dudaklarından öptüm. Kendini çekmemişti, ama katılmamıştı da. Doğrulup saçlarını okşamayı sürdürdüm. Başını koltuğa yaslamış, olanları bekler haldeydi. Yüzünü, omuzlarını okşayarak önüne geçtim. Tutup kaldırdım. Öylece duruyor, beni izliyordu. Belinden tutup kendime çektim ve dudaklarına bir öpücük kondurdum. Bu kez bana katılmıştı. Yeniden öptüm, karşılığını titreyerek vermişti. Vücudu gergindi. Yeniden dudaklarına yaklaştığımda kendini bana doğru iterek dudaklarımı öpmeye başladı; acemi ve ürkekti. Sanki ayaklarının canı kesilmiş gibiydi; kendini tamamen bana bırakmıştı. Ne kadar öpüştüğümüzü hatırlamıyorum. Geri çekildiğimde gözleri kapalıydı. Yüzünü ellerlimin arasına alıp durdum. Gözlerini açtığında yaşaran göz çukurlarını gördüm.

“Çok güzelsin Fıstık” dedim. Belime sarılıp vücudumu kendine çekerek yeniden öpüşmeye başladı. O kadar çocukça öpüşüyordu ki, bu beni bir anda tahrik etmişti; kendimi geri çektim. Birden paniklemişti. “Birşey mi oldu Mesut?” dedi. “Gel!” dedim elinden tutarak, sürüklercesine yatak odasına götürdüm. Çekmemle birlikte ikimiz de yatağa düşmüştük. Yastığa başlarımızı koyduk ve öylece yattık bir süre.

“Seni düşünüyorum!” dedim. “Ben de!” dedi. “Seninle birlikteliği düşünüyorum!” dedim. “Ben de!” dedi. “Seni kendime uydurmaya çalışıyorum ve çoğu zaman bunu başarıyorum!” deyip, yüzüne baktım, saçlarını okşayıp alnına bir öpücük kondurdum. “Annenle baban seni bana emanet ediyorlar ve ben seninle ilgili neler düşünüyorum; yanlış mı yapıyoruz Ayşe?” dedim. Birden yatakta doğruldu ve yüzüme baktı. Gözleri ferman okurcasına ışıldıyordu, “Seni istiyorum Mesut!” dedi.

Tutup başını yastığa koydum yeniden. Üzerine doğru eğilip dudaklarına dokundum. Bir anda kenetlenmiştik. Birbirimizin dudaklarını kuralsızca öpüyor, yalıyorduk. Ne yaptığımızı bilmeden öpüşüyorduk. Bir süre sonra geri çekildim ve yüzüne baktım. Alnına bir öpücük kondurdum. Sonra yanaklarını öperek boynuna doğru indim. Bluzundan açıkta kalan omuzlarını öpüp yalayarak yeniden dudaklarına uzandım. Dillerimiz birbirini tanımaya çalışırcasına dans ediyordu. O ara bluzunun düğmelerini çözdüm ve önünü açtım. Pembe sutyeninin altındaki göğüsleri dik ve sertti. Parmaklarımı üzerinde gezdirdim bir süre. Dudaklarımı yeniden boynuna doğru indirirken, sutyenini aşağıya doğru çektim. Diri göğüsleri meydan okurcasına önüme dikilmişti. İri uçları pembe birer abide gibi duruyordu önümde. Üzerinde parmaklarımı dolaştırdım bir süre. Ayşe gözlerini kapatmış saçlarımı okşuyordu.

Omuzlarından aşağıya doğru indim yalayarak. Göğüslerinin çevresinde turladım bir süre. Kasılıyor, titriyordu. Yalayarak göğüs uçlarına kadar geldim. Uçlarında dilimi dolaştırdım bir süre. Sonra ağzıma alıp emmeye başladım göğüslerini. Eli saçlarımı okşarken bastırıyordu. İki elimle avuçlayıp yoğuruyor, sıkıyordum. Göğüslerinde aşağıya doğru inmeye başladım sonra. Göbek çukurunda dolandım ve dilimi göbeğinin sağında ve solunda dolaştırdım. Yanlara doğru kaydığımda titremesi artmıştı. Yanlardan gıdıklanıyordu. Yeniden göbeğine döndüm ve yukarıya doğru çıktım. Omuzlarından tutup kaldırdım ve öpüşürken bluzunu çıkarttım. Dudaklarında kaldım bir süre. Etli ve kalın dudaklarını gün boyu emsem doymayacaktım, ama yeniden aşağıya doğru yolculuğa başladım. Göğüslerine geldiğimde elim eteğinin üzerinden kasıklarına baskı yapıyordu. Dilimi aşağıya indirdikçe elimi de indiriyordum. Düzgün bacaklarını okşayarak aşağıya iniyordum.

Dilimle göbek çukuruna geldiğimde eteğini sıyırdım ve elimi kasıklarına attım. Bir anda elini elimin üzerine koydu. İstemiyor muydu, yoksa anlık refleks miydi, anlayamamıştım. Elini tutup çektim. Bacaklarını okşayarak elimi bacak arasına soktum yeniden. Belli belirsiz şekilde bacaklarını aralamıştı. Külotunun üstünden amına baskı yaptım; o an iliklerine kadar titremişti. Eteğini beline doğru toplayıp dilimle bacaklarında yolculuğa başladım. Diz kapaklarında dolaşırken titremeleri artmıştı. Oradan da gıdıklanıyordu. Yukarıya doğru çıkarken eteğini iyice toplamıştım; Pembe külotunun arası ıslanmıştı.

Bacaklarını tutup yavaşça araladım. İtiraz etmeden açmıştı. Bacaklarının iç kısımlarını yalayarak külotuna doğru yöneldim. Kasıklarını, amının külotundan dışarıda kalan yerlerini yaladım, öptüm dakikalarca. Sonra külotunu tutup aşağıya doğru çektim. Kalçalarını hafifçe yukarıya kaldırmış, çıkarmama yardım etmişti. Ayaklarından sıyırıp attığımda yeniden bacaklarını ayırmıştı. Amının kabarık dış dudaklarının üstünde klitorisi irileşmiş gibi duruyordu. Dilimi üzerine dokunduğumda elektrik verilmiş gibi titremiş, “Ohhh!” demişti. İlk kez ağzından bir sözcük çıkıyordu.

Dilimi bir çizgi gibi duran amının dudakları arasına sürterek aşağıya doğru indim. Am dudakları açılmıştı. Pembe iç dudakları bir kuş gibi titriyordu. Dilimle dokunduğumda iki eliyle kafama yapışmıştı Ayşe. Bacaklarını iki yana açarak arasına girdim ve dilimle aşağı yukarı badana yapmaya başladım. Klitorisine her dokunduğumda sesli inliyordu. Dilimi iç dudakları arasına sürterek klitorisine dayandım. Yalıyor, ağzıma alıp emiyordum. “Ihhh. Ayyyy. Ohhh!” diye durmadan inlemeye, anlamsız sesler çıkartmaya başlamıştı.

Alttan ellerimi sokup kalçalarını avuçladım ve sıkarak kendime çektim. Artık klitorisini yalayıp emerken kendini geri çekemeyecekti. Saçlarımı koparırcasına asılıyor, başımı bacak arasına sokmak istercesine çekiyordu. Klitorisini yalayıp emmeye devam ettim. Her dokunuşumda titreyen vücudu, emmeyi sürdürünce kasılmaya başlamıştı. Kasıklarını ağzıma dayıyor, amını ağzıma sokmak istercesine bastırıyordu. Aldığı haz dayanılmaz olduğunda başımı bacak arasından çekmeye çalışıyordu, ama ben izin vermiyordum. Yalıyor, emiyordum klitorisini ve am dudaklarını. Sonra dilimi amının içine doğru soktum. Bu kez çığlığı basmıştı Ayşe. Rutin hareketler yapıyordum artık; klitorisini yalayıp emiyor, am dudaklarını yalayarak dilimi amına sokup çıkartıyordum.

Ayşe deli gibi kıvranmaya başlamıştı altımda. Bırakmam için hareket ettiği zamanlarda ellerini çekiyordum. Sonra bastırıyordu kafamı bacak arasına. Dakikalarca titredi, kasıldı Ayşe. Sonra başımı bacak arasına öyle bir çekti ki, boğulacağımı hissettim bir anda. Kasılan bacakları arasında kafam sıkışıp kalmıştı. Dilimi yine çekmiyor, amına sokup çıkarmaya devam ediyordum. Hırıltılı inlemeleri ve kasılmaları durulmuyordu. Deli gibi çırpınmaya başlamıştı altımda. Kontrolsüz davranışlarına engel olamıyordu. Ardından bağırmaya başladı; çığlık atıyor gibi çıkıyordu sesi. Külçe gibi bırakıverdi sonra kendini. Bacakları açılmış, kendini yatağa öylece bırakmıştı.

Dilimi klitorisine dokundurdum ve kendimi yukarıya doğru çektim. Başımı elleri arasına almış okşuyordu artık. Dudaklarına vardığımda gözyaşlarıyla ıslanan yüzünü gördüm. Öpücükler kondurdum gözyaşlarına. Dilimle damlalarını temizledim ve dudaklarına öpücük kondurdum. Omuzlarımdan tutup kendine çekti vücudumu, “Canım!” dedi uzaklardan gelen sesiyle, “Seni seviyorum!” dedi. “Ben de seni seviyorum Fıstık!” dedim. Birden kemiklerimi kırmak istercesine sarılmıştı. Nefesi omuzlarımı yakıyordu neredeyse. “Orgazm bu olmalı!” dedi titremeye devam eden utangaç sesiyle. Bakire olduğunu söylemenin en güzel şekliydi bu.

Yeniden dudaklarına yapışmıştım. Artık biraz daha hırçın davranıyordum. Dudaklarını emiyor, ısırırcasına ağzımda kemiriyordum. O da aynı şeyleri yapıyordu. Yeniden aşağıya doğru inmeye başladım. Göğüslerinde, göbeğinde dolaştım bir süre. Sonra yeniden kasıklarına indim, klitorisine ve am dudaklarına yöneldim. Biraz önce yaptığım gibi yalıyor, emiyordum her yerini. O ara üzerimdekileri çıkartmaya başladım. Kısa sürede çıplak kalmıştım. Yeniden yukarıya doğru çıktım. Dudaklarına vardığımda elini uzatıp kazık gibi olmuş yarağımı tuttu. Sonra başını kaldırıp merakla yarağıma baktı, “Çok büyük bu Mesut!!!” dedi yüzüme bakarak. “Hiç de değil! Öpmek ister misin onu?” dedim. Doğruldu ve elinde tuttuğu yarağımın kafasına bir öpücük kondurdu; başını kaldırıp yüzüme baktı. Kızcağız ne yapacağını bilmiyordu; öğrenmek için de zaman yoktu.

Yatağa attım ve üzerine geçtim. Bacaklarını ayırdım, arasına girdim. Bacaklarını alabildiğine açmıştı. Yarağımı tükürükledim ve am dudakları arasına sürtmeye başladım. Biraz önce dilimle yaptığım şeyi şimdi yarağımla yapıyordum. Yarağımın kafasını am dudakları arasına sürtüyor, klitorisine baskı yaparak yukarıya doğru sürüyordum. Bacaklarımı kasıklarına doğru sokarak hakimiyeti aldım ve sürtmeye devam ettim. Yarağım am dudaklarını yararcasına sürtünerek gidip geliyordu. İki elimle göğüslerini avuçladım ve dudaklarına yumuldum. Deli gibi öpüşmeye başlamıştı yeniden. Ayşe iki eliyle kalçalarıma yapışmış vücudumu kendine çekiyordu. Yarağım aşağıdan yukarıya sürtünerek inip çıkıyordu kasıklarında.

Gözleri kaydı birden Ayşe’nin. Saçlarımı yine koparırcasına asılmaya başladı. Bu kadar kısa sürede orgazmı yakalamasına anlam verememiştim, ama buna acemiliğinin neden olduğunu biliyordum. Yarağımı sürttükçe kasıldı, titredi ve hırıltılarla yeniden orgazmı yakaladı. Yarağımı am dudakları arasına dayayıp üzerine kapandım. Gözleri yine yaşla dolmuştu. Bu kız orgazm olurken ağlıyordu. Başını ellerimin arasına alıp yüzünü kendime çevirdim ve dudaklarına öpücük kondurdum. Bu kez kalp atışlarını da hissedebiliyordum.

Islak am dudakları yarağıma yapışmıştı neredeyse. Yavaşça kendimi geriye çektim ve yarağımı gövdesinden yakalayıp yeniden sürtmeye başladım. Saçlarımı okşuyor, derin nefes almaya devam ediyordu. Yarağımın her yanı am sularıyla ışıldıyordu. Yarağımın kafasını amının ağzına dayadım ve yüklendim. O an gözleri irileşerek yüzüme baktı. Sokmamdan korkuyor gibiydi; kafası ıslak amın içine doğru kaydı bir anda. O kadar zorlanıyordum ki, neredeyse am deliği yok gibiydi. Kafası yok olmaya başlamıştı ki, durdum. Gözlerini kapatmış, acıyla dudaklarını ısırmıştı. Durdum ve dudaklarına öpücük kondurdum. Titreyen vücudunu kasıyordu Ayşe. Saçlarını okşadım; gözlerini açıp acı ve korkuyla baktı. Yarağımı geriye çekip yeniden kafasını soktum. Üç dört santim kadar giriyordu yalnızca yarağım.

“Amın ne kadar dar Bebeğim!” dedim. “Acıyor Aşkım!” dedi titreyen sesiyle. “Bu kadar, daha fazlası olmayacak. Hadi kasma, rahat bırak kendini. Çok güzel olacak!” dedim. Yarağımın kafasını kontrollü şekilde sokup çıkartmaya başladım. Ayşe ilk anda tamamen sokacağımı düşünmüş olmalıydı ki, acıyla birlikte korkuyu da gözlerine çizmişti. Yarağımı sokup çıkartırken göğüslerini avuçladım. Yoğuruyor, koparırcasına okşuyordum. Dudaklarını öpmek için eğildiğimde gözlerini dikti. Deli gibi öpüşmeye başlamıştık yeniden. Yarağımın kafası ıslak amın içine girip çıkıyor, am sularını çekip çıkarıyordu. Akıyordu Ayşe’nin amı; resmen su seli olmuştu kasıkları. Saçlarımı koparırcasına asılıyordu. Titremeleri artmaya başladı; kasılıyor, yarağımı amının ağzında hapsedercesine geriliyordu.

“Sok hadi hepsini!” dedi rüyada gibi. “Böyle güzel değil mi Bebeğim?” dedim. “Harika Aşkım. Yarağın yakıyor amımın ağzını. Gerildi iyice!” dedi. Düzenli sokup çıkartmaları yaparken göğüslerini yoğurmaya, dudaklarını emmeye devam ettim. Dakikalarca sokup çıkarttım yarağımı. Ayşe birden ağlamaklı sesler çıkartmaya başladı, “Sok hadi Erkeğim. Çok güzel yarağın var. Hepsini sok. Çok güzel. Ahhh. Sıcacık giriyor içime. Ohhh. Canım. Canım. Canım!” diyerek kasıklarını yüklemeye çalışıyordu, ama ben geriye çekiliyordum. Girmeyeceğimi anlamış; kalçalarını oynatmadan gerilmeye başladı. Ağlamaklı çığlıkları odada yankılanıyor, irileşen gözleri alabildiğine ıslanmış, gırtlağından hırıltılı sesler çıkartıyordu durmadan. Geliyordu, hem de durmadan. Amının ağzı bile yetiyordu yarağımı emmeye.

Sarsılarak duruldu sonra; kesik kasılmaları saatler sürmüştü sanki. Yine duruldu ve kendini bıraktı yatağa. Kasıkları nöbetler şeklinde gerilmeye devam ediyordu. Gözlerini kapatmış, ısırdığı dudaklarının arasından belli belirsiz hırıldıyordu. Sonra açtı gözlerini ve yüzüme baktı. Gözyaşları yine damlalar halinde akıyordu; resmen ağlamıştı yine. Dudağıma öpücük kondurdu ve saçlarımı okşadı, “Aşkım, ne oluyor ya?” dedi titreyen sesiyle. “Nasıl ne oluyor?” dedim. “İliklerime kadar titreme giriyor, içim boşalıyor sanki. Tırnaklarıma kadar zonkluyor vücudum. Kendime hakim olamıyorum. Kalp atışlarımın düzeni bozuluyor gibi sanki. Orgazm mı bu, ölüme davetiye mi anlamadım!” dedi. “Neden kendine hakim olmaya çalışıyorsun ki? Bunu birçok kadın yaşamak istiyor, yaşayamıyor Fıstık. Bırak kendini ve doyasıya yaşa kasılmalarını. Çok tatlı orgazm oluyorsun!” dedim. “Okuldan eve yaya gitmiş gibi hissediyorum kendimi. Her yerim zonkluyor!” dedi.

Yanına uzandım. Vücudunu bana doğru döndürdü ve bacağını üzerime attı. Eli saçlarımda dolaşıyordu yine. Uzanıp dudağıma öpücük kondurdu, “En güzel ilklerimi yaşatıyorsun bana Mesut! Hukuk Fakültesini kazandığım gün bile bu kadar sevinçli ve mutlu değildim. Seni seviyorum!” dedi. “Sen beni aylardır seviyorsun, ama ilk kez bugün söylüyorsun!” dedim. “Ya, niye söyleyip duruyorsun bunu!” diyerek omzuma bir yumruk vurdu. “Yalan mı söylüyorum?” dedim. “Annem sana evin durumuyla ilgili fırça atıyordu ya? O gün ‘Hah, Mesut şimdi ikimizi de kovacak!’ dedim kendi kendime. O nedenle arkandan geldim; annem adına senden özür diledim!” dedi. “Buldun tabi yakışıklı çocuğu, kaçırmaktan korktun!” dedim. “Hadi be!” diyerek kendini yatağa attı. Kalkıp üzerine kapandım. Dudaklarını öperken elimi vücudunda dolaştırarak kasıklarına indim. Amını avuçladım. Amının suları her yanını ıslatmıştı. “Seni seviyorum Fıstık” dedim. “Ben de seni seviyorum!” dedi.

Hızla yataktan kalktım, “Hadi bakalım, birer yorgunluk kahvesi yap ta sigarayla içeyim!” derken banyoya doğru yürüdüm. Duşumu alıp çıktığımda kahveleri yapmış, mutfakta beni bekliyordu. O ara elbiselerini de giymişti. “Telefonun çaldı!” dedi. Baktım, Ceyda aramıştı; döndüm. “Dünyanın en güzel kızıyla birlikte kahve içiyorum! Daha sonra görüşsek olur mu Ceyda?” dedim. Cevap vermeden kapatmıştı. O an orada yaşanan en güzel şey; Ayşe’nin, arayan Ceyda’nın kim olduğunu sormamasıydı. O an iki olasılık gelmişti aklıma: Ya kim olduğunu sormaya cesaret edememişti, ya da kim olduğunu sormak için erken olduğunu düşünmüştü. Uzun zaman sonra bunun ikisi olmadığını görmüştüm. Merak etmiyor ve bana güveniyordu Ayşe.

O gün ilk kez erkek vücuduyla tanışmıştı. Acemi, heyecanlı ve ürkekti, ama iki kez orgazm yaşamıştı. O heyecan anında yarağımı tutup amına soksam kesinlikle sesini çıkartmayacaktı. “Biraz önce bekaretine zarar verseydim ne yapacaktın Fıstık?” diye sordum. “Sana güvendim ve o yatağa girdim! Bunu yapabilirdin ve kesinlikle sesimi çıkartmazdım. Buna hazır değildim, ama izin verebilirdim. Çünkü Seni seviyorum Mesut. Neden yapmadın peki?” dedi. “Bu sana yapacağım en büyük hakaret olurdu! Kişiliğini ayaklar altına almak anlamına gelirdi bu. Sana saygı duymuyorsam ötesi ne ki Bebeğim?” dedim.

Ayşe’yi evine bıraktığımda hava çoktan kararmıştı. Fatma Ana bizi yine kapıda karşıladı. Ayşe arabadan iner inmez koşup annesinin boynuna sarıldı ve yanaklarından öptü.

Geri döndükten bir süre sonra aradı, “Annem ahret soruları sordu!” dedi. “Sorar elbette! Boynuna sarılıp öpersen, sorar. Neden bu kadar neşeli olduğunu sordu değil mi?” dedim. “Saçımı başımı yoldurdu! Yok efendim bir genç kız bu kadar neşeli olamazmış; yok, utanılacak bir şey mi yapmışız? Ne söyleyeceğimi şaşırdım vallahi!” dedi. “Demedin mi ‘Anneciğim yalnızca seviştik!’ diye?” dedim. “Saçmalama be!” diye bağırdı.

Daha sonra Ceyda’yı arayıp konuyu sordum. “Seni biriyle tanıştıracaktım, ama müsait değildin! At gibi bir hatun; sikmeye doyamayacaksın. Yarın salona gelecek, arayacağız. Diğer yandan Sedat da seninle tanışmak istiyor!” dedi. “Onun derdi ne?” dedim. “Bizi izleyecek hayatım!” dedi kahkaha atarak, “Yanımda oturuyor şu an. Eli bacak aramda, amımı parmaklıyor. Biraz sonra köpek gibi sikecek beni. Değilse sabaha kadar amımın etrafında dolaşır durur. Bu gece fantazimiz sensin Mesut. Sedat bana soktukça, amıma giren yarağın senin yarak olduğunu hayal edeceğim ve orgazm üstüne orgazm yaşayacağım. Bak, ben bunları söyledikçe Sedat’ın yarağı nasıl da kafasını dikiyor. Huyu bu çocuğun; ne yapsın? Başka bir yarak amımı sikerken izlemeye bayılıyor; bu şansı ona ne zaman verelim?” dedi. “Sedat’la bunu konuşmuştuk. Zamanı sen belirle, geceyi yaşarız Bebek!” dedim. Ceyda da, “Yarınki işi halledelim, sonra görüşürüz. Şimdi iyi geceler!” dedi. Sedat da ‘İyi geceler ortak!’ diye bağırıyordu telefonu kapatırken.

Uyumaya çalışırken telefonuma mesaj geldi; Ayşe göndermişti: “Bu günü yaşattığın için sana teşekkür ederim Aşkım. Seni seviyorum!” demiş. Hemen cevabı yazdım: “Daha sonraki günlerde o kadar güzel saatler yaşayacağız ki, bugün yaşadıkların aklının ucuna bile gelmeyecek Fıstık. Hem de binlerce kez. Seni seviyorum!” dedim, yolladım mesajı.

Sabah Ceyda’nın telefonuyla kalktım yataktan. Gülay adında bir kadına verdi telefonu; Kadınla bir süre konuştuk. Randevu için beni arayacağını söyledi ve kapattı. Kısa süre sonra Ceyda tekrar aradı, “28 yaşında bir dul bu Gülay. Akşam da söyledim ya; tay gibi bir karı. Cinsel sorunlar yüzünden evliliğini bitirmiş bir nemfoman. Bunun işi gücü ortalık yerde yarak aramak. Gece gündüz siksen doymaz bu orospu. Önümüzdeki günlerde bir geceni ona ayırsan iyi edersin!” dedi. “Kaç para isteyeceğim?” dedim. Ceyda da, “Ben konuştum kendisiyle dedi. Uzun vade birliktelikten yana karı. Para falan isteme; bırak kendisi ne verecekse versin. Vermezse de açma konuyu, bir bildiği vardır diye düşün!” dedi.

[Mesut]

18+ YASAL UYARI:
Ah Bu Töreler Seks Hikayesi sitesi 18 yaşından büyükler içindir! 18 yaşından küçük iseniz
ve bulunduğunuz ülkede Seks Hikayesi okumak kanunen yasak ise, bu siteyi derhal terkediniz!