Köyümüzün Amcıkları (50)

Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları… (50) (Harun 22 Y., İzmir)

Yorgundum, ayrıca uykum da gelmişti. Ama Ramazan çavuşla konuştuklarımızın etkisinden dolayı yarağım halen kazık gibi duruyordu. Ve kaynanamın sıcacık amına girip boşalmadan da beni uyutmayacaktı. Çabucak soyundum. Yan yatmış uyuyan kaynanamın külodunu sıyırıp arkasına yanaştım. Yarağımı amına geçirdiğimde, kaynanam, “Napıyorsun aşkım?” diyerek uyandı. Kaynanamın omuzbaşına bir öpücük kondurup, “Seni çok özledim aşkım!” diyerek sikmeye başladım amını. Kaynanamın, “Ohhhh, ımmmhhh!” diye inlemeleri eşliğinde birkaç dakika hızlı hızlı pompalayıp boşaldım amına. Kaynanamın orgazm olup olmadığı umurumda bile değildi. Yarağımı amından çıkarmadan, 66 pozisyonunda kaynanama sarılmış yatarken gözlerim kapandı…

Sabah erkenden Takipçi Yusuf diye biri aradı, imzalamam gereken kağıtlar ve ödemem gereken vergiler varmış. Kaynanam otelde kaldı, ben bir taksiye atlayıp Yusuf’un ofisine gittim. Ofiste 17-18 yaşlarında bir sekreter kız vardı, Yusuf sigara almaya gitmiş ve benim daha kızla tanışmama fırsat kalmadan da geldi. Ve direkt konuya girdi. Ramazan çavuş bana herşeyi hallettiğini söylediği halde, Gümrük vergisi ve ÖTV gibi vergileri ödememişti. Ödenecek miktarı duyduğumda şok oldum. Gümrüğü, ÖTV’si, KDV’si, MTV’si, Ruhsatı, Plakası, Sigortası, Kaskosu falan derken korkunç bir rakam çıkıyordu ortaya. Yusuf ise, “Eee olacak okadar Harun abi, bu arabaların Türkiye’deki fiyatları boşuna 250.000 Euro’nun üzerinde değil!” diyerek bunun normal olduğunu açıklamaya çalışıyordu.

Ramazan çavuşu arayıp durumu anlattığımda, “Haruncuğum, Gümrük vergisinden, ÖTV’den falan haberim yoktu, haberim olsa öderdim! Kaynananın yanında para var, ondan al öde!” deyip çıktı işin içinden. Avradını siktiğimin herifinden de bu beklenirdi zaten! Canım sıkılmıştı, sekreter kızın ikram ettiği çayı bile ağzımın tadıyla içemedim.

Yusuf, “Harun abi, bu arabaya özel plaka yakışır!” diyerek, ismimin yazılı olduğu özel plaka almayı önerdi. Ama ben istemedim. Araba zaten yeterince dikkat çekecekti, bir de plakaya ismimi yazdırırsam kendimi Maganda gibi hissedecektim. “Alabiliyorsan, Nurcan isimini çağrıştıracak normal bir plaka al! Mesela NRC olabilir, NUR olabilir. NH veya HN de olabilir!” dedim. Yusuf’un verdiği kağıtları imzaladım ve vakit kaybetmeden bankaya gittim…

Parayı çekip geldim. Yusuf’la birlikte gittik, vergileri ödedim. Yusuf, “Harun abi, bundan sonrasını ben hallederim, senlik birşey kalmadı, sen boşuna strese girme, ofise git, çayını kahveni iç, keyfine bak!” deyip beni gönderdi…

Ofise gittim. Sekreter kız sabah ofise ilk girdiğimde beni alıcı gözle tepeden tırnağa süzmüştü. Şimdi gözlerinde yine aynı bakış vardı. Kız biraz da Saftirik birine benziyordu. Saçlarını iki eliyle düzeltip, çay içip içmeyeceğimi sordu. “İçerim, ama daha kahvaltı yapmadım, yakınlarda Tost söyleyeceğimiz bir yer var mı?” diye sordum. Kız, “Ben yapayım, arkada Tost makinemiz var!” dedi. “Tamam, yap!” dedim. Ofisin arkasında mutfak gibi bir yer vardı, perdeyle bölünmüştü. Kız arkaya gidip, Tost makinesini açıp geldi.

Kızın çok güzel götü vardı, götüne hasta olmuştum. Yusuf fırlama biriydi, mutlaka bu kızı sikiyordu. Biraz uğraşsam ben de sikebilirdim. Bugün sikemeyeceğimi biliyordum, ama bugünden işlemeye başlayabilirdim.

Tost makinesinin ısınmasını beklerken sohbete başladık. Kız, “Ben arabanı daha görmedim, ama çok güzelmiş, Yusuf abi anlata anlata bitiremedi! Nurcan kimse, çok şanslıymış, onu nekadar çok sevdiğin de hemen belli oluyor!” deyince, “Ooff, off! O konuyu hiç açma!” dedim. Kız hemen, “Hayırdır, noldu?” diye sordu.

Kıza, “Sır saklamasını bilir misin?” diye sordum. Kız heyecanla, “Ayıpsın, bana güvenebilirsin!” deyip, sandalyesini yanıma doğru yaklaştırdı. “Nurcan benim karım! Ama onu sevmiyorum, parası için evlendim!” dedim. Kız, “Yaaa!” diyerek geriye yaslandı, sonra da, “Ama madem sevmiyorsun, niye plakada onun isminin harfleri olsun istedin ki?” diye sordu. Ben de, “Aşk olmayınca Meşk de olmuyor! Geçen onu çok yakın bir kızarkadaşıyla aldattım. Nasıl olduysa bunu öğrenmiş ve beni boşamakla tehdit etti! Plakayı görünce belki beni affeder diye düşündüm!” dedim.

Kız, “Hmmmm, çok ilginç!” dedi. “Ya işte öyle! Bu arada, senin ismin neydi?” dedim. Kız heyecanla, “Fahriye!” dedi. “Ya işte öyle Fahriye! İsmin de çok güzelmiş! Aslında…” deyip sustum. Fahriye merakla, “Evet, aslında?” dedi. “Vazgeçtim, söylemesem daha iyi olacak! İşler zaten karışık, daha da karışmasın!” dedim. Fahriye, “Yaa, ne söyleyecektin? Söyle hadi! Valla söylemezsen Tost falan yapmam bak!” diye ısrar etti. Bu arada kolumu tutmuş bırakmıyordu.

“Aslında Nurcan’la evli olmasaydım plakaya senin ismini yazdırırdım!” dedim. Fahriye, “Ciddi misin?” dedi. “Ciddiyim tabii, o arabanın plakasına senin gibi güzel bir kızın ismi daha çok yakışırdı!” dedim. Fahriye’nin şaşkınlığı suratından okunuyordu. Oltayı atmıştım, yavaş yavaş çekmem gerekiyordu, “Kusura bakma, ne söylediğimin farkında değilim ben, senin nişanlı olduğunu tamamen unuttum!” dedim. Fahriye heyecanla, “Ben nişanlı değilim ki! Nişanlı olduğumu da kim söyledi?” dedi.

“Doğru ya, kimse söylemedi! Bana bugün ne olduysa artık, sabah bu ofise girdiğim andan beri aklım başımda değil! Açlıktandır herhalde!” dedim. Fahriye, “Makine ısınmıştır, Tostunu yapayım hemen!” diyerek arkaya gitti…

Birkaç dakika sonra, “Gel bak, Tostun böyle iyi mi?” diye seslendi. Gittim, Fahriye’nin arkasına iyice yanaşıp, “Mmmmhhhh, çok güzel kokuyor!” dedim. Fahriye, “Övünmek gibi olmasın güzel Tost yaparım ben!” dedi. “Ben parfümünü kastetmiştim!” deyince birden döndü. Dayanamadım ve dudağına bir öpücük kondurdum. Hemen ardından da, “Özür dilerim, bunu yapmamam gerekirdi, ama galiba ben sana aşık oldum!” dedim. Fahriye aptallaşmış gibiydi, suratıma bön bön bakıyordu. Şaşkınlığı geçmeden belinden tutup yumuldum dudaklarına…

Fahriye önce tepkisiz kaldı, ama sonradan kendini saldı ve deli gibi öpüşmeye başladık. Öpüşürken elimi belinden aşağıya kaydırdım, pantolonunun üstünden götünü okşamaya başladım. Yarağım kazık gibi olmuştu. Fahriye dudaklarını dudaklarımdam kurtarıp, “Tostun yanacak şimdi!” dedi. “Boşver yansın aşkım!” deyip yeniden yumuldum dudaklarına ve götünü okşamaya devam ettim… Eriyen peynirin cızırtısı gelince, el yordamıyla makinenin düğmesini bulup kapattım…

Pantolonunun üzerinden götünü okşamaktan fazla zevk almıyordum, elimi bel kısmından içeriye sokmaya çalıştım. Ama pantolonu çok dardı, elimi sokmakta zorlanıyordum. Pantolonunun düğmesini çözüp, fermuarını indirdim. Şimdi olmuştu, elimi arkadan direkt külodunun içine daldırdım ve götünün yanaklarını yoğurmaya başladım. “Harika götün var aşkım, Jenifer Lopez’in götünden bile güzel!” deyince, Fahriye, “Yaa, dalga geçme!” dedi. “Yemin ederim aşkım, okadar çok sevgilim oldu, ama hiçbirinin götü seninki kadar güzel değildi!” dedim. Pantolonunu biraz aşağı indireceğimde, “Kapı açık, müşteri gelebilir!” diyerek uyardı beni.

İş bu aşamadayken, bir müşterinin çıkıp gelmesi herşeyi berbat edecekti. Fahriye’ye sormadan kapıyı kilitleyip geldim. Pantolonunu dizlerine kadar indirdim. Önüne çömelip, külodunun üstünden amını öpüp kokladım biraz. Külodunu indirdiğimde Arpa boyundaki kıllarla kaplı küçücük amı gözümün önüne serildi. Aynı zamanda da külotunun ağ kısmındaki ıslaklık dikkatimi çekti…

Amına dilimi ilk değdirdiğimde irkildi. Amını yalamaya başladıktan sonra ise kısık kısık inlemeye başladı. Amının dudaklarını ağzımın içine komple alıp emiyordum. Ara sıra amının dudaklarını ayırıp, ortaya çıkan Pespembe içini ve Klitorisini yalıyordum. Çok geçmeden Fahriye’nin bacakları titremeye başladı. İnlemeleri de yükselmişti. Orgazm olmak üzereydi. Yalamayı hızlandırdığımda ise saçlarıma asılarak orgazm oldu…

Fahriye orgazm olup rahatlamıştı, ama ben berbat durumdaydım, yarağım pantolonuma sığmıyordu. Ayağa kalkıp, amının güzelliğine iltifatlar ederek arkasını döndürdüm ve tezgahtan tutunarak öne doğru eğilmesini istedim. Belinden biraz bastırdım. Şimdi domalır gibi duruyordu.

Arkasına çömelip, önce götünün yanaklarını öptüm, okşadım. Sonra iki elimle götünün yanaklarını ayırdım. Göt deliği tüm güzelliğiyle ortaya çıkmıştı. Aynı amına yaptığım gibi dilimi değidirdim önce. Yine irkildi. Göt deliğini yalamaya başladığımda çırpınmaya başladı. Aynı anda da kıkırdayıp duruyordu. “Şşşşt, rahat dur aşkım!” deyip yalamaya devam ettim. Ama Fahriye, “Yapma, gıdıklanıyorum!” dedi.

İçimden (Buyur burdan yak!) dedim, göt deliğinin yalanmasından gıdıklanan bir hatunu ilk defa görüyordum. Bu şimdi gıdıklandığı için götünü sikmeme de izin vermez diye düşündüm. Yine de şansımı denemek istiyordum. Yalamayı bırakıp ayağa kalktım. Kemerimi çözüp, düğmemi açtım, fermuarımı indirdim. Pantolonum ayaklarıma düştü. Boxerimi de indirip, yarağımın başını tükürükledim ve göt deliğine dayadım. Zorladım, fakat girmiyordu.

Fahriye, “Yanlış yerdesin!” deyip elini arkaya attı, yarağımı tutup biraz aşağıya indirdi. Yarağımın başını amının deliğine denk getirip elini çekti. Bana sadece yüklenmek kaldı. Fahriye, “Iğğğhhh!” diye inleyince, “Ohhhh, nekadar dar amcığın var aşkım!” diyerek kökledim ve dibini buldum. İçimden (Yusuf bu kızı fazla sikememiş!) diye geçirdim, sanki bakire bir amcık bozmuş gibi hissediyordum kendimi. Amının sıcaklığı yarağımı kavuruyordu. Bu amcığı yavaş yavaş, tadına vara vara saatlerce sikmek isterdim, ama bunun için yer ve zaman uygun değildi. Onun için Fahriye’nin inlemelerine ve ahlamalarına aldırış etmeden pompalamaya başladım…

Kaç dakikadır siktiğimi bilmiyordum, ama boşalmaya yaklaşmıştım. Birkaç kere daha pompalayıp, amından çıkmayı ve peçeteye boşalmayı düşünüyordum ki, ofis kapısının camı tıklanmaya başladı. Müşteri gelmişti herhalde, dışardan iki kişinin konuşma sesleri geliyordu. Nasıl olsa kapıyı açan olmayınca giderler diye düşündüm. Fahriye’ye kenetlendim. Amının içinde hareketsiz bekliyordum ve içine boşalmamak için kendimi zor tutuyordum. Ama busefer camın tıklanmasına ilaveten ofisin telefonu da çalmaya başladı. Fahriye de benim gibi husursuz olmuştu. Ve korktuğum şey başıma geldi, kendimi daha fazla tutamayıp, amının içine fışkırttım döllerimi…

İkimiz de ses çıkarmadan ve pozisyonumuzu bozmadan bekliyor, burnumuzdan soluyorduk. Yarağım halen amının içindeydi. Birkaç dakika daha Fahriye’ye kenetli kaldım. Telefonun sesi kesilmiş, dışardaki sesler de uzaklaşmıştı, galiba gidiyorlardı. Biz de toparlansak iyi olacaktı. Her an başka müşteri gelebilirdi.

Fakat yarağımı amından çıkardığımda kanlıydı. “Aybaşı olduğunu neden söylemedin aşkım?” diye sordum. Fahriye, “Aybaşı değilim ki!” dediğinde başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Yusuf’un siktiğini düşündüğüm Fahriye meğerse bakire imiş. Kızın bekaretini bozduğum yetmiyormuş gibi, bir de içine boşalmıştım!

İçimden (Şimdi Papazı buldun oğlum Harun, öyle her gördüğün amcığı sikmeye kalkarsan olacağı buydu! Kız hele bir de hamile kalsın da gör gününü!) dedim. Bırak hamile kalmasını, doğrusu şimdi bile ne bok yiyeceğimi bilmiyordum…

[Harun]

Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları… Seks Hikayesi Tüm Bölümleri

18+ YASAL UYARI:
Ah Bu Töreler Seks Hikayesi sitesi 18 yaşından büyükler içindir! 18 yaşından küçük iseniz
ve bulunduğunuz ülkede Seks Hikayesi okumak kanunen yasak ise, bu siteyi derhal terkediniz!