Köyümüzün Amcıkları (54)

Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları… (54) (Harun 22 Y., İzmir)

Telefonumun sesiyle uyandığımda öğlen olmuştu. Kaynanamın bir bacağı benim bacağımın üzerindeydi. Diğer yanımda ise Zümrüt’le Alev birbirlerine sarılmış halde uyuyorlardı. Kalktım telefonuma baktım, Muharrem arıyordu. Konuştum. Yolda olduklarını, akşam yemeğine burada olacaklarını söyledi.

Aslında Şermin’le hiç karşılaşmak istemiyordum. Oysa onu sikerken müthiş zevk almıştım. Kelimenin tam anlamıyla ilik gibi bir kızdı. Ama Psikopattı işte. Babasının ve kaynanamın yanında beni zor durumda bırakacak birşey yapmasından çekiniyordum. Onun için onlar gelmeden çiftlikten ayrılıp köye gitmek istiyordum. Ama Muharrem, “Yarın sabah gidersiniz. Hem kayınvalidenle de tanışmış olurum!” diye ısrar edince kıramadım…

Duş alıp giyindim. Sere serpe yatan hatunların bolca resimlerini çektim telefonumla. Uyandıran olmasa günlerce uyuyacaklarmış gibi yatıyorlardı. Biraz uğraşla Zümrüt’ü uyandırabildim. Kendine gelince Zümrüt’ün ilk yaptığı şey Alev’i uyandırmaya çalışmak oldu. Zümrüt’ün gayet sakin hareketleri onun bu gibi ortamlara alışkın olduğu izlenimini veriyordu…

Zümrüt’e, “Kaynanamı uyandırma, uyusun biraz daha!” deyip indim aşağıya. Kendime bir fincan kahve yapıp, havuzbaşına geçtim. Kahvemi sigarayla birlikte içerken Zümrüt’le Alev de aşağı indiler. Zümrüt çabuk toparlanmıştı, ama Alev’in durumu çok kötüydü. Kadın ruh gibiydi, ayakta zor duruyordu, Zümrüt onu müştemilata yatırmaya götürdü. Sonra yanıma geldi, oturduk konuştuk biraz. Dün gece yaşananları sadece hayal meyal hatırladığını söyleyince, ona bazı detayları anlattım…

Zümrüt Muharrem’in odasını temizlemek, ardından da akşam yemeğini hazırlamak istiyordu. Birlikte kaynanamı uyandırıp, kendi odasına götürdük. Zümrüt Muharrem’in odasını temizlerken, ben de kaynanamın duş almasına yardımcı oldum.

Duştan sonra kaynanam biraz kendine gelir gibi oldu. “Kafam çatlıyor!” diye yakınınca, “Ee, ben uyardım çok sert bir Kokteyl diye, ama dinlemedin. Yine de helal olsun sana aşkım, o kafayla Zümrüt’ü de Alev’i de iyi yedin! Am göt bırakmadın ikisinde de, Vibratörleri konuşturdun valla!” dedim. Kaynanam, “Hadi be, hiç hatırlamıyorum!” dediğinde, “Ben sana sonra hatırlatırım aşkım, herşeyi kaydettim!” dedim. Kaynanamın yüzü kızardı ve “Susadım, hadi aşağı inelim…” deyip konuyu değiştirdi…

Kaynanamla havuzbaşına geçtik. Ben sık sık havuzun serin sularına bıraktım kendimi. Zümrüt mutfakta yemeklerle uğraştı. Alev’in ise uyanıp uyanmadığını bilmiyorum, müştemilattan hiç çıkmadı. Zümrüt arada bir gidip bakıyordu Alev’e…

Akşama doğru Muharrem’in arabası girdi çiftliğe. Muharrem arabadan inince selam verip sımsıkı kucakladı beni. Sonra da Şermin’in kapısını açtı, inmesine yardımcı olduk. Şermin’e Antidepresif ilaç verildiği hemen belli oluyordu…

Muharrem kaynanamı görünce, eski Yeşilçam Jön’leri gibi, “Hürmetler hanımefendi, bendeniz Muharrem, nasılsınız efendim?” diyerek tokalaştı. Şermin’i de tanıştırdıktan sonra kaynanamla koyu bir sohbete başladı. Şermin hiç konuşmuyor, boş bakışlarla arasıra kaynanama ve bana bakıyordu sadece.

Muharrem’den Şermin’in durumunu öğrenince kaynanam çok üzülmüştü. Anaç bir şekilde Şermin’in saçlarını okşayarak, “Niye böyle bir delilik yaparsın kızım? Gençsin, güzelsin, hayatının baharındasın daha! Senin gibi iki tane kız yetiştirip büyüttüm ben, kızlarımın her derdine çare buldum hep. Sen de benim bir kızım sayılırsın, kimseye anlatamadığın şeyleri bana anlatabilirsin, elbet bir çaresini buluruz. Hatta, gel seni ben bizim köye götüreyim, bir süre kal yanımda. Hem köy havası iyi gelir sana!” dediğinde, ben içimden (Şimdi sıçtık!) dedim. Kaynanam meselenin içyüzünü bilmeden konuşuyordu ve benim bunu engellemek için yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

Muharrem de ordan, “Valla çok isabet buyurdunuz hanımefendi. Ne güzel konuştunuz öyle, ağzınızdan bal damlıyor. Psikolog da aynı şeyleri söyledi! Bir baba olarak benim yapacaklarım kısıtlıymış. Şermin’in dilinden anlayacak, ondan şefkatini ve ilgisini esirgemeyecek bir anne figürüne, bir abla, bir arkadaş figürüne ihtiyacı varmış. Bu jestinizle bana dünyaları bahşedersiniz efendim, size ömrüm boyunca minnettar kalırım efendim…” deyince, içimden (Sıçtığımız yetmiyormuş gibi bir de sıvadık!) dedim.

Bu konuşmalardan sonra Şermin kaynanama iyice sokulmuştu, bu davranışıyla köye gelmek istediğini gösteriyordu. Ben Şermin’le karşılaşmaktan dahi çekinirken, şimdi kaynanamın işgüzarlığı sayesinde istemediğim bir Kulvara girmişti olay… Karar verilmişti, Şermin bizimle köye gelecekti. Sabah erkenden yola çıkacaktık.

Zaten onlar da yol yorgunuydular. Akşam yemeğinin ardından fazla oturmadık, çay kahve faslından sonra saat 21:30 gibi odalara dağıldık. Herkes kendi odasına gitti tabii. Ev kalabalık olunca bir icraat da olmadı. Odamda rahat rahat dün geceki video kayıtlarını izledim, bazı kısımlarını telefonuma kopyaladım…

Ertesi sabah kahvaltıdan sonra yola çıkmaya hazırdık. Kaynanamla Şermin arabaya bindiklerinde Muharrem beni kenara çekip vedalaştı ve “Kızım sana emanet Haruncuğum!” diyerek gömleğimin cebine katlanmış bir kağıt koydu. Kağıtta ne yazdığını merak etmiştim, ama o anda çıkarıp bakamadım. Çiftlikten ayrıldık, otoyola çıktık.

Kaynanamla Şermin arka koltukta fısıldaşarak sohbet ediyorlardı. Ne konuştuklarını duyamıyordum. Genelde kaynanam konuşuyordu, Şermin’in saçlarını okşayarak birşeyler anlatıyordu sürekli. Şermin ise aynı çiftlikte yaptığı gibi iyice sokulmuştu kaynanama. Kullandığı Antidepresif ilacın etkisiyle şimdilik herşey sütliman görünüyordu…

Yolu yarıladığımızda bir dinlenme tesisinde durdum. Birşeyler yedik içtik. Kaynanamla Şermin lavaboya gidince, Muharrem’in cebime koyduğu katlanmış kağıdı çıkarıp baktım. Bu bir Çek idi. Üstelik oldukça abartılmış bir rakam yazıyordu. Hemen Muharrem’i aradım, çok ayıp ettiğini söyledim.

Muharrem ise, “Beni yanlış anlama Haruncuğum, senin parada pulda gözün olmadığını biliyorum. Ama sen beni daha tanımıyorsun, kızımı bir gün mutlu görmek için tüm servetimi feda ederim ben…” deyip kapadı. Doğrusu Muharrem’in ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştım. Acaba Şermin ağzından birşey mi kaçırmıştı? Ortada nelerin döndüğünü anlamasam da, olay benim kontrolümden çıkmışa benziyordu…

Akşama doğru köyümüze yaklaşınca, kaynanama kalacak yer meselesini nasıl halledeceğimizi sordum. Şermin Psikopatını da eve götüremezdim. Kaynanam, “Nurcan’la evlenmenizi konuşmak için gittiğimiz otele gidelim. Almanya’dan gelirken de kalmıştık orda. Villamızı alıp döşeyene kadar orda kalırız!” dedi. Benim için bu şartlarda orda kalmanın da hoşuma gitmeyen yönleri vardı. Yine de en mantıklı çözüm buydu, “Tamam!” dedim…

Otele vardık. Resepsiyonda Birgül ve Müge vardı. Bizi resmi bir şekilde karşıladılar. Ben Birgül’e, “Üç tane oda istiyoruz…” dediğimde, Şermin kaynanamın koluna girerek, “Ben yalnız kalmak istemiyorum!” dedi. Kaynanam, “Merak etme kızım, seni yalnız bırakmam!” deyip, bana birşey söylemeden direkt kızlardan bir Suit oda istedi.

Ben dedikodu çıkmasını önlemek için ayrı odada kalmayı isterken, kaynanam yapmıştı yine yapacağını. Suit oda iyi güzeldi de, kim kiminle hangi yatakta yatacaktı? Ayrıca ne kaynanam biliyordu benim Şermin’i siktiğimi, ne de Şermin benim kaynanamla sikiştiğimi. Bu konuda ikisini de işleme fırsatım olmamıştı.

Resepsiyonda işlemler bitince yukarı çıktık. Suitte, salon gibi kısmından geçilen iki oda vardı. Odanın birinde tek kişilik bir yatak, diğer odada ise büyükçe bir ebeveyn yatağı vardı. Şermin, “Çok yoruldum, biraz yatmak istiyorum!” deyip kendini ebeveyn yatağının üzerine bırakınca, kaynanam, “Kızım, kendi yatağına yatsana!” dedi. Ama Şermin oralı olmadı, anlaşılmayan birşey mırıldanarak yastığa sarılıp arkasını döndü, yatmaya devam etti.

Kaynanama, “Bırak yatsın dinlensin biraz, gel biz yan tarafa geçelim, birer sigara içeriz!” dedim. Kaynanamla Şermin hakkında konuşmanın zamanı gelmiş, hatta çoktan geçmişti bile.

Diğer odaya girdiğimizde, kaynanam, “Şimarık şeyin yaptığına bak yaa! Sen kızın haline üzül, ilgilen, şefkat göster, kafası düzelsin diye getir buralara, dünyanın parasına Suit oda tut, hanımefendi bizim yatağımızı sahiplensin! Valla böyle şimarıklık yapacaksa, lafımı falan dinlemeyecekse, hiç acımam geri gönderirim babasının yanına. O yatakta biz yatacağız!” dedi. Kaynanama, “Aşkım, hani başkalarının yanında ‘Damat-Kaynana’ olacaktık? İkimiz aynı yatakta yatınca Şermin bunu millete anlatır diye hiç çekinmiyor musun?” dedim.

Kaynanam, “Merak etme, Şermin kimseye birşey anlatmaz! Onunla ilk andan itibaren aramızda kuvvetli bir bağ oluştu. Arabada gelirken ne konuştuk sanıyorsun? Şermin bana açılıp, imkansız bir aşk yüzünden bu hallere düştüğünü söyleyince, ben de hayatta imkansız birşeyin olmadığını, benim seninle yaşadığım aşkın bunun en güzel örneği olduğunu, tüm yasaklara inat ve herkesten gizleme pahasına da olsa birbirimizi sevdiğimizi, seviştiğimizi anlattım!” dedi.

Yine yapacağını yapmıştı kaynanam, onun bu işgüzarlıkları beni çıldırtacaktı. Ama bir yönden de benim işimi kolaylaştırmıştı. Artık Şermin’i işlemekle uğraşmam gerekmiyordu. Sadece kaynanamı işlersem bu iş tamamdı. Kaynanama, “Peki aşkım, ama biz çatır çatır sikişirken, Şermin bunu görmese bile sesleri duyacak! Bu onun Psikolojisini olumsuz yönde etkilemeyecek mi? Daha çok Depresyona girmeyecek mi kızcağız?” dedim.

Kaynanam bilgiç bir tavırla, “Yemişim onun Pisikolojisini de Depresyonunu da! Onun derdi Pisikololjik Misikolojik falan değil, aşkmış karasevdaymış falan da değil sıkıntısı, düpedüz amı kaşınıyor orospunun! O yaşta bu zillilerin hepsinin amı cayır cayır yanar, ateşini kim söndürürse de ona aşık olurlar! Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin… farketmiyor. Sen söndür, Ali’yi unutur sana aşık olurlar, ben söndüreyim Veli’yi unutur bana aşık olurlar!” dedi.

O anda aklıma bir hınzırlık geldi, “Peki ya birlikte söndürürsek?” dedim. Kaynanam, “Ozaman amcık hoşafı olurlar!” deyip kahkahayı bastı. Gülmesi bitince kaynanamın beline sarılıp dudaklarına yumuldum. Biraz öpüştükten sonra kaynanam elini pantolonumun önüne atıp kazık gibi olmuş yarağıma elleyerek, “Ne o? Canın amcık hoşafı mı çekti?” deyip yeniden kahkahayı bastı.

Ben de elimi onun taytının bel kısmından içeri sokup götünü avuçlayarak, “Hadi gel aşkım, Şermin’i amcık hoşafı yapalım!” dedim. Kaynanam birden ciddileşip, “Saçmalama, valla Muharrem duyarsa ikimizi de öldürür!” dedi. “Siktir et şimdi Muharrem’i, sen gel benimle!” deyip kaynanamın elinden tuttum ve Şermin’in yattığı odaya geçtik. Şermin üzerinde şortu ve tişörtü olduğu halde, yastığa sarılmış, mışıl mışıl uyuyordu…

Odaya girerken zaten heyecanlı olan kaynanamın heyecanı yatağın yanına vardığımızda daha da artmıştı. Kaynanama tekrar sarıldım ve Şermin’in başucunda öpüşmeye başladık. Bu durumdan ikimiz de müthiş tahrik olmuştuk, çılgınlar gibi yiyişiyorduk. Deminden beri çadırı kurmuş yarağım da şimdi resmen zonklamaya başlamıştı…

Omuzlarından bastırdığımda kaynanam ne istediğimi hemen anladı ve önümde diz çöktü. Çabucak pantolonumu ve Boxerimi çıkardım, bayrak direği gibi dikilmiş yarağımı kaynanamın ağzına verdim. Kaynanam iştahla yarağımı emerken ben de üzerimdeki son parça giysi olan gömleğimi çıkardım. Elbiselerimden kurtulunca rahatlamıştım.

Kaynanamın ağzına boşalmayı çok seviyor da olsam, şimdi bunu yapmayı istemiyordum. Kollarından tutup ayağa kaldırdım. Kaynanam halen giyinikti. Ben tişörtünü çıkardığımda, taytını da kendisi çıkardı. Arkasını döndürüp sutyeninin kopçalarını açtım. Kaynanam sutyenini çıkarırken ben de arkasına diz çöküp tanga külodunu indirdim ayaklarına. Ve götünün yanaklarını ayırıp, önce göt deliğini yaladım. Sonra da amını yalamaya başladım…

Heyecandan ayakta zor duran kaynanam yatağın kenarına oturdu ve amını rahat yalayayım diye bacaklarını ayırdı. Kaynanamın amını yalarken arada sırada da Şermin’e bakıyordum. Ya uyanmıştı ve uyuma numarası yapıyordu, ya da en başından beri hiç uyumadığı halde uyuma numarasına devam ediyordu. Gözlerini açmasa da herşeyin farkındaydı. Nefes alış verişleri ve yutkunmaları kendisini ele veriyordu…

Saatlerce yalayabilirdim kaynanamın amını, bundan kaynanam kadar ben de zevk alıyordum. Fakat şu anda en çok istediğim şey Şermin’i sikmekti…

[Harun]

Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları… Seks Hikayesi Tüm Bölümleri

18+ YASAL UYARI:
Ah Bu Töreler Seks Hikayesi sitesi 18 yaşından büyükler içindir! 18 yaşından küçük iseniz
ve bulunduğunuz ülkede Seks Hikayesi okumak kanunen yasak ise, bu siteyi derhal terkediniz!