Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları… (59) (Harun 22 Y., İzmir)
Röntgenci, başörtülü ve şalvarlı, genç bir kadındı. Makyaj masasının önünde elimi kurulama işini ağırdan alarak, gözümüm ucuyla aynayı kesiyordum. Tanımadığım bir kadın tarafından gözetlenmek heyecan verici, tahrik edici bir durumdu. Ama şimdi ne yapacağımı bilmiyordum.
Kadını suçüstü yakalayabilirdim. Veya hiç oralı olmadan Gülşen hanımla işime kaldığım yerden devam edip, kadına bizi röntgenlemeye devam etme fırsatı sunabilirdim. Hangi seçeneğin nasıl sonuçlanabileceğini düşünüyordum ki, kadın çaprazımızdaki misafir yatakodasına girip kapıyı kapattı.
Ben de tekrar yatağın yanına gittim ve Gülşen hanıma, “Merak etme orospu, birazdan yarağımın kurma kolu olacaksın! Ama önce sana başka bir ceza vereceğim!” deyip, ayağa kaldırdım, odanın köşesine götürdüm. “Ben bir sigara içip gelene kadar burda kımıldamadan dikileceksin!” dedim. Amacım sigara içmek falan değildi. Sadece telefonumu aldım, dal taşak odadan çıkıp, kapıyı kapattım…
Sessizce kadının saklandığı odanın önüne gittim. Telefonum video kaydı yapar halde, kapıyı açıp daldım içeriye. Kadın beni görünce şoka girmiş, yüzü kireç gibi olmuştu. Korkudan nerdeyse altına işeyecekti. Bağıracağını falan hiç sanmıyordum ama yine de parmağımla ‘Sus!’ işareti yapıp, fısıldayarak, “Sakın sesini yükseltme, değilse senin için çok daha kötü olur!” diye uyardım ve kapıyı kapattım.
Kadınla röportaj yapar gibi telefonumla video kaydetmeye devam ederek, “Şimdi söyle bakalım, kimsin, necisin? Villaya nasıl girdin? Ne arıyorsun burda? Hırsızlık mı yapıyordun?” diye soruları peş peşe sıraladım. Hemen ardından da, “Sakin bana yalan söyleme, bak kaydediyorum, yalan söylersen Polis çağırırım! Hem evin içindeki gizli güvenlik kameraları da herşeyi kaydetmiştir zaten!” diye ekledim. Oysa evin içinde kamera falan yoktu.
Kadın dilini yutmuş gibiydi. Cevap vermeyince kolundan sıkıca tutup, “Konuşsana be kadın! Bak hırsız yakaladım diye Polis çağıracağım şimdi!” dedim. Kadın zorlana zorlana, “Ben hırsız değilim… Elçin hanıma haftada bir temizliğe gelirim… Şifreyi Elçin hanımın kendisi vermişti…” diyebildi.
Olay açıklık kazanmıştı. Kadın, biz fantaziye başladıktan sonra temizlik yapmaya gelmişti. Seslerimizi duyunca da yukarı çıkmış, şimdi saklandığı odayı Üs gibi kullanarak koridordan bizi röntgenlemeye başlamıştı. Gülşen hanımın ağzını sikerken huylanıp koridoru kontrol ettiğimde de yine buraya saklanmıştı. Anlamadığım şey ise, bugün temizlik günü olduğunu Elçin’in bana neden söylemediği idi…
“Adın ne senin?” diye sordum, “Asiye…” dedi. Kolunu halen sıkıca tutuyordum, “Evli misin Asiye?” diye sordum. “Evet…” dedi. “Başkalarını sevişirken gözetlediğini kocanın öğrenmesini ister misin?” dedim. “Yok, istemem…” dedi. “Peki Elçin hanımın öğrenmesini ister misin?” dedim. “İstemem…” dedi.
“O halde seninle bir anlaşma yapalım. İstediklerimi yaparsan, telefonumdaki ve güvenlik kameralarındaki kayıtları silerim, herşey aramızda kalır! Yapmazsan Polis çağıracağım, hem kocanın haberi olacak, hem de Elçin hanımın… Kanunlara göre röntgenciliğin cezası hırsızlıktan çok daha ağır. Genç, güzel ve çekici bir kadınsın. Senden hoşlandım. Yüz kızartıcı bir suçtan karakollarda, mahkemelerde, hapishanelerde sürünmeni istemem! Karar senin! Ne diyorsun, istediklerimi yapacak mısın?” dedim.
Asiye çaresizdi, ne istediğimi bile sormadan, “Yapacağım.” dedi. Ama halen yaprak gibi titriyordu, çok fena korkutmuştum kadını. Korkusunu biraz gidermeye karar verdim. Telefonumu yatağın üzerine koydum ve gülümseyerek, “Anlaştığımıza sevindim! Güzel olduğun kadar da akıllı bir kadınsın!” deyip, kolunu bıraktım, dudaklarına bir öpücük kondurdum. Şaşkınlığı geçmeden de elimi şalvarından içeriye daldırıp amını avuçladım. “Mmmhhh, ne sıcak amcığın varmış kız senin! Ohhhh, fırın gibi yanıyor. Tam aşık olunacak kadınsın valla!” diyerek amını yoğurmaya başladım…
Amı kısa sürede vıcık vıcık ıslanınca elimi çıkardım şalvarından. Asiye sessiz sedasız Orgazm olmuştu. Elini tutup yarağıma götürdüm ve “Okşasana yarağımı aşkım!” dedim. Asiye heyecandan yarağımı emanet bir şekilde okşarken, ben de elimi bu kez şalvarının arka kısmından içeri sokup götünü okşamaya başladım. Aynı zamanda da güzelliğine iltifatlar ederek boynunu boğazını öpüp kokluyordum…
Asiye aslında tam sikilecek kıvama gelmişti, ama onu bugün sikmeyecektim. Bugünlük bu kadar avans yeterli idi. Gülşen hanımı fazla bekletmek istemiyordum. Asiye’yi dudaklarından öpüp, “Telefonun var mı aşkım?” diye sordum. “Var, aşağıda, çantamda…” dedi. Korkusu ve gerginliği biraz azalmış, biraz kendine güven gelmişti. Yatağın üzerinden telefonumu aldım ve birlikte sessizce alt kata indik…
Çantasını açtı. Telefonunu çıkardı. “Selfie çekmesini biliyor musun aşkım?” diye sordum. Asiye bilgiç bir edayla, “Bu devirde Selfi çekmesini bilmeyen mi kaldı!” dedi. “Çek ozaman güzel bir Selfie! Ama önce bir sigara ver de içeyim aşkım!” dedim, çantasını açtığında sigara paketini görmüştüm. Paketle çakmağı çıkarıp verdi. Bir sigara yaktım, mutfaktan bir kültablası aldım geldim…
Asiye bir Selfie çekip, “Niye çektim şimdi ben bunu?” diye sordu. Elinden telefonu aldım, numaramı kaydetip geri verdim ve “Bana göndereceksin aşkım, seni daha şimdiden özledim! Altına da güzel birşeyler yaz, romantik birşeyler yaz!” dedim. Sigaradan birkaç fırt daha çekip söndürdüm.
O arada Asiye resmi göndermişti, telefonum öttü. Resmin altına ne yazdığını merak ediyordum. Açıp okuduğumda kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum, “Sepet sepet yumurta, sakın beni unutma! Gülü bir gün, seni her gün severim!” diye yazmıştı gerizekalı karı.
Gülümsediğimi görünce, “Beğendin mi?” diye sordu. “Hem de çok! Bir erkeği nasıl mutlu edeceğini çok iyi biliyorsun aşkım!” deyip dudaklarından öptüm. Asiye heyecanla, “Memelerimi de göndereyim mi?” diye sorunca çok şaşırdım. Sanki internette Erotik Chat yapıyormuş gibiydi Asiye’nin konuşmaları.
“Sorduğun şeye bak aşkım! Gönder tabii! Hatta amını da gönder, akşamları bakıp bol bol 31 çekerim!” dedim. Asiye sevinçle, “Hemen gönderiyorum!” deyip telefonunu karıştırmaya başladı. Sonra birkaç tuşa basıp, “Tamam, gönderdim!” dedi.
Asiye beni yine şaşırtmıştı. Ben burada çekip gönderecek sanmıştım, ama telefonunun hafızasından göndermişti. Çok geçmeden telefonum öttü. Açıp baktım, 5 tane resim göndermişti. Yatakta çıplakken kendi kendine çektiği resimlerdi bunlar. Verdiği pozlara bakılırsa ilk defa yapmıyordu bunu. Benden önce kimbilir kaç erkeğe göndermişti bu tür resimlerini…
“Tek kelimeyle muhteşemsin aşkım!” deyip birkez daha öptüm dudaklarından. Asiye bu sefer de, “Eee, sen bana göndermeyecek misin?” diye sorarak şaşırttı beni. “Göndereceğim tabii!” deyip, kendi telefonumla yarağımın resimlerini çektim ve gönderdim.
Karşısında çırılçıplak, kazık gibi yarakla dikildiğim halde, Asiye alt dudağını emerek telefonuna bakıyor, heyecanla yarağımın resimlerini bekliyordu. Telefonu ötünce hemen açtı, baktı resimlere. “Mmmhhh!” derken gözlerinin içi gülüyordu.
Onu şimdi sikmeyecektim, ama kapasitesini öğrenmek istiyordum. “Yarak yalamayı, döl yutmayı sever misin aşkım?” dediğimde, Asiye dudaklarını yalayarak, “Mmmmhhh, bayılırım!” dedi. “Peki ya Anal sever misin? Yani götten de verir misin?” diye sordum. Asiye, “Veririm tabii! Vermeyip Cehennemde cayır cayır yanayım mı?” deyince, “Cehennemle ne alakası var bunun?” diye sordum.
Asiye Vaaz verir gibi, “Kadınlar erkeklerin tarlası gibidir. Erkekler tarlaya nasıl ki diledikleri kapıdan girme hakkına sahiplerse, kadınlara da istedikleri kapıdan girmeleri Caizdir. Buna riayet etmeyen kadınlar ise Cehennem ateşinde yanacaklar!” dediğinde kulaklarıma inanamadım.
Götten veriyor olması işime gelse de, Asiye’yi tanımlamak için ‘Gerizekalı’ kelimesi bile yeterli değildi. “Kim söyledi bunu sana? Nereden duydun?” diye sordum. “Saim hoca söyledi!” dediğinde merakım daha da artmıştı. “Kim bu Saim hoca? Sizin köyden biri mi? Ne hocalığı yapıyor bu adam?” diye sordum.
“Yok, bizim köyden değil, Manisa’da yaşıyor. Doktordan deva bulamayanlara şifa dağıtıyor. Nefesi çok kuvvetli! Geçen sene, bizim gibi çocukları olmayan komşularımız gitmişlerdi bu hocaya. Kadının şimdi karnı burnunda. Biz de ilk defa geçen ay gittik, bir seans yaptık. Ama gebe kalabilmem için bir seans daha gerekiyormuş. Önümüzdeki ay yine gideceğiz!” dedi Asiye.
Bu sefer kafama ‘Seans’ olayı takılmıştı. “Nasıl oluyor bu seanslar? Anlatsana, tam olarak neler yaptınız o seansta?” dedim. Asiye beni hayrete düşüren şeyleri anlatmaya başladı.
“Hoşgeldiniz hoşbulduk muhabbetinden sonra hemen seansa başladık. Zaten nerden geldiğimizi, niye geldiğimizi önceden biliyordu, gitmeden iki hafta öncesinden randevu almıştık. Hoca efendi bizi karşısına oturttu. Önce içimizdeki kötü ruhları kovmak için tütsü yaktı. Arapça kitaplardan birşeyler okudu, üfledi. Hoca efendinin karısı da bize içmemiz için okunmuş şerbet getirdi…”
“Ama o anda insanın tüyleri diken diken oluyor. Kötü ruhların vücudundan çıkıp gittiğini resmen hissediyorsun. Başın dönüyor, gözünün önü kararıyor, tüm vücudun karıncalanıyor, bayılacakmışsın gibi oluyorsun, bu dünyada değilmisşin gibi hissediyorsun…”
“Sonra bize evliliğimizle ilgili bazı sorular sordu… Cima esnasında erkeğin haklarını ve kadının vazifelerini anlattı. Nasıl Cima yapmamız gerektiği hakkında bilgiler verdi. Eski bir kitaptan Cima yapanların resimlerini gösterdi… Sonra kocamla Cima yapmam için bizi başka bir odaya götürdüler…”
“Cimanın verimli olması için Haya gözümüzün kapalı olması gerekiyormuş. Onun için hoca efendinin karısı bize bitki çayı gibi birşey hazırladı… Buraya kadar herşeyi çok net hatırlıyorum. Ama o çayı içince Haya gözümüz kapandı, sonrasını sadece hayal meyal hatırlıyorum…” dedi.
Olay çok ilginçti, “Devam et, hatırladığın kadarıyla anlat!” deyip bir sigara daha yaktım. “Sonra bizi banyoya götürüp yıkadılar. Cimadan önce ruhumuz gibi vücudumuzun da arınmış olması gerekiyormuş…” dediğinde, “Nasıl yıkadılar? Tek tek mi götürüp yıkadılar?” diye sordum.
“Yok, dördümüz birlikte girdik banyoya…” dediğinde, “Kim kimi yıkadı peki?” diye sordum. “Orasını hatırlamıyorum, sadece bizi yıkadıklarını biliyorum. Galiba kocamı hoca efendi yıkadı, karısı da beni. Ama emin değilim, tam tersi de olmuş olabilir. Veya önce kocamı yıkadılar, sonra beni… Dedim ya, hatırlamıyorum…” dedi.
“Ee, banyodan çıktıktan sonra ne oldu?” dedim. “Sonra bizi Cimaya hazırladılar ve kocamla Cima yaptık işte…” dediğinde, “Bir saniye, Cimaya nasıl hazırladılar?” diye sordum. “Çok fazla birşey hatırlamıyorum. Sadece hoca efendinin göbeğime Arapça yazılar yazdığını, dualar okuduğunu, döl tutmam için okunmuş bir hap verdiğini hatırlıyorum…” dedi.
“Kocanı nasıl hazırladı? Aynı şekilde mi?” diye sordum. “Kocamı hoca efendi hazırlamadı, karısı hazırladı. Ama nasıl hazırladığını bilmiyorum. Onlar öbür odaya gitmişlerdi…” dedi. “Kocanla Cimayı nasıl yaptınız peki?” diye sorduğumda, “Valla nasıl yaptık hiç bilmiyorum, hiçbir şey hatırlamıyorum. Ertesi sabah kocamın koynunda uyandığımda pestilim çıkmış gibiydi. Amım götüm sızlıyordu…” dedi.
İçimden (Vay be!) dedim. Asiye Cimayı kendi kocasıyla yaptığını söylüyordu, ama ben bu hikayeyi yemedim. Bence, Saim hoca denen üçkağıtçı, tırışkadan iki okuyup üfleyerek, iki ruh kovalayarak, tütsü yakarak falan Mistik bir ortam oluşturup, ilaçlı şerbetle, ilaçlı çayla, tecavüz hapıyla milletin karısını sikiyordu! O gece belki Saim hoca Asiye’yi sikerken, kendi karısı da Asiye’nin kocasıyla sikişiyordu. Kim bilir, belki grupseks bile yaptılar. Hatta ve hatta, Saim hoca kendisi siktikten sonra arkadaşlarını çağırıp, Asiye’yi onlara da siktirmiş de olabilirdi. Üstelik arkadaşlarından Vizite parası bile almış olabilirdi…
Öğrenmek istediğim son bir şey daha vardı. “Seans için Saim hocaya nekadar ödediniz?” diye sordum. Asiye, “Seans için birşey ödemedik. Saim hocanın 7. kuşaktan dedesinin Orta Asya’da türbesi varmış, o türbenin bakımı ve onarımı için sadece bir burma bilezik bağışta bulunduk.” dediğinde, içimden (Helal olsun sana Saim hoca, mükemmel bir tezgah kurmuşsun!) dedim…
Olay hayret vericiydi, ama Gülşen hanımla işimi yarım bırakmış, burda Asiye ile muhabbet ediyordum. Kendimi, sanayide iş ahlakı olmayan bir oto tamircisi gibi hissetmeye başlamıştım. Dükkana yeni müşteri gelince elindeki yarım işi bırakıp yeni araçla ilgilenen bir tamirci gibi… “Aşkım, yukardaki kadını çok bekletirsem Elçin hanım ağzıma sıçar valla!” dedim.
Asiye, “Hee, onu soracaktım… Kim o kadın? Ellerini gözlerini niye bağladın? Niye dövüyorsun, niye kötü davranıyorsun kadına? Sana bir kötülük mü yaptı?” diye sordu. “O kadın Elçin hanımın çok samimi bir arkadaşı. Kötü davranmıyorum, kadın öyle istiyor, öyle sikişmekten zevk alıyormuş!” dediğimde, Asiye, “Bu zengin karıların hepsi de alengirli sikişmekten zevk alıyor galiba!” dedi.
Asiye’nin bahsettiği ‘zengin karılar’ ilgimi çekse de, “Aşkım muhabbetine doyum olmuyor, ama bunları geniş bir zamanda konuşalım, kadın sabırsızlanmıştır. Bak ne diyeceğim, istersen sen de gel, sessizce otur koltuğa ve seyret. Ama senin odada olduğunu kadının kesinlikle anlamaması lazım! Gözlerini çözme zamanı gelince sana işaret veririm, sessizce gidersin. Ne olur ne olmaz, arka bahçeye çık, orda bekle! Biz Villadan ayrılınca girer temizliğini yaparsın! Tamam mı?” dedim.
Asiye heyecanla, “Tamam!” dedi. Çıktık yukarıya, sessizce girdik odaya…
[Harun]
Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları… Seks Hikayesi Tüm Bölümleri
18+ YASAL UYARI:
Ah Bu Töreler Seks Hikayesi sitesi 18 yaşından büyükler içindir! 18 yaşından küçük iseniz
ve bulunduğunuz ülkede Seks Hikayesi okumak kanunen yasak ise, bu siteyi derhal terkediniz!