Kocamı Aldatmak Aklımın Ucundan Geçmezdi! (22)

Kocamı Aldatmak Aklımın Ucundan Geçmezdi! (22) (Nesrin 37 Y., İstanbul)

Kartal’a döndüğümden beri aradan birkaç gün geçmişti. Bütün sırlarımı paylaştığım Bahar, bir kez olsun aramamıştı. Nedenini bilmiyordum, ama bu durum beni üzüyordu. (Ne olursa olsun!) diyerek Bahar’ı aramaya karar verdim. Aradığımda, telefona kaynanası çıktı. “Şeeyy! Nadide teyze, ben Nesrin!” dedim. “Buyur kızım!” dedi. “Bahar yok mu?” dedim. Çalışmaya gittiğini söyleyince, şaşırmıştım. Ne iş yaptığını sorduğumda, bir bayanın yanında temizlik işi yaptığını söyledi. “Nerde çalışıyor?” diye sorduğumda, “Bilmiyorum kızım!” dedi. “Sağol Nadide teyze, ellerinden öperim!” deyip, telefonu kapadım.

O an aklımdan birçok şey geçmesine rağmen, Bahar’ın böyle bir şey yapabileceğine ihtimal veremedim. Bunu öğrenmenin bir tek yolu vardı, Nazmi’ye telefon etmeye karar verdim. Ama birkaç kez aradığım halde kendisine ulaşamadım, telefonu kapalıydı. İçimden, (Orospu çocuğu! Kimbilir ne bok yiyorlar?) diye geçirdim. Kendimi terkedilmiş hissediyordum. Daha önce böyle bir duygu yaşamadığım için üzülülürken, neredeyse ağlayacaktım. Elimden bir şey gelmezdi, o orospu çocuğu Nazmi artık telefonlarıma bile bakmıyordu. Bunu öğrenmek için Bahar’ın dönüşünü beklemem gerekiyordu.

Bahar akşam saat 18:00 gibi sokakta göründü. Binaya gireceği sırada kendisine birkaç kez seslendim. Ama yüksek sesle bağırdığım halde, Bahar başını kaldırıp bakmadı bile. Sinirle, (Küçük orospu, götün mü kalktı!) diye mırıldandım. Canım sıkılmış, kendi kendime söylenip duruyordum. O sırada alt komşumuz olan Nagihan’ın sesiyle kendime geldim. Nahihan, çay demlediğini söyleyerek, “Gel, beraber içeriz!” dedi. Tebessümle karşılık verdim, “Tamam geliyorum!” dedim. Canım sıkkındı, ama bu davet beni rahatlatmıştı.

Nagihan, 30 yaşlarında, kapalı giyinen, muhafazakar bir kadındı. Kocasını, 5-6 yıl önce kanserden kaybetmiş, kızıyla birlikte yaşıyordu. Üzerime bir şal alıp, Nagihan’a indim. Balkona geçerek çaylarımızı yudumlamaya başladık. Nagihan, güler yüzlü, konuşkan bir kadındı. Kendisine, “Kız Nagihan, evlenmeyi düşünmüyor musun?” diye sordum. Nagihan birkaç saniye sustuktan sonra, “Yaa, ne bileyim, öyle herkesle olmaz ki!” dedi. “Nasıl birini arıyorsun ki?” diye sordum. “Evine bağlı, evi arabası olan, en fazla 40 yaşında, çalışan biri olmalı!” dediğinde, içimden (Böyle birini kim istemez!) diye geçirdim. Nagihan belli ki genç birini istiyordu.

Sohbetimiz ilerledikçe, konu cinselliğe kadar gelmişti. Cinsellikten bahsedince, Nagihan’ın yüzü pembeleşmeye, hatta kızarmaya başlamıştı. “Ne o kız, utanıyor musun?” dedim. “Yoo, ne alaka?” dedi. Nagihan utandığını belli etmemeye çalışırken, ben bu kez dahada ileri giderek, “Erkeksizliğe nasıl dayanıyorsun kız? Senin yerinde olmak istemezdim doğrusu!” dedim. Nagihan, “Ne yaparsın, kader işte, elimizden birşey gelmiyor!” dedi. Bunu öyle içten söylemişti ki, dertli olduğu belliydi. Masmavi gözlerinin yanısıra, ince uzun kaşları vede dolgun dudaklarıyla, hiçte fena birine benzemiyordu. Kendisine, “Kız, bu aralar kilo mu aldın sen?” dedim. Nagihan ayağa kalkarak, kendi ekseni etrafında döndükten sonra, “Kilolu mu görünüyorum?” dedi. Ben de gülerek, “Evet ya! Kalçaların kocaman olmuş kız!” dedim.

Kısa bir sessizlikten sonra sataşmayı sürdürdüm, “Kız Nagihan, canın yarrak çekmiyor mu?” dedim. Bu sözüm üzerine bir müddet yüzüme bakıp, “Töbe töbee!” diye mırıldandı. Ama ben susmak niyetinde değildim. Üzerine üzerine gidiyordum, “Ne yani, gerçekten canın yarrak çekmiyor mu?” diye ısrar ettim. Eliyle ağzını kapatarak, “Delisin sen yaa, günaha sokma beni!” dedi. Gerçekten utanmış bir hali vardı. Öyle ya, yıllardır eline erkek eli değmemişti. Onun yerinde ben olsaydım çoktan siktirmiştim kendimi. Bu arada, amını merak etmiyor değildim. Çünkü, kocası öleli yıllar olmuştu. Amının deliği kimbilir nasıldı. Eminim iyice daralmıştı. Eğer içine patlıcan yada salatalık gibi herhangi bir cisim sokmadıysa tabii ki, daracık olmalıydı.

Nagihan, günlük 5 vakit ibadetini aksatmadan yerine getiren bir kadındı. Bu tür konuşmalardan rahatsız oluyordu. Ama yinede şansımı denemek istiyordum. Nagihan’a, “Seninle evlenecek olan erkeğin vay haline!” dediğimde, gülerek, “Manyaksın yaa!” dedi. Ben de, “Ne yani, gücü kuvveti yerinde, (kolumu gösterek) bu kadar yarrağı olan bir adamla evlenmek istemez misin?” dedim. Nagihan kahkaha atarak, “Okadar büyüğü de mi var kız?” dediğinde, aklıma Nazmi’nin yarrağı geldi. O an içim cız etti. Nagihan Nazmi’nin yarrağını görse, eminim küçük dilini yutardı. “Olmaz mı kız, ne yarraklar var! Hemde kocaman kocaman!” dedim. Nagihan, “İnanmıyorum sana yaa, neler söylüyorsun, sanki çok görmüşün gibi konuşuyorsun!” dedi.

Nagihan’ın interneti, bizim internete bağlıydı. Gece sabahlara kadar oturduğunu, yanan ışığından biliyordum. Gülerek, “İnternette hepsi var, girince görürsün!” dedim. “Ben öyle şeylerden anlamam ki, internete sadece okey oynamak için girerim!” dedi. Ama ben konuştukça, Nagihan’ın merakı da gittikçe artıyordu. “Pørnø siteleri var, orda sikişin her çeşidini seyredebilirsin!” dediğimde, dalga geçtiğimi düşünerek, “Hadi ordan! Benimle dalga mı geçiyorsun?” diyerek inanmak istemedi. Yüzündeki pembelik gittikçe koyulaşmış, hatta kızarmıştı. Utandığını belli etmemek için parmaklarını çıtlatıp sağa sola bakınıyordu.

“İstersen bize gidelim! Orda daha rahat seyrederiz! Ne dersin?” dediğimde, Nagihan öyle heyecanlanmıştı ki, ne diyeceğini bilemiyordu. “Şeyy, bilmem ki, günaha girmeyelim!” dedi. İstediği halde yine de çekiniyordu. “Bir kez seyretmekten birşey olmaz! Çocuklar gelmeden biraz seyrederiz!” dedim. Sonra da elinden tutarak, “Kalk hadi!” dedim, ayağa kaldırdım. Nagihan, “Töbe töbee!” diyerek, başına örtüsünü aldı, birlikte benim daireye çıktık.

İçeri girip, kapıyı kapattıktan sonra bilgisayarın olduğu odaya geçtik. İki sandalye alıp, bilgisayarın başına oturduk. Ardından interneti açtım. Pørnø sitelerini aramaya başladım. Daha önce seyrettiğim harika bir film vardı, onu buldum. Filmin konusu, kocasını aldatan bir kadının, kızı tarafından yakalanması ve kızın da aynı erkeklerle sikişmesi üzerineydi. Filmdeki erkekler yakışıklı olduğu kadar, yarakları da inanılmaz büyüktü. Doğrusu merak ediyordum, Nagihan böylesine büyük yarakları gördüğünde, acaba ne tepki verecekti. Bu sırada film de gittikçe hareketleniyordu. Filmeki adam, kadının amını yalamaya başlamıştı bile…

Bir müddet sonra pozisyon değişmişti. Bu kez kadın adamın yarrağını ağzına aldı. Kadın tam bir profesyonel gibiydi. Emiyor, yalıyor, ağzına alıyordu. Adamın yarrağı iyice sertleşmiş, kocaman olmuştu. Yarrağın büyüklüğü karşısında Nagihan’ın sesi soluğu kesilmiş, derin derin soluyordu. Kaçamak gözlerle filmi izlerken, “Ne kadarda büyüüük!” diye mırıldandı. Ben filmin devamını bildiğim için, “Benim mutfakta biraz işim var!” diyerek Nagihan’ın yanından kalktım. Nagihan başını sallayarak, “Tamam!” dedi. O sırada yüzüne baktım, yüzü kızarmış, al al olmuştu. Çekinmeden seyretmesi için böyle bir şeyi bahane etmiştim.

Birkaç dakika mutfakta oyalandım. Nagihan’ın durumunu merak ediyordum. Ne yaptığını görmek için sessizce odanın kapısına yanaştım. Arkası kapıya dönük olduğundan beni farketmesi mümkün değildi. Kapının kenarından baktığımda, Nagihan’ın kıvrandığını farkettim. Bacaklarını aralamış, elini eteğin içine sokmuştu. Eteğin içindeki sağ kolu, devamlı oynuyordu. Belli ki amını okşuyordu. Nagihan kendini filme tamamen kaptırmış haldeydi. Filmdeki kadın domalmış, adam da sert sert sokuyordu. Nagihan bir eliyle amını okşarken, diğer eliyle de memesini sıkıyordu.

Onu o halde görmek beni de sulandırmıştı. Elimi külotumun içine daldırdım, amımı avuçladım, amımın dudaklarıyla birlikte klitorisimi okşamaya başladım. Ardından birkaç parmağımı amımın içine sokup, git gel yaptım. Aniden bacaklarım titremeye, bedenim kasılmaya başladı. Bağırmamak için dudaklarımı ısırırken, inanılmaz bir zevk yaşıyordum. Kasılmalarım bittiğinde kendime gelmiş, iyice rahatlamıştım. Amımın suları külotumu bile sırılsıklam yapmıştı.

Nagihan ise benden habersiz, halen kendi kendini tatmin etmeye devam ediyordu. Boşaldığım için yanına gitmeye karar verdim. Geri mutfağa gidip, mutfaktan, “Nasıl gidiyor kıız?” diye seslendim. Nagihan cevap vermeyince, yanına gittim. “Ne o kız, sesin soluğun çıkmıyor!” dedim. Nagihan konuşmuyor, sadece yüzüme bakıyordu. Yüzü gözü ter içindeydi. “Ne oldu kız, terlemişsin!” dedim. Nagihan ürkek bir kız gibi, “Şeyy, ben…” diyerek, kem küm ediyordu. Üzerine fazla gitmek istemiyordum, konuyu değiştirip, “Adamın yarrağı nasıl?” diye sordum. Nagihan, “İnanılmaz yaa!” dedi, sonra, “Bunlar gerçek mi?” diye sordu. “Evet! Hepsi gerçek!” dedim.

Nagihan’a, “Bak şimdi sana ne göstereceğim!” diyerek, filmi ileri aldım ve “Ne kadar güzel bir kız! En fazla 16-17 yaşında, öyle değil mi? Bak şimdi bu kız neler yapıyor!” dedim. Filmdeki kızın küçük bedeni en fazla 35-40 kilo ya vardı, ya yoktu. Karşısındaki iki adam ise dev gibiydiler. Biri kızın amını sikerken, diğeri de ağzına vermişti. Daha sonra yer değiştirdiler. Kızın amı perişan olduktan sonra, bu kez de götten sikmeye başladılar. Önce biri, sonra diğeri. Uzun süre devam ettikten sonra üzerinden çekildiler. Adamlardan biri koltuğa yattı, kız da üzerine çıkarak yarrağı amına soktu, küçük bedenini adamın göğsüne yasladı. Diğeri de arkasına geçerek, kolay bir şekilde götüne soktu. Küçücük kızı, hem amdan, hemde götten dakikalarca siktiler. Arada kalan kız sandviç olmuş, ama yine de pes etmemişti. Adamlar kızın ağzına boşalınca, film de sona erdi.

Nagihan aptal aptal bana bakıyordu. Şaşkın bir ifadeyle, “Kızın ağzına boşaldılar!” dedi. Belli ki daha önce böyle bir şey görmemişti. “Eee bu işler böyle!” dedim. Nagihan yüzündeki terleri eşarbına sildikten sonra, “Ben gideyim artık!” dedi ve yerinden kalktı. Onu yolcu etmek için arkasından yürürken birde ne göreyim, arkasında kocaman bir ıslaklık vardı. “Kız Nagihan! Bu ne hal? Amma ıslanmışsın!” diyerek gülmeye başladım. Nagihan arkasına doğru baktığında, utancından ne diyeceğini bilemedi. Ona, “Kaç kez boşaldın ki, bu kadar sulanmışsın?” dediğimde, “Nesrin, ben… Ben, boşalmadım…” dedi.

“Cidi misin kız? Gerçekten boşalmadın mı?” dedim. Nagihan, “Neyse, ben gideyim artık! Geç oldu!” diyerek kapıya yöneldi. Sonra da, “Lütfen Nesrin, bundan kimseye bahsetme!” diyerek yalvarır gözle bana baktı. Ben de, “Merak etme kız, deli miyim ben!” diye karşılık verdim. Nagihan hakkındaki düşüncelerim yavaş yavaş rayına giriyordu. Nagihan yıllardır dul olduğu halde, kendini ibadete vererek, dedikodulardan uzak kalmıştı. Buna rağmen o bir kadındı ve cinsel yönden de eksiklik çekiyordu. Önümüzdeki günler ne getirirdi bilemezdim ama, yine de bugün olanlardan sonra Nagihan’dan umutluydum…

Aradan bir hafta geçmiş ve Bahar’la halen görüşememiştim. Ne o beni arıyordu, nede ben onu. İşe gidip geliyordu, ama ne iş yaptığını bilmiyordum. Evde yalnız olduğum günler, zaman zaman Nazmi’yi aradım. Ama bir kez olsun, telefonuma bakmadı. Gel dese, koşa koşa gidecektim, ama bunu neden yapıyordu anlamıyordum. Bir söz vardır, (At binicisini, kadın sikicisini unutmaz!) diye, gerçekten de doğruymuş. Kocamla sikişirken bile, Nazmi’nin o kocaman sert yarrağını hayal eder olmuştum. Aklıma geldikçe çıldırasım geliyordu. Onunla sikişmek inanılmaz zevkliydi. Saatlerce bırakmadığı gibi, bütün deliklerimi paramparça ederdi. Amımın deliği günlerce sızlar, arka deliğim de kolay kolay kapanmazdı. Bağırıp çağırmak istiyordum, ama elimden bir şey gelmiyordu.

Günlerim özlem ve hasretle geçiyordu. Kocamla haftada bir iki kez ilişkiye girdiğim halde, istediğim doyumu alamıyordum. Değişiklik istiyordum, ama bu nezaman ve nasıl olacaktı, bilemiyordum. Bugüne kadar 6 kişinin yarrağını yemiştim. Üstelik hepsi de farklı farklı yarraklardı. Bunlar içinde en büyüğü Nazmi’ninkiydi. Uzun ve oldukça da kalındı. Bitmeyen enerjisiyle tam bir erkekti. Birlikte olduğumuz günleri unutmak gerçekten zordu. Şu da bir gerçek ki, aldatmak tehlikeli olduğu kadar, çokta heyecan vericiydi. Hele o ilk zamanlar yok muydu, nasılda heyecanlıydı. Aklıma geldikçe özlüyordum…

Yazın sıcaklığı kendini iyice göstermişti. Ağustos’un ortaları yaklaşırken, çocuklardan birini memlekete, diğerini de anneme göndermiştim. Kocam işine gidip gelirken, ev ıssız bir haldeydi. Evin günlük işlerini kısa zamanda hallediyordum, boş vaktim de hayli fazlaydı. Bazı günler binanın bahçesinde komşu kadınlarla piknik yapıyor, dedikodu yapıyorduk. Komşuların hepsi de samimi ve güler yüzlüydü. Binanın bütün kadınlarıyla bahçede oturup sohbet ediyorduk, ama aramıza katılmayan bir tek kişi vardı, o da Bahar’dı. Bahar her seferinde bir mazeret uydurup, gelmiyordu. Ve onun hakkında yapılan sohbetler de artık beni ilgilendirmiyordu. Benden uzaklaşmasını da artık önemsemiyordum…

Birgün öğleden sonra saat 3 gibi kapının zili çaldı. Kapıyı açtığımda, karşımda Nagihan’ı görünce biraz şaşırdım. Ayaküstü biraz hoş beş yaptıktan sonra içeri buyur ettim. Nagihan’ın tedirgin bir hali vardı. “Hayırdır kız, bir sorun mu var?” diye sordum. Nagihan, “Kızı babamın yanına gönderdim, canım sıkılınca biraz sohbet ederiz diye düşündüm!” dedi. Ona, “Tabi, tabiiii, geç otur! Ben bir çay koyayım!” dedim. Ocağa çay attıktan sonra yanına döndüm. Nagihan, ürkek bir tavşan gibiydi, parmaklarını çıtlatırarak sağa sola bakınıyordu. “Eee, ne var ne yok?” dedim. “Ne olsun, idare ediyoruz işte!” karşılığını verdi. Çay demlenikten sonra da sohbete devam ettik. Çaylarımızı yudumlarken, sohbet daha da ilerlemiş, ben konuyu, seyrettiğimiz pørnø filme getirmiştim.

Nagihan’ın sıkılganlığı gitmiş, bazı şeyleri öğrenmek ister gibiydi. Bana, “Filmde seyrettiklerimiz gerçek mi?” diye sorunca, gülmeye başladım. “Ne gülüyorsun kız?” dediğinde, “İlahi Nagihan! Elbette gerçek!” dedim. Nagihan bana, yarrakların büyüklüğünden bahsedip, günlerdir aklından çıkmadığını, hatta uyuyamadığını anlatırken, derin derin soluyordu. Sonra pørnøda oynayan genç kız hakkında yorumlar yapmaya başladık. Nagihan, “Kızın her yerini mahvettiler! Hele aynı anda ikisiyle yapması yok mu, inanılır gibi değil!” diyordu. Ben de, “Bunlar günümüzde artık her kadının bir kez olsun denemek isteyeceği şeyler!” diye anlatırken, böyle şeyleri normalmış gibi göstermeye çalışıyordum.

Yine, “Mesela sen Nagihan, kocaman yarrağı olan biri tarafından sikilmek istemez misin?” diye takıldığımda, Nagihan heyecanlanmıştı. “Böyle şeyler söyleme kız, utanıyorum yaa!” dedi. Ben de, “Ne yani? Sen şimdi bana, gücü kuvveti yerinde, yakışıklı biriyle sikişmek istemediğini mi söylemek mi istiyorsun?” dediğimde, tebessüm ederek güldü. Nagihan her nekadar muhafazakar bir kadın da olsa, belli ki istiyordu…

[Nesrin]

Kocamı Aldatmak Aklımın Ucundan Geçmezdi! Tüm Bölümleri

18+ YASAL UYARI:
Ah Bu Töreler Seks Hikayesi sitesi 18 yaşından büyükler içindir! 18 yaşından küçük iseniz
ve bulunduğunuz ülkede Seks Hikayesi okumak kanunen yasak ise, bu siteyi derhal terkediniz!